Prof. Dr. Nuran Yıldız

Prof. Dr. Nuran Yıldız

nuran@nuranyildiz.com

Tüm Yazıları

21. Yüzyıla o kadar çok isim verildi ki, burada sıralayamam. Ben şu üçünden birini seçerdim:

“Kaos çağı”, “belirsizlik çağı”, “şüphe çağı”. 

Üçü de birbirinin içinden çıkıyor. Sonuç? Huzursuzluk. 

Tehlikelerle dolu, nereden neyin çıkacağını bilmediğimiz bir ormandayız. Yanımızda teçhizat lazım: Yeni bilgi. Eski bilgi işe yaramaz. 

Sadece son bir haftada yaşananlar bile her şeyden “şüphe” duymamıza yol açmalı, “şüphesiz” cümlelerden kaçınılmalı. 

İran Cumhurbaşkanı, ABD Başkan Adayı, Hamas lideri suikastlere uğruyor. Hepsinde iki sonuç net: Kimin yaptığına dair şüpheler ve 3. Dünya Savaşı çıkacak beklentisi. 

Haberin Devamı

Beklenti ezber bilgiye, 1. ve 2. Dünya savaşlarına ait. Başlangıcı, bitişi, düşmanı, ittifakı, savaş alanları belli. 

Oysa 3. Dünya Savaşı hiçbir zaman çıkmayacak. Çıkacak olan, yeni tür savaşların ilki: Hibrit savaş. “Farklı güç kaynaklarının birlikte kullanıldığı” savaş. 

Konvansiyonel silahların yanı sıra, kimyasal, biyolojik silahlar ama en çok da bilgi, enformasyon ve iletişimin silah olarak kullanıldığı savaş. 

2007’de “Tanklar ve Sözcükler”de altını çizdiğim “yeni savaş alanları denizler, karalar ve hava değil, insanların zihinleri” (s.15) dediğim savaş bu. 

Klasik savaşlarda stratejiden söz edebilirsiniz, hibrit savaşta strateji savaşın kendisidir. 

Bir başlangıcı yoktur, barışta olduğunuzu sanırsınız, savaş çoktan başlamıştır. 1.ve 2. savaşlarda ülkelerin kendi kamuoyları önemliyken, bu üçüncüsünde karşı ülkenin kamuoyundan da taraftar oluşturmak önemlidir. 

Yeni iletişim ortamı buna fırsatlar sunar. 

“Neyi bilmelerini istiyorum” sorusunun yerine “neyi görmelerini istiyorum” sorusu geçer. 

Bir bomba patlar, patlamayı her açıdan gördüğümüz görüntüler yayılır. 

İletişim araçları kimin elindeyse savaş, onun gözünden izlenir. 

Tam ateşkes konuşulurken Hamas’ın siyasi lideri öldürülür, o karmaşada İsrail Savunma Bakanı Hamas’ın askeri liderinin de haftalarca önce öldürüldüğünü açıklar, listesindeki adının üzerini çizerken göründüğü fotoğrafı paylaşır. 

Görsel, binlerce cümleye bedel. 

Akıl ve akıl dışı birlikte işliyor. Dünyanın en dikkatle korunması beklenen adamlarından birinin, Tahran’da hep aynı konutta kalıyor olmasını akıl almıyor. Bomba akıl işi, hep aynı konutta kalması akıl dışı. 

Haberin Devamı

Hiç başlamayacak ve hiç bitmeyecek bir savaşın içindeyiz. Hani demiş ya şair, “Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında”. 

Ülkemiz için bütün mesele, hazırlıklı olmak, önlem almak ve asla tuzaklara düşmemektir. 

Güven duygusu nasıl anlaşılır?

Ülkemizde imaj araştırmaları yapılmaz. Uzmanlık isteyen, sıkıntılı, zor ve maliyetli bir süreçtir. 

Kamuoyu araştırmalarına imaj araştırması derler. “Aşağıdakilerden hangisine güvenirsiniz” sorusu bize, güvenilirlik imajını vermez, o andaki hissiyatı verir. 

Güvenilirlik imajı için, “Başınız derde girse sizi kimin kurtarmasını istersiniz?” türü dolaylamalar gerekir. 

Bu çerçevede, birbirlerine ters ülkelerin, mesela Rusya ve ABD’nin de içlerinde olduğu 7 ülkeden, 26 kişinin takas edilmesi için Ankara’nın seçilmesi önemlidir. 

Bu ülkelere “Hangi ülkeye güvenirsiniz” diye sorsalar, “Türkiye” demezlerdi. Ve fakat, “Esir değiş tokuşunu yapmak için hangi ülkeye güvenirdiniz” sorusunun cevabı “Türkiye” olmuşsa, yeterlidir. 

Haberin Devamı

Bu başarıda, Mustafa Kemal’in “dengeli, eşit mesafeli, barış öncelikli” dış politika anlayışına geri dönülmesi, Dışişleri Bakanlığının, MİT’in sorun çözümlerinde iletişime önem vermelerinin rolü var. 

Dış politika özünde bir iletişim yönetimi işidir, dahası, iletişim yönetiminden başka da bir şey değildir. 

Instagram’ı yanlış yerden tartışıyoruz

Sosyal medya tartışmalarını üç yerden yapıyoruz; “özgürlükler”, “bilgi edinme ve haber alma hakkı”, “yasaklama.” 

Maalesef karar alıcılar, kullanıcılar ve entelektüeller aynı noktada buluşuyor, meselenin özü gözden kaçıyor. 

Sosyal medyada “özgürlük” aramak yanılsamadır. Örneğin Instagram’ın özgürlük anlayışı, kullanıcının değil, Zuckerberg’in tercihlerince belirlenir. Ona uyulmazsa sansürlenir, yasaklanır, algoritma göstermez. 

Kim tacizci, kim terörist onlar tarafından belirlenir. 

“Bilgi edinme ve haber almak hakkı”nın en son tartışılacağı yer sosyal medyadır. Neyin bilgi, neyin haber olacağına kullanıcı karar vermiyor. Bir çöp yığınına bilgi ve haber muamelesi yapmak, kahvehane muhabbetinde akademik tartışma aramaya benzer. 

Ve, sosyal medya meselesi yasaklamalarla çözülmez. Avucunuzu kapatsanız, parmak aranızdan kaçar. Bu mantığı kavramak şart. 

AKLIMDA KALAN

Yusuf Dikeç’in karizması: Atıcılık tabanca dalında Olimpiyat ikinciliği kazanan Yusuf Dikeç’in yarışma sırasındaki tavrı büyük ilgi gördü, görmeye de devam edecek. İzleyicinin yeni arayışlarına uygun. Özgüvenli, sade, abartısız. Sıradanlığa gizlenmiş gösteriş. Umursamaz tavır, mesafeli duruş. Eli cebe sokarak gösterilen eyvallahsız hâlin getirdiği karizma. “Kendi yeteneğini ön plana çıkarması gerektiğini” söylerken görünür olan kendine inanma ve en çok da “her zaman en doğal, en rahatıyla” diyecek kadar doğallık ve kasmamanın getirdiği rahatlık yeni başarıların anahtarıdır.