Daha birkaç hafta öncesine kadar birbirlerine karşı söylemedikleri laf kalmamıştı: Hakaretler, küfürler, suçlamalar...
Ve bir günde her şey değişiverdi: ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un buluşup yüz yüze görüşecekleri ilan edildi!
Peki, bu nasıl oldu?
Aslında jest Kim’den geldi... Yani bu Kim’in hamlesi...
Neredeyse nükleer bir savaşa gidileceği korkusunun yayıldığı bir ortamda, geçen ay Güney Kore’de yapılan Kış Olimpiyatları, böyle bir inisiyatif için kaçırılmaz bir fırsat yarattı. Bu vesileyle
Kore Yarımadası’nın iki düşman kardeşi, yalnız sporcularıyla değil, üst düzey yöneticileriyle de bir araya geldi. İki taraf ilişkilerini düzeltmek için yakında liderler düzeyinde oturup görüşmek konusunda anlaştı...
Ama geçen cuma günkü açıklamadan da anlaşıldı ki Olimpiyatlar, Kim Jong-un’un, Güney Kore aracılığıyla, Başkan Trump’a o hiç beklenmeyen buluşma teklifini iletmesine vesile oldu...
Spora şükretmek lazım! Bu sayede diplomaside ne sürprizler olabiliyormuş... Çin’in ABD ile 1970’lerin başında ilk teması Beijing’deki ping-pong turnuvası sayesinde gerçekleşmemiş miydi?
Nereden nereye...
Kim’in hamlesi Trump’ı çok zor bir karar alma durumuna soktu. O da -belki fazla danışıp düşünmeden- doğrusunu yaptı: Daveti kabul etti.
Aslında Kim de daveti reddedilemeyecek bir şekilde sundu: Son zamanlarda tansiyonu had noktaya yükselten füze ve nükleer denemeleri keseceği sözünü verdi. Trump da bunu iyi bir “start” sayıp, şaşırtıcı bir ifadeyle “Kim’in sözünü tutacağına inanıyorum” dedi...
Demek ki uluslararası ilişkilerde keskin U dönüşler yapılabiliyor. Anlaşmazlıklarda, krizlerde, hatta çatışmalarda eninde sonunda diplomasiye başvuruluyor. Çözüm isteniyorsa, bunun başka yolu yoktur...
Kim Jong-un delidolu bir genç olarak görülür ama bu hamlesiyle dedesinin ve babasının yapmadığı bir şeyi, yani bir numaralı düşmanı ABD’nin şimdiki (o da delidolu) Başkanı ile buluşmakta yarar gördü.
Kuşkusuz bunu isteyerek yapmasının nedenleri var: Kuzey Kore artık bir nükleer güç. Amerika’yı vurabilecek füzelere de sahip. Şimdi diplomasi kulvarına girmekle, varlığının meşruluğunu ve etkinliğini dünyaya gösteriyor.
Bundan sonrası...
Kuzey Kore kendi başına çok da çalışarak bir nükleer güç oldu, ama ekonomisi
çok zayıf, halkı da yoksul ve dünya standartlarının epey altında. ABD’nin kendi yanına bu kez Çin’i de alarak uyguladığı ekonomik yaptırımlar ülkeyi çok sarsıyor. Kim’i sözünü ettiğimiz hamleyi yapmaya iten başlıca nedenlerden biri de bu... Demek ki yaptırımlar işe yarıyormuş...
Şimdi bütün mesele mayısta yapılması beklenen bu “zirve”nin bir zırva değil, aksine normalleşmeye ivme kazandıracak bir adım olmasıdır. Kuşkusuz birinci şıkla ilgili riskler vardır. Ancak ikinci şıkka bir şans tanımak gerek. Zira bu sadece ABD-Kuzey Kore ilişkisi için değil, dünya barışı için de kaçırılmaması gereken bir şanstır.
Son söz: “Bundan bize ne?” demeyin. Ufalan dünyada bunun bir ucu
bize de dokunur...