Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İzmir’deki deprem felaketi nedeniyle Yunanistan Başbakanı Micotakis ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gerçekleşen mesaj trafiği, Türk-Yunan gerginliğine, bir nebze yatışmasına katkıda bulunacak mı?

Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama şimdiden bu karşılıklı jesti, mevcut ortamında yapılmış olmasına rağmen anlamlı bir gelişme sayabiliriz.

Testi edilen mesajlardaki sözler dikkat çekici. Miçotakis’e göre, “Anlaşmazlıklarımız ne olursa olsun, önemli olan halklarımızın birlikte ayakta durmasıdır.” Erdoğan’ın deyişiyle de “İki komşunun dayanışması, hayattaki başka şeylerden daha önemlidir.”

Haberin Devamı

Çok doğru ve zamanlı sözler.

***

Deprem felaketi fiilen ikili ilişkilere yeni bir yön verebilir mi?

1999 depreminden sonra yaşanan tecrübe bir umut kaynağı sayılabilir. O dönemde Türk ve Yunan Dışişleri bakanları, Cem ile Papandreu, yürüttükleri “deprem diplomasisi” ile bozuk olan ilişkilerde yeni bir yakınlaşma süreci başlatmıştı. İki taraf da, güven artırıcı adımlarla, anlaşmazlıklarına rağmen,    çeşitli alanlarda ikili ilişkileri geliştirmeye odaklanmış, bunda da başarılı olmuştu...

Kuşkusuz şimdiki  koşullar farklı: Sorunlar daha karmaşık, pozisyonlar daha katı, gerilim daha yüksek... Ama böyle bir ortamda dahi bu mesajlardaki ifadeler, diyaloga ve yakınlaşmaya verilen önemi gösteriyor. Bu da yeni bir yaklaşım için fırsat oluşturabilir...

Bir başka örnek

Deprem felaketi nedeniyle, Türkiye’ye sempati mesajı gönderen ülkelerden biri de Fransa. Bu da, Ankara-Paris hattındaki yüksek gerilime rağmen, iletişim kanallarının açık tutulmasının yararını gösteriyor.

Depremden birkaç gün önce, Türkiye de Fransa’nın maruz kaldığı bir terör saldırısı nedeniyle, aynı şekilde bir jest yapmış, vahşi eylemi kınamış, dayanışma duygularını paylaşmıştı.

Bu tür karşılıklı davranışlar, mevcut gergin ortamda dahi iyi karşılanmakla beraber, pratikte bunun havayı ne kadar değiştirebileceği ve siyasi anlaşmazlıkların çözümüne ne derecede yardımcı olacağı büyük bir soru işareti.

Fransa örneği, bu bakımdan, Yunan örneğine benziyor. Ne var ki Ankara ile Paris arasındaki kriz daha da karışık ve ciddi. Üstelik Fransa ile gerginlikler zincirinin son halkası, liderler arasındaki nahoş beyanlarla ilgili.

Haberin Devamı

***

Son zamanlarda Ankara ile Paris arasında gederek tırmanan husumetin ve tansiyonun nedenlerini başka bir yazımızda irdelemek üzere, şimdi son “karikatür olayı”nın yol açtığı sürtüşmeye dönelim.

Macron’un, Hazreti Muhammed’i ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan o dehşet verici karikatürlerin yarattığı tepkiye karşılık, Fransa’nın değer verdiği “ifade özgürlüğü”nü öne sürmesi, Fransızca deyişiyle “ateşe yağ dökmek” suretiyle olayı büsbütün kızıştırmıştır.

Hazreti Muhammed ile alay etmenin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ahlaksızca hakaret etmenin “ifade özgürlüğü” ile izah edilemeyeceğini, bunun düpedüz “nefret suçu” kategorisine girdiğini Macron anlamıyor mu? Bu karikatürleri adeta haklı gösteren sözlerin ayrıca Fransa’ya karşı büyük infial yaratacağını da hiç hesaba katmıyor mu?

Neyse ki, Macron nihayet önceki gün, kendi ülkesinin Katolik din adamları dâhil, pek çok önemli isimden gelen eleştiri ve tepkilerden sonra biraz uyanmış görünüyor. Son demecinde, hafiften tutumu değiştirip, karikatürlerin hükümetin tutumunu yansıtmadığı şeklinde bir ifade kullandı. Bakalım, bunun arkası gelecek mi?

Haberin Devamı

Mesajlara gelince, bunlar güzel jestler. Ancak anlık ve göstermelik olmaması, laftan ibaret kalmaması ve gerçek bir tavır ve üslup değişikliğinin işaretin vermesi şartıyla...