Reha Arar

Bu hafta sizleri ilk olarak Bursa’nın İnegöl ilçesinde küçük bir restoran olan ve bir asırdan fazladır hizmet veren Besler İnegöl Köftecisi’ne götüreceğim. Hikaye, 1842 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alan Bulgaristan’da başlıyor.

Pazarcı kasabasında doğan Mustafa Efendi, baba mesleği kebapçılığa 15 yaşında başlamış, 25’inde Mükerrem Hanım ile evlenmiş ve altı çocuğu olmuş. 1892’de Balkanlar’dan İnegöl’e göç etmiş ve takvimler 1893’ü gösterdiğinde Bursa-Ankara karayolu üzerinde bulunan çarşı içindeki dükkanında köfte satmaya başlamış.

Hatta meşhur İnegöl köftesi de işte buradan gelmekte. O dönem seyahat eden insanların bu lezzeti benimsemelerinden dolayı İnegöl köftesi de çevre illerde ün salmış. Mehmet Efendi yaşlanınca, dükkanını sırası ile oğulları İbrahim ve Mehmed, onlar da oğulları Mustafa ve Kaluk’a devretmişler. Cumhuriyetin kurulmasıyla gelen soyadı kanunuyla da aile Besler soy ismini almış. En son ise dördüncü kuşak olan Mesut

Antalya Fuarcılık İşletme ve Yatırım A.Ş (ANFAŞ) tarafından düzenlenen Gıda ve İçecek Fuarı ile Konaklama ve Ağırlama Fuarı bu yıl ilk defa hem çok geniş bir alanda düzenlendi hem de çok ciddi bir ziyaretçi kitlesi topladı. Dikkatimi çeken üç markanın farklı yollarından size bahsedeceğim.

Ekonomiye Uzak Doğu katkısı

Bunlardan ilki özellikle konaklama tesisleri için rattan mobilya üreten Didim Çınar Anonim Şirketi. Burada bana enteresan gelen hem Arçelik şirketinin tüm kollarında faaliyette bulunmaları hem de Endonezya’dan getirdikleri rattan örme ustaları ve malzemeleri ile ürün yapmaları, ayrıca onları Gaziantep’teki fabrikalarında istihdam etmeleri. Eminim ki bu yabancı işçiler bizim vatandaşlarımıza bu Uzak Doğu mesleğini öğretip gidecekler. Yetiştirdikleri ise ekonomiye katkıda bulunacak birer usta olacaklar. Eskiden biz alüminyum sandalye ithal ederken bu şirket şimdi ihracat yapıyor. Ülkemiz adına başarılı bir gelişme...

Marex’te hanım eli

Yıllarca İzmir’in en önemli lokantası olan Zaferin Yeri’nin işletmecisi

Türkiye’mizde her geçen gün gastronomide doğru ve çağdaş olaylar yaşanıyor. Artık restoranlara giden misafirler bilinçli... Ya müdavimi olduğu yere ya da yazılı görsel bakımdan takip ettiği beğendiği yere gitmeyi tercih ediyorlar. Son birkaç yıldır bunlara ilaveten kitaplar da seçimde rol oynar oldu. Bizdeki süreç hafızam beni yanıltmıyorsa İncili Rehberi ile başladı. 2022 yılı ise bazı tesislerimizin Michelin Yıldızı almaları, birkaçının tercih kitabına girişiyle bizim için uluslararası platformda önemli bir tarih haline geldi.

Biz ne yapacağız?

Artık ülkemizin başta turistik ve gastronomik ağırlıklı kuruluşlarının personel kalitesini yükseltmesi, üniforma konseptinin kaybolduğu kuruluşların hijyen, tanınma ve saygınlık yönünden önemli olan kıyafet ve kişisel hijyene hassasiyet göstermesi, en büyük eksikliklerimizden biri olan yabancı lisan konusunda meslek kuruluşlarının yabancı dil eğitimi kursları açması, en önemlisi de kalite standartlarını sağlanması bu arada malzeme seçimi ve aynı tadın yakalanması da önem taşıyor.

Bugün sizleri, Akdeniz’in kusursuz manzarası eşliğinde Türk ve dünya mutfaklarından başarılı tatları deneyimleyebileceğiniz bir yere, Antalya’daki Akra Hotels’in 10’uncu katında bulunan Asmani Restoran’a götüreceğim. Asansörden inip restoranın kapısından içeri girdiğiniz anda gözünüze çarpan mavilikler, şık ambiyans ve müzik, bir lezzet şöleni yaşayacağınızın güvencesini size veriyor.

Son dönemde öğle yemeğini de servisine dahil eden Asmani Restoran’da Akra Hotels Executive Chef’i Baykaner Gönen ve Asmani Executive Chef’i Mesut Yıldırım, işlerinin başında. Aynı zamanda yerel üreticilerle temasta olan şeflerimize mutfakta 16 kişilik bir ekip eşlik ediyor. Şimdi gelelim yetenekli şeflerimizin yemeklerine...

İddialı ve kıvamında

Lezzetli bir karşılamayla başlıyoruz, otlu peynir ve zeytin pane, özel tabaklarında ve külahlarda servis ediliyor. Ardından renkli bir suşi tabağı masadaki yerini alıyor. Şeflerimiz, tadımın başında suşi konusunda iddialı olduklarını belirtmişlerdi. Kendilerine katılıyorum. Görünümü, sunumu ve

Paris, 70’li yıllardan beri, doğduğum şehir olan İstanbul’dan sonra en çok tercih ettiğim şehirdir. Öğrenciliğimin bir bölümü çok rahat olmayan şartlarda olsa da bu coğrafyada geçmiş, bir dönem de başta eski Osmanlı haritaları koleksiyonu yapmak olmak üzere bende çok ufuklar açmıştı. Yıllar içinde orada kurduğum dostlukları hiç kaybetmedim. Pandemi sadece araya 2.5 yıl soktu. Geçtiğimiz günlerde tabii ki ilk yurt dışı seyahatim de bu ışıltılı şehre oldu.

Neredeyse her noktası tarih ve gastronomi kokan Paris’te bir yeni nokta keşfettim. Le Petit Lutetia’nın tarihi 200 yıla dayanıyor; aynı yer, aynı dekor… Zaten tüm aile Paris’in çeşitli yerlerinde açtıkları mekanlarda büyük dedelerinin mesleğini sürdürüyor. Yann Clarenc uzun yıllardır mekanın müdürü, şu anda sahibi Charles Boudon, mutfak ise Şef Sylvain Daniere ile Sous Chef Erdem Ünal’a emanet.

Şimdi gelelim tatların resmi geçidine… Gittiğimiz akşam yediğimiz özel soslu kuşkonmazın tadı hâlâ damağımda.

Master Sommeliers Club’ın iki yıldır başarıyla sürdürdüğü içecek, peynir ve zeytin profesyonelleri buluşması Antalya’da Lara Aska Otel’de gerçekleşti. Yönetim Kurulu Başkanlığını Murat Yalçın’ın üstlendiği etkinlikte, derneğin Onursal Başkanı olarak bu sene Organizasyon Komitesi Başkanlığı görevini icra ettim. Söyleşiler, oturumlar, workshoplar ve tadımların olduğu Winetolia & Cheesetolia & Olivetolia’ya birbirinden değerli isimler katıldı. Kadim dostum, gazetemizin gurmelerinden Lezzetin Rotası köşesinin sahibi Süreyya Üzmez, Gastromasa gibi başarılı işlere imza atan Sözen Group CEO’su Gökmen Sözen, ASKA Group Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Aslan, Hürriyet eski Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar, MasterChef Tuna Aktan, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Başkanı Ülkay Atmaca, Prof. Dr. Fügen Özkaya, Prof. Dr. Mücahit Özkaya ve Eczacı Atilla Totoş’un da aralarında bulunduğu isimlerle keyifli vakit geçirdik. Elbette Şef Kahraman Bıyıklı’nın leziz yemekleri de bu sohbetlere

Bir dönem Türkiye’nin en büyük iş insanlarından  Vehbi Koç tarafından 1956 yılında inşa ettirilen Divan Grubu, İstanbul’un kültür, turizm ve gastronomisine ciddi katkı sağlamıştı.

2008 yılında yapılan restorasyonu ise oteli daha üst sınıfa çıkarmış, beş yıldızlılar arasında en çok tercih edilenlerden biri haline getirmiştir.

Tarih boyunca bu otelin restoranlarının belli yemekleri konuşulur hale gelmiş, özellikle öğle yemeklerinde ciddi bir müdavim kitlesi oluşmuştur. Bu kez de dostum Esra Aysan’ın organizasyonuyla yeni bir proje, yeni bir ruh ve modern ile klasik gastronominin birleşmesinden oluşan bir atmosfer ve menü ile Lokanta by Divan’ı karşımızda bulduk. İstanbul’un saygın hanımefendi ve beyefendilerinin katıldığı tanıtım ve açılış gecesinde deneyimli turizmci dostum Murat Tomruk’un yaptığı konuşmada, özellikle Anadolu topraklarının mahsullerini kullandıklarını söylemesi zaten bu konuya önem veren Divan için sadece bir vurgu idi. Hâlen lokantanın menüsünde 1950’lerden kalan birçok

Bodrum Gündoğan’da hizmet veren ve etnik mutfağın öncülerinden olan Danış Ethnic Restaurant, geçtiğimiz ekim ayında İstanbul Arnavutköy’de kapılarını açtı. Eski Eftalya Balıkçısı’nın yerine açılan mekanın, kurucusu ve işletmecisi Danış Ulaç, mutfak ise oğlu Berat Ulaç’a teslim…

Burası, dekorasyonu ve kendine has müzikleriyle dikkat çekerken, menüde ise kahvaltıdan, meze çeşitlerine, kebaplardan vejetaryen ve balık ürünlerine kadar geniş yelpazeli lezzetler sunuyor.

Özel meze tepsisi

Mezeler, otantik sini tepside sunuluyor. Aralarından humus, Lübnan mezesi fatteh, köpoğlu, Mardin’den gelen acur turşusu, atom, acılı ezme, fellah köftesi, pişmiş soğan sarımsak, üç peynirli (lor, labne ve Ezine) Girit ezmesi gayet başarılı. Fındık lahmacun da alternatif bir başlangıç.

Ara sıcaklarda sıcak servis edilen patlıcan söğürtme, üzerindeki tereyağlı özel sosu ve sumakla iştah kabartıyor. En çok tercih edilenlerden biri olduğunu öğreniyorum, soğuk mezede de yoğurtlu versiyonuyla yer alıyor.

Ana yeme