Ortadoğu’nun öbür cephesi

31 Temmuz 2013

Son zamanlarda Suriye’den Mısır’a kadar Arap Baharı’na sahne olan ülkelerde olup bitenler, Ortadoğu’nun yıllanmış İsrail-Filistin uyuşmazlığını geri plana itmiş bulunuyor.
Önceki gün Washington’da İsrail ve Filistin temsilcilerinin 3 yıllık bir aradan sonra ilk defa bir araya gelmesiyle, bu cephede bir hareketlilik başlıyor.
Ortadoğu barış sürecine verilen “start” tamamen Amerikan diplomasisinin eseri. Veya diğer bir deyişle 6 ay önce Dışişleri Bakanı koltuğuna oturduğu andan itibaren bölgeye 6 kez ziyarette bulunan John Kerry’nin başarısı...
Tabii bu stratejinin esas mimarı, ikinci dönem için seçildikten sonra Filistin-İsrail sorununu dış politika gündeminin başına alan ve bu çerçevede ilk dış seyahatini de İsrail’e yapan Başkan Obama...
Washington’un Suriye’deki veya Mısır’daki sıcak olaylar karşısında bir hayli mesafeli davrandığı bir dönemde, Ortadoğu’nun oldukça durgun diğer cephesiyle bu derecede yakın ilgilenmesinin nedenini anlamak zor.
Ama deneyimli politikacı John Kerry’nin, işe başlar başlamaz bu meseleyi kafasına takmasının “egosunu tatmin etmek veya prestij kazanmak” dışında, ülkesinin stratejik çıkarlarıyla ilgili daha önemli nedenler olması gerek...

Yazının Devamı

K. Suriye politikasında ne değişti?

30 Temmuz 2013

Kuzey Suriye ile ilgili iki olay ilk bakışta Türkiye’nin politikasında önemli bir değişikliğin yer aldığı izlenimini veriyor.
Bu gelişmelerden biri PKK ile organik bağları olduğu bilinen PYD’nin lideri Salih Müslim’in İstanbul’a davet edilmesi ve Türk yetkililerle 2 gün süren görüşmelerde bulunmasıdır. İkinci olay ise, hükümetin ilk kez radikal İslamcı grup El Nusra Cephesi’ne karşı bir tutum sergilemesidir.
Bu gerçekten Ankara’nın temel politikasında yeni bir yöneliş mi, yoksa taktiksel bir ayar mı?
Bunun kesin yanıtını vermek için zaman erken olmakla beraber, konu şimdiden tartışılmaya değer.
***
PYD ile ilgili son gelişmeden başlayalım.
Ankara öteden beri bu örgüte, PKK’nın uzantısı olarak bakıyor ve K. Suriye’deki boşluktan yararlanarak bölgeyi kontrolü altına almak istemesinden kaygı duyuyor. Son zamanlarda PYD’nin bu bölgede özerk bir yönetim kurmak istediğine dair yapılan açıklamalar, bu endişeleri arttırdı. Türk yetkililer Ankara’nın “kırmızı çizgisi”ni hatırlatarak buna asla izin verilmeyeceğini defalarca ilan ettiler.

Yazının Devamı

Tersine domino etkisi

27 Temmuz 2013

Garip bir tesadüf, Tunus muhalefet liderlerinden Muhammed İbrahimi’nin önceki gün bir suikaste kurban gittiği yer, “Arap Baharı”nın beşiği sayılan Sidi Buzid adındaki ufak kent.
Hatırlanacağı gibi, seyyar satıcılık yapan üniversiteli bir genç, 17 Aralık 2010’da bu şehirde diktatör Zeynel Abidin Bin Ali’nin rejimini protesto etmek için kendini yakmış, bu olay Tunus’ta hızla yayılan bir ayaklanmayı başlatmıştı.
Bu eylem Tunus’ta Bin Ali’nin devrilmesini sağladığı gibi, “Arap Baharı” diye adlandırılan halk hareketinin adeta bir “domino etkisi” ile diğer Arap ülkelerine yayılmasına da yol açmıştı.
Sol eğilimli “Halk Hareketi Partisi” lideri 58 yaşındaki İbrahimi’nin doğduğu kent olan Sidi Buzid’de öldürülmesi, Tunus’ta yeni “bahar” havasıyla yeşermeye başlayan demokrasi umutlarına ağır bir darbe indirmiş bulunuyor.
Oysa Tunus, diktatörlükten çoğulcu, özgür sisteme geçişte başta iyi bir performans gösterdi. Nitekim Ocak 2011’de seçimlerden en güçlü birinci parti olarak çıkan ılımlı İslamcı Ennahda, liberal ve sol eğilimli bazı partilerle bir koalisyon hükümeti kurdu.
Ne var ki, Tunus bu yolda çok geçmeden tökezlemeye başladı. Ülkede birdenbire aşırı dinci akımlar yüzeye

Yazının Devamı

K. Suriye seçenekleri

26 Temmuz 2013

Türkiye’nin dış politika ve güvenlik gündemi, günlerden beri Kuzey Suriye’deki gelişmelere odaklanmış bulunuyor. Sınır bölgesinde Kürt PYD güçleriyle İslamcı El Nusra militanları arasındaki çatışmaların Türk kasabalarını etkilemesi, buralara isabet eden mermilerin maddi hasara ve insanca kayıplara sebep olması, büyük endişeye ve sert tepkilere yol açıyor. Ankara’da toplantı üstüne toplantı yapılırken, Hükümet yetkilileri K. Suriye’de “oldu-bitti”lere izin verilemeyeceği uyarısında bulunuyor, Türk silahlı kuvvetleri sınır boyunca hazırlıklara girişiyor.
Geçen günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Türkiye için Suriye meselesi, artık kendisini direkt olarak etkileyen Kuzey Suriye sorunu demektir. Esad rejimi kolay kolay devrilmeyecek gibi göründüğüne göre, Türkiye’nin önümüzdeki aylarda ve belki de yıllarda Kuzey Suriye gerçekleriyle karşı karşıya kalması kaçınılmaz...
***
Kuşkusuz ideal olan şey, Şam’da en kısa zamanda rejim değişikliğinin gerçekleşmesi, Suriye’nin yeni bir yapılanmaya gitmesi, demokrasiye ve huzura kavuşmasıdır. O zaman K. Suriye’de yeni bir düzen ve istikrar kurulmuş olacaktır.
Ama şu anda bu olasılık zayıf görünüyor. Dolayısıyla bölgede rakip gruplar

Yazının Devamı

Mısır’a karşı ‘ilkeli tutum’ yeter mi?

24 Temmuz 2013

Mısır’da üç hafta önce Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, günlerce süren gösterilerin ardından ordu tarafından devrildiğinde, darbeye karşı ilk ve en sert çıkış Türkiye yapmıştı. Arap ülkeleri yeni askeri yönetimi kutlarken ve ABD başta olmak üzere uluslararası camia olayı “darbe” olarak nitelendirmekten çekinirken, Ankara Mursi rejimini meşru saymayı ve işbaşındaki askeri yönetimi tanımamayı tercih etmişti.
Hükümet, “ilkeli duruş” diye tanımladığı bu tutumunu sürdürüyor. Başbakan ve diğer yetkililer her fırsatta seçilmiş bir cumhurbaşkanının bu şekilde alaşağı edilmesinin ve ordunun yönetimi ele geçirmesinin kabul edilemeyeceğini söylüyorlar. İktidar sözcüleri, Mursi’nin mutlaka serbest bırakılmasını ve görevine dönmesini istiyorlar.
Demokrasilerde “sandık” ilkesini savunmak ve askeri mücadelelere karşı çıkmak, doğru bir prensip. Ama uluslararası ilişkilerin sadece böyle etik ilkelerle yürütülmediği de bir gerçek.
Kaldı ki, açıkçası Hükümetin Mısır’daki olayda aldığı tavrın tek nedeni de ilkeye bağlılık değil. Bunda bugünkü iktidarın özel bir ilgi duyduğu ve onunla dayanışma içinde olduğu Müslüman Kardeşler’in saf dışı edilmesinden duyulan tepkinin de büyük payı var. Hükümet

Yazının Devamı

K. Suriye ikilemi

23 Temmuz 2013

Türkiye için esas Suriye meselesi artık Kuzey Suriye sorunudur. Zira komşu ülke ile sınır bölgesinde olup bitenler, Türkiye’yi direkt olarak etkiliyor ve Hükümeti zor seçenekler karşısında bırakıyor.
K. Suriye’deki son gelişmeler, aslında iki buçuk yıldır devam eden Suriye krizinin bir sonucu. Eğer Esad rejimi, Suriye’deki ayaklanmadan kısa bir süre sonra devrilseydi, herhalde K. Suriye’deki durum bugünkü kritik noktaya gelmeyecekti.
Ankara hesaplarını Esad’ın kısa zamanda alaşağı edileceği öngörüsüne dayanarak yaptı. Böyle bir kanı ile Suriye rejimine karşı sert bir tavır aldı, muhalifleri aktif olarak destekledi ve fiilen taraf oldu.
Ne var ki yanlış hesap Şam’dan döndü! Esad rejimi -Rusya, İran ve Hizbullah’ın aktif desteğiyle- direndi ve hâlâ da direniyor. Yabancı istihbarat kaynakları rejimin daha uzun süre (belki de yıllarca) direnebileceğini ve bu arada iç savaşın devam edebileceğini belirtiyorlar.
Bu, K. Suriye’de Kürt Demokratik Birlik Partisi PYD’nin kendi yönetimini kurma mücadelesini sürdüreceği ve aynı bölgeyi ele geçirmeye çalışan radikal İslamcı El Nusra Cephesi ve Özgür Suriye Ordusu ile savaşmaya devam edeceği anlamına geliyor.

Kaygının nedeni

Yazının Devamı

İki meydan, iki senaryo...

9 Temmuz 2013

Kahire’deki dünkü kanlı olaylar, askeri darbeden sonra öne sürülen iki senaryodan kötüsünün gerçekleşmek yoluna girdiğini gösteriyor.
Bu senaryo, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin yandaşları olan Müslüman Kardeşler (İhvan) ile ordunun meydan ve sokaklarda karşı karşıya gelmesini ve çatışmasını öngörüyor.
İkinci senaryo ise İhvan ile ordunun uzlaşıcı bir formül üzerinde anlaşması ve normal siyasi hayata dönüş yolunun süratle açılması yönünde.
İdeal olan tabii bu ikinci senaryodur. Ama ne yazık ki, olaylar bundan giderek uzaklaşıldığını ve iç savaş tehlikesini içeren kötü senaryoya doğru kayıldığını ortaya kokuyor.
Dün Cumhuriyet Muhafız Karargâhı önündeki meydanda askerlerin ateş açması sonunda yaşanan büyük gerginliğin nasıl gelişeceği, bunun bir çatışma kısır döngüsüne yol açıp açmayacağı şu anda belli değil.
Ancak İhvan’ın sözcüleri şimdiye kadar göstericileri şiddet içermeyen pasif direniş şeklinde sürdürmek kararında olduklarını hep beyan ettiler. Bu tutumları devam ederse ve bütün göstericiler bu talimata uyarsa, çatışmanın yayılması tehlikesi önlenmiş olur...

Yazının Devamı

Arap Baharı için kötü örnek

6 Temmuz 2013

Mısır krizi (2)

“Arap Baharı”nın tohumları Tunus’ta çiçek açarken, bu “yeni uyanış”ın geniş Arap coğrafyasına hızla yayılacağı tahmin edilmişti. Nitekim öyle oldu. Mısır’dan Yemen’e, Libya’dan Suriye’ye kadar birçok Arap ülkesinde halk, yıllanmış dikta rejimlerinden kurtulmak ve özgürlüğe, adalete, eşitliğe dayalı demokrasiye kavuşmak için ayaklandı.
Mısır bu hareketin başarılı olduğu ülkelerin başında yer aldı. Mübarek rejiminin devrilmesine yol açan Tahrir Meydanı gösterileri, bir sembol haline geldi. Ülke geçici ve kısa bir askeri yönetimden sonra, demokrasiye geçiş sürecine girdi ve bu yolda adım adım ilerlemeye başladı.
Ne yazık ki Mısır’ın diğer Arap ülkelerine bu bağlamda iyi bir örnek olacağı umudu uzun sürmedi. Bu haftaki askeri darbe demokrasiyi askıya aldığı ve ülkeyi belirsizliğe ve istikrarsızlığa sürüklediği gibi, Mısır’ın imajını da altüst etti.
Artık Mısır “Arap Baharı” için iyi bir örnek olarak gösterilemez. Nedenleri ne olursa olsun, askeri darbe Mısır’ın siyasi İslam’la demokrasiyi birlikte yürütme deneyimi başarısızlığa uğratmıştır.

Tersine “domino etkisi”

Yazının Devamı