Geçtiğimiz haftalarda Kazlıçeşme Sanat’ın üst katında sanat kütüphanesi açıldı. Bir türlü fırsat bulup kütüphaneyi ziyarete gidememiştim. Ama Hüsamettin Koçan’ın “Geleneğin Şifreleri -Geleceğin Şifreli” başlıklı 30 Haziran’a kadar sürecek sergisi açılınca bu vesileyle hem sergiyi görür hem de kütüphaneyi incelerim, diye düşündüm.
Kamuya ait genel kütüphanelerden farklı olarak burası gerçek bir ihtisas kütüphanesi. Böyle olduğu için de kapısı herkese açık değil. Sadece sanatçılara, sanat alanında yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilere açık. Bu da ders çalışmak için gelen öğrencilerin oluşturduğu kalabalıktan azade olmanıza imkân sağlıyor. Koleksiyonu incelediğimde ise açıkçası şaşırdım. Evet, iyi bir kütüphane bekliyordum ama bu kadar iyisini beklemiyordum. Malum kamunun imkânları kısıtlı, yurt dışında yayımlanan kitapların da fiyatları hayli yüksek. Yaklaşık 10.000 kitaptan oluşan bu kütüphanenin ilerleyen yıllarda daha da gelişmesini umduğum koleksiyonuyla son derece önemli bir boşluğu kapatacağını düşünüyorum. Ayrıca kütüphanede çay ve kahve içebileceğiniz, içeceklerin ücretsiz olduğu, rahat bir teras da mevcut.
Kazlıçeşme Sanat şimdiye kadar Devrim Erbil, Ülker Erke, Selahattin Kara, Ebuzziya Ailesi, Hattat Halim Özyazıcı, Mehmet Akif Ersoy, geçtiğimiz haftalarda bu köşede ele aldığım İsmet Yedikardeş ve son olarak da Hüsamettin Koçan sergisine ev sahipliği yaptı. Binanın restorasyonu sırasında ortaya çıkan Bizans döneminden kalma mozaikler sur dışında bulunan şimdiye kadar keşfedilmiş en büyük mozaik özelliğini taşıyor. Mozaiklerle alakalı kazı çalışmaları binanın dışında devam ediyor. Binanın içinde kalan kısım ise üzeri camla kaplanarak sergi alanın bir bölümünü oluşturuyor.
Tüm bir kültür insanı
Anadolu kültürünün bir bütün olduğunu düşünen ve buna inanan Hüsamettin Koçan da ortaya çıkan bu mozaikleri adeta sergisinin bir parçası olarak düşünüyor. “Bu topraklarda neler olup bittiğiyle” ilgilenen bir sanatçı ve tam bir kültür insanından beklenen de zaten bu olurdu.
“Geleneğin Şifreleri -Geleceğin Şifreleri”, Hüsamettin Koçan’ın sanat serüvenin kısa bir özeti sayılabilir. Sanatçının 1990’larda yaptığı serilerinin yer aldığı sergide yakın tarihli işleri de mevcut.
Hüsamettin Koçan bence örnek bir sanatçı. Başarısının sırrı sadece ortaya koyduğu eserlerde değil bu eserleri ortaya koyarken beslendiği kaynaklarda gizili. Koçan için bu topraklarla bağı olmayan bir sanat düşünülemez. Buradan hareketle eserlerinde geleneğin, geçmişin izleri hep yer alır. Koçan bu izleri sadece bugüne değil geleceğe de taşır. İşte Koçan’ın sanatını önemli kılan husus budur. En büyük eserim dediği Baksı Müzesi ise bunun zirvesidir.
Mayıs-Haziran ayları boyunca çeşitli söyleşi ve etkinliklerle devam edecek olan sergiyi sanatseverlere mutlaka tavsiye ederim. Yaklaşık 130 yıllık bir binada yer alan bu serginin büyüklüğüyle olmasa da etkisiyle Hüsamettin Koçan’ın sanat serüveninde önemli bir noktaya işaret edeceğini düşünüyorum. Sadece bu sergi için değil Kazlıçeşme Sanat’ı sanat dünyasına kazandırdığı için Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Son olarak sergini küratörü sevgili Mehmet Lütfi Şen’i sadece bu sergiden dolayı değil Kazlıçeşme Sanat’a verdiği destekten ötürü de tebrik ederim.