Dünyayı kasıp kavuran korona salgını uluslararası ilişkilerde bir dayanışmaya ve yumuşamaya yol açacak mı, yoksa mevcut uyuşmazlıklar ve gerginlikler gene eskisi gibi mi devam edecek?
İlk bakışta, bu illetin insanlığı tehdit etmesi karşısında bütün ülkelerin ortak mücadele hedefi etrafında birleştirmesi beklenir. Mantık ve sağduyu böyle bir dayanışma gerektirir.
Nitekim öyle düşünenler ve devlet yöneticilerine bu yönde tavsiyelerde ve çağrılarda bulunanlar var. Bu hafta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nden ve birçok sivil toplum yöneticilerinden bu konuda sesler yükseldi. Koronanın bütün insanları, eski çıkar kavgalarını bir yana bırakıp, daha iyi bir dünya düzeni kurmaları için tarihi bir fırsat oluşturması gerektiği mesajı verildi.
Bu tavsiyeler ve çağrılar yerine getirilecek mi? Açıkçası, bu konuda şüphemiz var. Bunun sebebi, ülke yöneticilerinden bu yönde bir niyet ve kararlılık işaretinin (en azından şimdiye kadar) görülmemesidir.
Kavga alanları
Salgının patlak vermesinden sonra bazı devletler arasında özellikle tıbbi malzeme ve ilaç konusunda bir yardımlaşma başlamadı değil. Ancak bu tür yardımlaşma daha önce de çeşitli afetler üzerine (örneğin deprem, kasırga, vs. gibi) gerçekleşmiştir. Ancak bu ‘insani jestler’, temelde dış ilişkileri değiştirmemiş, karşılıklı ihtilaflar, kavgalar ve krizler eskisi gibi devam etmiştir.
Bu uyuşmazlık ve gerginliklere neden olan çıkar sürtüşmeleri ülke politikalarını belirleyen başlıca faktör olmuştur.
Bunlar çoğu zaman ‘milli menfaatler’ kategorisine alındığı için, kolay kolay bir değişikliğe uğrama- maktadır.
Bunun pek çok örneği vardır. Dünyanın başlıca aktörleri, siyasal, ekonomik, sosyal alanlarda birbirleriyle rekabet ve de çıkar çatışması halindedir. Çevre ve iklim değişikliği, güç ve ilticalar, ekonomik rekabet ve ticaret savaşı, terör ve güvenlik, siyasi nüfuz ve yayılmacılık, güncel ‘kavga alanlarının’ başında geliyor.
Eski tas...
Korona salgınının, yarattığı korkuyla beraber, dayanışma ve iş birliği ihtiyacının da hissedilmesi aslında bu saydığımız alanlarda uluslararası yeni bir anlayış oluşturmaya yetmiyor. Çoğu ülke, ihtilaflı konularda eski pozisyonlarını koruyor. Diğer bir deyişle, eski tas, eski hamam!
Örneğin Trump yönetimi Çevre Sözleşmesine karşı tutumunda, Ticaret Savaşı politikasında bir değişiklik yapmıyor veya böyle bir niyet göstermiyor. Göç ve ilticalar konusunda AB ülkeleri malum tutumlarını sürdürüyor, hele şimdi korona nedeniyle kapılarını sımsıkı kapalı tutuyor. Enerji kaynakları konusunda (özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde) ortaya çıkan sürtüşmeleri aynen devam ediyor ve tüm ilgililer (her ne kadar korona bu meseleyi geri plana itmişse de) kendi pozisyonlarını ısrarla savunuyor.
Hasılı, koronanın, bu saydığımız alanlarda tüm ülkeleri virüse karşı mücadelede bir araya getirse de, bir yumuşamaya, çözüm için yeni bir anlayışa ve iş birliğine sevk etmesi ihtimali pek yüksek görünmüyor. Koronanın böyle bir değişime vesile olması şimdilik bir temenniden ibaret kalıyor...