TARİH KOKAN BEYOĞLU

5 Haziran 2020

Beyoğlu gezimize kaldığımız yerden devam edelim... Odakule’nin karşısında Eski Çicekçi ve Yeni Çarşı Caddeleri’nin köşesinde bulunan Çiçek isimli şimdiki yeni jenerasyon barların eski hali Koltuk Meyhanesi, yakın zamanlara kadar mevcut olan bir yerdi. Eski Çiçekçi Sokak’ın tam karşısındaki Kallavi Sokak’ta, eski ismiyle Rue Glavani Pera’da, ilk Avrupai tarzda açılan lokanta Chez Georges vardı. Fakat 1950’lerden sonra bu sokakta açılan ve en son İstanbul’un sevilen ismi Aziz Köksal tarafından işletilen Kallavi Lokantası halen hafızalardadır. Bu sokağın ana caddeyle birleşme noktasında bulunan Lion D’or (Türkçesi Altın Aslan) mağazası, genellikle yurt dışından gelen kaliteli ayakkabı ve giyim eşyası satardı.

Sokakların dili olsa...

Biraz ileride eski adıyla Pireneci, yeni adıyla Orhan Aldı Apaydın olarak bilinen üç bloktan oluşup, aralardan birbirine bağlanarak Suriye Pasajı ve hanını barındıran altı katlı şık binanın en meşhur sakinleri, 1925 yılında yayına başlayan Yunanca Apogevma Tini Gazetesi’dir. Ayrıca yine burada

Yazının Devamı

ANLAM DOLU İSTİKLAL...

29 Mayıs 2020

Bugünkü yazıma Galatasaray’dan başlamak isterim. Lisenin hemen yanı başındaki son yıllarda yenilenen Yapı Kredi Sanat Merkezi ile karşılaşıyoruz. Fuayesinde İlhan Koman’ın sert yüz ifadeli meşhur ‘Akdeniz’ heykelinin önündeyiz. Sanatçı Akdeniz’deki çevre kirliliğine dikkat çekmek istediğinden yüz ifadesini böyle sert yapmış. Sokağın içinde gençlik yıllarımızda Erol Büyükburç’u dinlemek, Aysel Tanju’yu seyretmek için gittiğimiz Karavan Pavyonu yer alırdı.
Gelelim Mısır Apartmanı’na, 1910 yılında mimar Hovsep Aznavur tarafından yapılmış olan bu bina Hidivi Abbas Halim Paşa’nın ikametgahı olarak kullanıldı. Şimdilerde en üst katında bir restoran, diğer katlarında ise sanat galerileri, etkinliklerin yer aldığı çeşitli mekanlar ve Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nin lokali de bulunuyor. En önemli ve anlamlısı, ‘İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy burada oturdu ve 27 Aralık 1936’da dairesinde vefat etti.

Yöresel garsonlar

İlerisinde 1890’larda

Yazının Devamı

PASAJLARIYLA İSTİKLAL

22 Mayıs 2020

Çok Değerli Okuyucularım, Sizlerden gelen e-postalar, telefonlar ve mesajlar dolayısıyla ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. İyi ki varsınız. Notlarınızla bu yazı serisi tamamlanıp, daha güzel bir hâl alacak. Bazı üniversitelerin öğrencilerinden ve bu konularda tez hazırlayan akademisyenlerden de geri dönüşler oldu. Hepsine istedikleri bilgileri göndereceğim, müsterih olunuz.

Yazılarımın bundan evvelki bölümlerinde daha çok belli grupların gittiği yerlerden bahsetmiştim. Şimdi ise eğlencesi, içki içme kültürü, kulağı tırmalamayan, farklı müzikler yapan gerçek müzisyenleri, haftanın belli bir günü buluşup, yemek yiyip derin sohbetler yapan gruplarıyla, dertlilerin içecek, bir tabak leblebi veya patates kızartmasıyla günü noktalayıp eve yollandıkları akşamlarıyla meşhurdur Çiçek Pasajı…  Hatta akordeonuyla pasajın sembolü haline gelen Anahit Hanım ve müzikleri unutulmaz, eminim benim yaş grubum hatırlayacaktır.

Çiçek Pasajı...

İstiklal Caddesi ile Sahne Sokağı’nı buluşturan bu pasaj, 1876 yılında

Yazının Devamı

FARKLI BİR İSTANBUL...

15 Mayıs 2020

Geçtiğimiz hafta pazar günü uzun bir aradan sonra sokağa çıkıp, yürüyüş yapma imkanı buldum. Değerli komşum Prof. Dr. Halil Toplamalıoğlu ile Fulya’dan çarşı içini takip ederek, Deniz Müzesi’nin karşısındaki parkta sosyal mesafeyi koruyarak bir ulu ağacın etrafındaki banka oturduk. Etraf güvercinlerle dolu idi... Boğaz’a da yunuslar gelmeye başladı. Havanın çok berrak olduğu günler, evimin camından 12 yıl sonra ilk defa silüet olarak da olsa Uludağ görünmeye başladı. Sanki İstanbul’un havası temizlendi, gerçek sakinleri geri geldi hasılı bana bir farklı geldi İstanbul... Şimdi gelin Beyoğlu turumuza geçtiğimiz hafta kaldığımız yerden devam edelim.

Galatasaray Postanesi…

İstiklal Caddesi’nin en muhteşem mimariye sahip binalarındandır. 1875 yılında, tüccar Theodore Sıvaciyan ikametgâh olarak yaptırmış, daha sonra zemin katı laboratuvar olarak kullanılmıştır. Binanın dış cephesi mermer olup, tüm kapıları Fransa’da imal edilmişti. En dikkat çeken vasfı, İtalyan ressamların yaptığı resimli tavan süslemeleridir.

Yazının Devamı

YILLAR YILI İSTANBUL

8 Mayıs 2020

Ortaokul yıllarımda şimdiki adıyla Abdi İpekçi Caddesi, o zamanki adıyla Emlak Caddesi’nde bulunan bir apartman dairesine taşındık. Böylece hayatıma her gün bindiğim Kadıköy-Karaköy vapuru girmiş oldu. Tabii bir de iskelede gazete satan Ramazan... Bir hafta içinde her gün Milliyet aldığımı görünce, ertesi pazartesi gittiğimde “Günaydın Milliyet...” deyip gazeteyi bana vermeye başladı. 15 yaşındaydım ve tabii ki bu durumdan etkilenmiştim, zira müdavimlik duygusuyla tanışmıştım. İkinci hafta bana adımı sordu, “Reha”deyince, “Reha Bey Milliyet...” diye seslenmeye başladı. İleriki günlerde sohbetlerimiz ilerledi ve Hasan Pulur’u, Refii Cevat Ulunay’ı konuşur olduk, artık arkadaşım olan Ramazan Bey’le sohbet için iskeleye 10-15 dakika erken gidiyordum.

Milliyet’le tanışmam

Kader beni kıymetli dostum, ağabeyim, rahmetli Erdoğan Demirören’in teklifiyle Milliyet’e getirdi. Nereden nereye... Gazetemizin bugüne gelişinde emekleri geçen herkesin eline sağlık... İlk Genel Yayın Yönetmenimiz merhum Abdi İpekçi’den

Yazının Devamı

AH BEYOĞLU…

1 Mayıs 2020

Ortaokul yıllarımda tüm öğrenciler gibi ben de cumartesi günlerini iple çekerdim. Hem okul yoktu hem de birçok hafta sonu annemle Beyoğlu’na, İstiklal Caddesi’ne gezmeye giderdik. Ben dikkatle boyanmış yeni ayakkabılarımı giyer, saçıma briyantin sürer, en şık kıyafetlerimi kuşanıp, Atlantik Büfe’de sosisli sandviç yer sonra da gezimize devam ederdik.
O yıllarda İstanbul’un gezme, alışveriş, sinema, tiyatro, yeme-içme merkezi neredeyse 24 saat yaşayan Beyoğlu idi. İkamet olarak Cihangir tarafı gayrimüslimler tarafından daha çok tercih edilirdi. Ayazpaşa, Taksim Lamartin Caddesi ve Harbiye o yıllarda oturulan en gözde semtlerden biriydi. İstiklal Caddesi tramvay trafiğine açıktı, otomobilse enderdi. Taksim büfelerinin karşısında ve eski Maksim’in önünde yandan stepneli birkaç taksi misafir beklerdi. 12-16 yaş arası gençlerde bir usul vardı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Taksim’deki anıtının önüne gidip, sessizce saygı duruşunda bulunulurdu. Ben de ne zaman gitsem din dersinde öğrendiğim ilk duayı okurdum.

4

Yazının Devamı

ESKİ İSTANBUL

24 Nisan 2020

Sizlerle bir süre yazılarımda özlem duyduğum, unutamadığım, neden bittiğini, neden hayatımızdan çıktığını merak ettiğim 1955 yılı sonrasındaki İstanbul’u paylaşacağım. Tabii klasik mekan yazılarımız da hayat normale dönünce devam edecek.
Aslında bu yazıların mimarı Genel Yayın Yönetmenim Mete Belovacıklı, iki yıl önce gazetede yaptığımız yılbaşı kutlamasında konu eski İstanbul’daki yaşama gelmişti. “Bununla ilgili bir yazı serisi yazsak ne güzel olur...” diye konuşmuştuk. Bu salgın hastalık da ikinci bir sebep oldu.
Biz şimdi gelelim Boğaz köprülerinin olmadığı, çevre yollarına ve otoyollara ihtiyaç duyulmadığı zamanlara... Haliç’te 1845’te inşa edilen Galata Köprüsü gece 03.00 ile 06.00 arası açılır, aynı şekilde 1940’ta faaliyete geçen Atatürk Köprüsü de (Unkapanı Köprüsü) aynı saatte açılarak Haliç Tersanesi’ne gidecek gemileri geçirirdi.
Köprüler açıkken Tarihi Yarımada’da hayat dururdu. Çok hoşuma gidense, o dönemde Haliç

Yazının Devamı

YENİ BİR HAYAT

17 Nisan 2020

Değerli okuyucularım, sizlerle birkaç hafta buluşamadık. Yıllardır her perşembe kıymetli editörüm Eda Ünsün’ün telefonlarıyla başlayıp, ardından cuma günleri gazeteyi elime almamla devam eden süreç, cumartesi pazarları da gelen e-mail’leri okumak ve cevap vermekle geçiyordu. Okuyucularımın bu geri dönüşleri, dağarcığıma yeni bilgiler katar, pazartesi günlerimse yeni bir yazının taslağı ve planlamasıyla başlar, böylelikle her hafta birbirini kovalardı... Ta ki Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilan etmesine kadar!
Artık bunların hepsi değişti hayatımızda, mesela ben sanırım son 60 yıldır ilk defa bu kadar uzun süre hiç çıkmadan evdeyim. Önce bünyem bu durumu bayağı yadırgadı, uykularım ve moralim bozuldu; zira yürüyüşlerimi de eskisi gibi açık havada yapamıyordum.
Sabahları kalkıp, tıraş olup, hazırlanmak gibi ritüelleri her ne kadar korusam da, ardından sadece salona kadar gidiyor oluşum, kravat takamamak, telefon trafiğinin azalması gibi birçok şeyi ne kadar yadırgadım anlatamam...

Hijyenin önemi

Şimdi

Yazının Devamı