AB ile farklı bir ilişki mi?

26 Kasım 2016

AB ile uzun süreden beri tıkanmış olan ve son olarak da ciddi sarsıntılar geçiren ilişkilere artık farklı bir şekil verilmesi düşünülebilir mi? Örneğin bir ara ortaya atılan “imtiyazlı ortaklık” gibi öneriler yeniden gündeme getirilebilir mi?
Bu konuda yavaş yavaş özellikle bazı akademik çevrelerde bir tartışmanın başlamakta olduğu görülüyor.
Bu fikir egzersizinin şu sırada yapılması, Türkiye’de AB üyelik müzakerelerinden bir sonuç çıkmayacağı ve yeni arayışlara girişmek zamanının geldiği kanısının güçlenmesinin bir sonucu.
Bu arayışı AB dışında (örneğin Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde) olduğu gibi, gene AB içinde yapanlar var.
Aslında Türkiye-AB ortaklığının kolay vazgeçilecek bir ilişki olmadığı herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Evet, Türkiye’nin AB’ye tam üye olması hedefine uzun yıllardan beri süren çabalara rağmen bir türlü ulaşılamadı ve maalesef bu gidişle ulaşılacağı da şüpheli...
Ama Türkiye’nin çıkarları ve vizyonu, Avrupa topluluğu ile sıkı bağların sürdürülmesini -veya diğer bir deyişle AB’den kopmamasını- gerektirir. Aynı şey Türkiye’ye kaybetmek istemeyen AB için de geçerlidir...
“İmtiyazlı ortaklık”

Yazının Devamı

AP’nin kararı ne yazar?

25 Kasım 2016

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici olarak dondurması yönündeki kararı, halen içinde bulunduğumuz kritik ortamda, Ankara ile Birlik arasındaki gerginliği daha da kızıştırabilecek
bir gelişmedir.
Aslında AP’nin aldığı kararların tavsiye niteliğinde olduğu ve AB yönetimini bağlamadığı biliniyor. Dolayısıyla AB Türkiye ile ilgili AP’nin “tavsiye”sini yerine getirmek zorunluluğunu hissetmeyecektir. Böyle bir kararın hayata geçirilmesi için üye ülkelerin liderlerinden oluşan Konsey’in onayı lazım. Oysa bu üst organ
Türkiye ile müzakere sürecini askıya alma eğiliminde değil.

Hem sembolik, hem pratik

Yazının Devamı

Şanghay Grubu nasıl bir seçenek?

23 Kasım 2016

Bizde hep “Şanghay Beşlisi” diye anılıyor, ama asıl adı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’dür.

“Beşli” lafı, kuruluş yıllarından kalmış. Örgüt Çin’in girişimiyle 1996’da kurulduğu zaman, beş üyesi vardı: Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan... Sonradan buna Özbekistan katılınca, ŞİÖ adını aldı ve giderek kapsamını genişletti. Şanghay Grubu’na Hindistan ve Pakistan dahil, 6 Asya ülkesi “gözlemci” statüsüyle katıldı. Zamanla, Türkiye de dahil, 6 ülke daha ŞİÖ ile “diyalog partneri” sıfatıyla bir bağ kurdu...

“Şanghay Beşlisi”nin kuruluş döneminde başlıca amacı ve faaliyet alanı güvenlik konularıyla ilgiliydi. Daha sonra, ekonomik ve kültürel konuları da kapsayan bir “işbirliği” teşkilatına dönüştü.

“Neden olmasın?”

Türkiye son yıllarda Şanghay Grubu’na özel bir ilgi gösterdi. Bunda Türk dış politikasının Asya ülkelerine açılma hedefinin başlıca rolü oynadığı açık. Ancak bunun önemli bir “itici gücü” de Türkiye’nin giderek AB ile ilişkilerinde yaşadığı sıkıntı ve düş kırıklığı oldu.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan olduğu dönemde de çeşitli vesilelerle Şanghay Grubu’na katılma arzusunu dile getirdi. Daha o zaman Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmelerinde bu

Yazının Devamı

“TREXİT” bir çare midir?

22 Kasım 2016

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son seyahat dönüşü uçakta gazetecilerle sohbetinde, Britanya’nın AB’den çıkışı anlamındaki tabiriyle “BREXİT’in güzel bir tevakkuf olduğunu” söyledi ve “Avrupa’da da böyle şeylerin olabileceğini”, nitekim Fransa’dan, İtalya’dan da benzer seslerin gelmekte olduğunu belirtti...

Cumhurbaşkanı konuşmasının bundan sonraki kısmında Türkiye’nin 53 yıldır AB’nin kapısında bekletildiğini hatırlattı ve Birliğin özellikle son zamanlarda Türkiye’nin sorunları karşısında aldığı olumsuz tavırdan şikâyet etti...

AB’ye olası bir seçenek olarak “Şanghay Beşlisi”nden söz eden Cumhurbaşkanı’nın bu beyanı, Türk dış politikasında köklü bir değişikliğe yönelik bir düşünceyi gündeme getirmiş bulunuyor.

Bu fikrin önümüzdeki günlerde dış politikayla ilgili çevrelerde enine boyuna tartışılmasında yarar vardır...

TR-BR farkı

Önce BREXİT benzeri bir TREXİT’ten -yani Türkiye’nin AB’den “çıkış”ından- başlayalım.

Aslında BREXİT’i bir örnek olarak almak pek doğru değil. Bir kere Britanya bir AB üyesi ve referandumda aldığı kararla Birlik’ten bir “çıkış” -BREXİT- yapıyor. Türkiye ise üye değil. Olsa olsa “çıkış”ını sadece müzakereleri sürecinden yapabilir.

Ayrıca Britanya’da referandumd

Yazının Devamı

İsrail ile yeni bir sayfa

18 Kasım 2016

Beş yıl süren bir krizden sonra, Türkiye ve İsrail’in karşılıklı olarak birbirlerine büyükelçiler atamalarıyla, ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açılıyor.

Bu noktaya gelmek kolay olmadı tabii. “Mavi Marmara” olayından sonra giderek tırmanan gerginliğin yatıştırılması ve kopan diplomatik bağların yeniden kurulması için harcanan çabalar, ancak bu yıl içinde meyvelerini verdi.

Türkiye’nin ön şartları doğrultusunda, resmi özürden sonra, tazminat ve Gazze ambargosu konusundaki anlaşmaların kesinleşmesi sonunda nihayet “ilişkilerin normalleşmesi” noktasına (bu haftaki karşılıklı büyükelçi atamalarıyla)
ulaşılmış oldu...

Nasıl oldu?

Türkiye’nin ve İsrail’in, uzlaşma sürecini başlatmak konusundaki istek ve kararlılığında rol oynayan çeşitli faktörler var.

Bu faktörlerin başında, bölgedeki yeni konjonktür geliyor. Özellikle Suriye’deki olaylar ve bunun uzantıları karşısında iki ülke de yanı başlarındaki tehditlere karşı birbirlerine daha

Yazının Devamı

Tamam mı, devam mı?

16 Kasım 2016

Türkiye’nin yarım yüzyıllık “AB serüveni”nin son noktasına mı geliniyor? AB’nin Türkiye ile üyelik müzakere sürecini askıya alması ya da Ankara’nın Birlik’le bağlarını bizzat koparması olasılığı
güçleniyor mu?
Son günlerde başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Türk liderleri ile üst düzey AB yetkilileri arasındaki sert söz düellosu bu soruları ciddi bir şekilde gündeme getirdi.
Türkiye-AB ilişkilerinin ilk bakışta kopma noktasına yaklaştığı izlenimini veren iki gelişmeden biri, AB Parlamento Başkanı Martin Schulz’un tehditkâr sözleridir. Özetle, verilmek istenen mesaj özellikle Türkiye’de idam cezasına geri dönülmesi halinde AB’nin müzakereleri askıya alabileceği ve hatta bazı ekonomik yaptırımlar uygulamayı dahi düşünebileceğidir.
İkinci önemli gelişme ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Schulz’a tepkisini çok sert bir şekilde yansıtan konuşmasında, AB ile ilişkiler bağlamında ilk kez bir takvim vererek referandum konusunu gündeme getirmesidir. Cumhurbaşkanı’na göre AB daha fazla beklemeden yıl sonuna kadar tutumunu açıkça ortaya koymalı. Ona göre Türkiye de konuyu bir referanduma sunacaktır...

“TREXIT” mi?

Yazının Devamı

Trump nasıl bir başkan olacak?

15 Kasım 2016

Kimi yeni umut ve beklen-tilerle, kimi de kuşku ve korkuyla Donald Trump’ın nasıl bir başkan olacağını soruyor... Kimi sokaklara dökülüp “Trump benim başkanım değil” sloganıyla gösteri yapıyor, kimi de “Trump’a şans tanımalı” diyor.

Amerikan halkı sandıktan çıkan yeni bir başkan konusunda hiç bu kadar kutuplaşmamıştı.

Eğilimleri ne olursa olsun şimdi bütün Amerikalılar -ve de bütün dünya- yeni Başkan’ın “seçim kampanyasındaki Trump”mı, yoksa “Beyaz Saray’daki Trump” mı olacağını merak ediyor.

Diğer bir deyişle, Trump kampanya sırasındaki vaatlerini yerine getirmeye yönelik politikalar mı izleyecek, yoksa özellikle tartışmalı konularda daha esnek mi davranacak?

Seçim retoriği

Genelde Amerika’da veya diğer ülkelerde seçimler sırasında söylenenlerin çoğunun yönetime geldikten sonra rafa kalktığı bilinen bir gerçektir. Çok kimse şimdi bunun Trump için de söz konusu olduğu kanısında.

Nitekim Trump’ın son iki üç günde söyledikleri daha esnek ve uzlaşıcı bir tutumun işareti sayılıyor.

Trump başta protesto gösterilerine kızıyordu, şimdi buna katılanlara daha hoşgörülü davranıyor... Seçim kampanyasında Meksika sınırına göçü engelleyecek boydan boya bir duvar çekeceğinden söz ediyordu. Şimdi kısmen

Yazının Devamı

Davos’un duayenine ödül

12 Kasım 2016

Bir Türk’ün başarıları dolayısıyla uluslararası bir ödüle layık görülmesi, her zaman gurur verici bir olaydır. Hele bu etkin bir uluslararası kurum tarafından ilk defa verilen bir ödül olunca, bunun “anlam ve önemi” daha fazla artar.
Dün Türkiye böyle bir mutluluk yaşadı. Merkezi Davos’ta olan Dünya Ekonomik Forumu, ünlü Türk iş adamı Şarık Tara’ya “İş Dünyasının Devlet Adamı” ödülünü verdi.
Dünyanın en seçkin işadamlarını, siyasetçilerini, akademisyenlerini bir araya getiren bu kurumun yeni ihdas ettiği “Business Statesman Award” adlı ödülü bir Türk işadamına vermeyi kararlaştırması tesadüfî değil.
Forum’un Başkanı Prof. Klaus Schwab, dün İstanbul’da düzenlenen ve Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek başta olmak üzere çok sayıda önde gelen Türk işadamının katıldığı törende, bu ödül için Şarık Tara’nın tercih edilmesinin nedenlerini anlattı.
Başarının sırrı
Prof. Schwab’ın deyişiyle, Tara’nın öne çıkan ve uluslararası toplumun da takdirini toplayan üç önemli niteliği var.
Birincisi, girişimciliğidir. Tara kurduğu şirketin başarılı performansı ile Türk iş dünyasında liderlerden biri olmuştur.

Yazının Devamı