St. Petersburg fiyaskosu

7 Eylül 2013

St. Petersburg’da G-20 zirvesinde Suriye konusunda bir mutabakat sağlanacağı zaten pek ümit edilmiyordu. Bu bakımdan dünya nüfusunun ve ekonomisinin geniş bir kesimini temsil eden bu forumda Suriye üzerindeki görüşmelerin bir fiyasko ile sonuçlanması sürpriz değil.
Bu toplantı ABD’nin Suriye’ye karşı askeri bir harekâta hazırlandığı bir sırada yapıldı. Başkan Obama önümüzdeki günlerde Kongre’den onay alır almaz, Esad yönetimine karşı “cezalandırıcı” operasyona yeşil ışığı yakmaya kararlı. St. Petersburg’daki görüşmelerde de bu pozisyonunu korudu.
Ancak Obama’nın bu duruşu, Rus lideri Putin’in aynı şekilde ısrarla savunduğu pozisyonu ile çatıştı. Obama’nın Putin’i yumuşatabileceğini ümit edenler düş kırıklığına uğradı.
***
Rus liderin argümanı, ABD’nin askeri operasyon için kullandığı “kimyasal katliam” gerekçesinin geçerli olmadığıdır. Ona göre ABD’nin (ve bu arada Türkiye’nin) bu katliamın Esad güçleri tarafından yapıldığına dair raporları, güvenilebilir kanıtlar değil. Bu kimyasal cinayetin kimin tarafından yapıldığını anlamak için, BM denetimcilerinin hazırlamakta olduğu raporu beklemek gerek.
Argüman makul görünse bile, Rusya’nın bu çıkışı Batı’yı oyalamak ve

Yazının Devamı

“Çok geç, çok az” tartışması

6 Eylül 2013

ABD’nin Suriye’ye karşı olası “sınırlı” askeri operasyonu için “çok geç, çok az” diyenler var. Böyle düşünenlerin bir kısmı zaten gecikmiş olan böyle bir askeri müdahale olacaksa, bunun doğru dürüst, kapsamlı biçimde yapılması gerektiğini söylüyor. Diğerlerine göre ise “sınırlı” bir harekât Esad rejimini etkilemeyeceği gibi, daha büyük tehlikeler de yaratabilir.
Erdoğan Hükümeti, birinci görüşü savunanların başında yer alıyor.
ABD Kongresi’nin onay vermesi halinde gerçekleştirilecek olan askeri harekâtı “çok geç” kalınmış bir eylem saymak mümkün. Açıkçası bu müdahale zamanında yapılabilseydi, bu kadar çok insan ölmez, öylesine bir insanlık dramı yaşanmazdı.
Ama müdahalede bu kadar geç kalınmasının nedenlerini hepimiz biliyoruz. BM’yi harekete geçirmek için yapılan girişimler, veto engeline takıldı. Genelde uluslararası camia seyirci kaldı.
Herhalde son kimyasal katliam olmasaydı ve sonuçta ABD aktif olarak devreye girmeseydi, gene aynı hareketsizlik devam ediyor olacaktı...

Esas amaç ne?

Yazının Devamı

Sonra ne olacak?

4 Eylül 2013

Diyelim ki ABD Kongresi’nden onay çıktı ve Başkan Obama Suriye’ye karşı “vur” emrini verdi. Planlanan “sınırlı ve kısa süreli” askeri harekât tamamlandıktan sonra ne olacak?
Herhalde hiç kimse “ertesi gün” Beşar Esad’ın pes edeceğini, rejimin devrileceğini, iç savaşın sona ereceğini beklemiyordur.
Zaten Washington’da ve diğer Batı başkentlerinde böyle bir hesap veya tahmin yapılmıyor. “Sınırlı ve kısa süreli” operasyonun amacının “rejimi değiştirmek” değil, kimyasal silah kullandığı için Esad yönetimini “cezalandırmak” olduğu, Obama dahil, bütün resmi ağızlar tarafından yeterince vurgulanmıştır.
O halde, dar bir çerçeve içinde yapılacak olan operasyondan ne bekleniyor?
Amerikalı analistlere göre, girişilecek askeri müdahalenin esas amacı, Esad’a ve bütün dünyaya, kimyasal silah kullanma suçunun “cezasız” kalmayacağını göstermektir. Bu nedenle sadece birkaç gün sürmesi planlanan bu operasyonda bazı askeri üsler ve tesisler hedef alınacak. Yani ülkenin topyekün askeri ve ekonomik altyapısını imha etmek söz konusu değil. Hatta, Suriye’deki kimyasal silah depolarının hedef alınmayacağı söyleniyor. Çünkü bundan, zehirli gazların etrafa saçılması ve çok insanın da etkilenmesi

Yazının Devamı

Neden ABD’siz olmuyor?

3 Eylül 2013

Geçen cuma bütün dünyanın gözü, Beyaz Saray’ın Gül Bahçesi’ne çevrilmişti. Herkes Başkan Obama’nın orada kameraların önünde Suriye’ye “vur” emrini vereceğini tahmin ediyordu. Ancak Başkan’ın Esad rejimini kimyasal katliam nedeniyle cezalandırmak için, önce Kongre’nin onayını almak istediğini söylemesi şaşkınlık yarattı.
Amerikan liderinin bu sürpriz davranışının kendine göre makul siyasi nedenleri var tabii. ABD kamuoyunun ve Kongre’nin önemli bir kesimi ABD’nin Suriye’deki iç savaşa bulaşmasını istemiyor. Obama “sınırlı” da olsa, girişeceği askeri operasyon için, Meclis’in ve Senato’nun desteğini almak ve böylece bu askeri müdahaleyi meşru bir zemine oturtmak niyetinde.
Ancak sebebi ne olursa olsun pek çok kimse Obama’nın bu davranışını, müdahale kararından “yan çizme” şeklinde algılıyor ve Kongre’den onay çıkmadığı takdirde operasyon planlarının suya düşebileceğinden korkuyor.

Araplar ne yapıyor?
Bu nedenle Suriyeli muhalifler başta olmak üzere, birçok Arap ülkesi, hayal kırıklığı içindeler. Ne var ki, bu eleştiriyi yapanlar da bizzat inisiyatifi ele alıp devreye girmiyorlar. Örneğin, Arap Birliği ve İslam dünyasının önde gelen ülkeleri ne yapıyor? Son olarak Arap

Yazının Devamı

Türkiye’nin rolü ne olacak?

31 Ağustos 2013

Suriye’ye karşı girişilecek bir askeri müdahalede Türkiye nasıl bir yer alacak? Olay, Türkiye’yi ne şekilde etkileyecek?
Olası operasyon ile ilgili son gelişmeler ve devam eden belirsizlikler karşısında, bu soruları yanıtlamak zor.
Hafta başında bu “sınırlı harekâtı” ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte ve hızla oluşturulacak koalisyon ortaklarının katkısıyla gerçekleştireceği söyleniyordu. Oysa İngiltere, Avam Kamarası’nın hükümetin teskeresini reddetmesi üzerine, devreden çıktı. Fransa “ben hâlâ varım” diyor. ABD ise bu işi tek başına kalsa dahi yapmaya kararlı. Ancak şu ana kadar Başkan Obama son kararını ilan etmiş değil. Koalisyona gelince, buna kimlerin katılacağı ve ne gibi katkılarda bulunacağı henüz belirlenmedi...
Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nden müdahale için bir karar çıkmadığı takdirde, oluşturulacak koalisyona katılacağını daha önce bildirdi. Ancak bu konuda henüz bilinmeyen önemli noktalar var: Türkiye girişilecek “sınırlı operasyon” ile ilgili bir rol alacak mı? Örneğin, İncirlik üssü kullanılacak mı? Türkiye müttefik güçlere koruma veya lojistik destek sağlayacak mı?
Washington’dan gelen haberlerde operasyonun gerçekten çok sınırlı ve kısa süreli

Yazının Devamı

Suriye’yi vurmakla ne kazanılacak?

30 Ağustos 2013

Savaş planlarının dünya kamuoyu önünde bu kadar aleni ve şeffaf biçimde açıklandığı şimdiye kadar hiç görülmedi.
“Kimyasal katliam”a karşılık olarak ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte Suriye’ye karşı girişeceği “sınırlı askeri operasyon” konusunda her gün yeni detaylar yayınlanıyor. Sızan ve sızdırılan haberlere göre, havadan ve denizden hangi tür füzelerin, Suriye’deki hangi hedefleri vuracağı, hatta operasyonun kaç gün süreceği belli!
Şu anda tam bilinmeyen iki önemli husus var: Birincisi, Başkan Obama’nın “vur” emri için nihai kararını ne zaman vereceği. Kendisi “henüz bu kararı vermedim” diyor.
İkincisi, operasyonun kesin tarihi. BM Genel Sekreteri’nin ricası üzerine “müfettişlerin kimyasal raporu” vereceği 3 Eylül salıya kadar beklenmesi söz konusu...
Askeri müdahale konusunda bu kadar kararlılık gösterildikten sonra, şimdi ABD ve müttefiklerinin geri adım atması pek beklenemez. Ancak gün geçtikçe bu kararlılığın da, kamuoyunun isteksizliğinin ve tereddütlerinin gölgesi altına girmekte olduğu görülüyor.

Zoraki seçenek

Yazının Devamı

Kim, nasıl bir ders verecek?

24 Ağustos 2013

Suriye’deki “kimyasal katliam” ile ilgili kesin bilinen tek şey, böyle bir vahşetin vuku bulmuş olduğudur. Yayınlanan video görüntüleri bunu yeterince kanıtlıyor.
Ama buna karşılık kesin bilinmeyen çok önemli bir husus var:
Bunu kim yaptı?
Esad kuvvetleri mi, yoksa muhalif güçler mi?
Muhalif Suriye Ulusal Konseyi’ne göre, bu facianın sorumlusu Esad yönetimi. Şam’daki resmi ağızlara göre ise, bu insanlık suçunu işleyenler muhalif savaşçılar (veya bunların safında yer alan El Kaide’ci unsurlar)...
Bu konuda gerçeğin ortaya çıkması için, tarafsız bir tahkikat komisyonunun bir an önce olay yerinde inceleme yapması gerekiyor. BM Genel Sekreteri, Esad yönetiminden bunun için izin istedi. Şam’ın bu konuda vereceği yanıt belirleyici olacak.
Şu anda bu vahşeti kimin yaptığı konusunda tahmine dayalı bir yargıya varmak yerine, gerçeğin tam olarak ortaya çıkmasını beklemek daha doğru olur...

Yazının Devamı

Bu vahşete kim ‘dur’ diyecek?

23 Ağustos 2013

Suriye’deki “kimyasal katliam” nihayet uluslararası camiayı ayağa kaldırdı. Bu vahşet karşısında 28 aydır
Suriye dramını uzaktan seyredenler şimdi bu insanlık dışı manzara karşısında dehşet ve kaygı içindeler.
Peki, bu kez dünya harekete geçecek mi?
Eğer bu hareketi BM’den bekliyorsanız, fazla umutlanmayın.
Güvenlik Konseyi’nin önceki günkü kararı bir temenniden öteye geçmiyor...
Her şeyden önce bu barbarlığı kimin yaptığını tespit etmek ve ona göre karşılık vermek gerek. Bu ise (Esad’ın tutumu nedeniyle) hem zor, hem de zaman alacak. Kaldı ki, Güvenlik Konseyi’nden -Rus ve Çin vetosu nedeniyle- bir “eylem” kararı çıkma ihtimali çok zayıf.
O halde kim suçluyu bulacak ve cezalandıracak? Kim bu dehşet silahının kullanılmasını veya başkalarının eline düşmesini önleyecek?

Yazının Devamı