Göbek adınızı çok sevip resmi belgelere bile yazıyorsanız, çocuklarınıza miras olarak bir ‘dava’ bırakacağınızı da bilmeniz gerek!
Canlıların idari veya mahkeme kararı ile adlarının değiştirildiğini biliyorduk da, ölülerin de adı değişir mi, yaşayarak öğrendik.
Şaşırtıcı gelmesin, adının değişmesi için mahkemeye başvuran elbette ölmüş bir kişi değil. O zaman ölmüş bir kişinin o öldükten sonra adının değiştirilmesini kim isteyebilir? Kim mahkemeye başvurup, ölülerin adlarının değişmesi için dava açar?
Evet İhsan Amca, var böyle bir olay.
Hemen anlatayım.
Kadıköy nüfusuna kayıtlı “Yakup Kemal” Bey, 12.05.1988 tarihinde vefat eder. “Yakup Kemal” Bey’in nüfus sicilindeki kayıtlı adı aslında sadece “Yakup”tur. Ama O, “Kemal” ismini çok sevdiğinden, her zaman isminin “Yakup” olarak değil, “Yakup Kemal” olarak kullanmıştır. İsmin bu şekilde kullanımı sadece söylemde değil, sadece toplumda, sohbetlerde ismin ne sorusuna verilen bir cevap değildir.
İdare farketti
Bu öyle bir hal almıştır ki, aslında “Yakup” Bey dahi, ek isminin resmi adı olduğuna kendisi dahi inanır olmuştur.
Resmi ve özel belgelere, imzaladığı her sözleşmeye de adını nüfus sicilinde kayıtlı olduğu gibi “Yakup” olarak değil, “Yakup Kemal” olarak yazmıştır.
Öyle ki, herkes onu “Yakup” olarak değil, “Yakup Kemal” olarak bilmiş ve tanımıştır.
Fakat o da nesi?
Kadıköy Nüfus İdaresi bu yanlışlığı farketmiş ve 26.10.2006 tarihinde yapılan idari kayıt düzeltme işlemi ile 12.05.1988 tarihinde ölen “Yakup Kemal” Bey’in ismini sadece “Yakup” olarak düzeltmiştir.
Rahmetli “Yakup Kemal” Bey’in oğlu, babasının vefatından 8 yıl sonra mahkemeye başvurarak, “nüfusta babanın isminin değiştirilmesi” davası denilen davayı açmak zorunda kalmıştır.
İddiaya göre, tüm resmi ve özel belgelerde rahmetlinin ismi hep “Yakup Kemal” olarak geçmektedir.
Bunun sebebi, rahmetlinin nüfusu aslında Yozgat’tadır. Ancak şimdiki gibi o zamanlarda bir tuşa basıp Türkiye’nin neresinde kayıtlı olursak olalım, istediğimiz tüm belgeleri alabildiğimiz bir teknoloji ve sistem yoktu.
Rahmetli de Yozgat’tan İstanbul’a taşınınca, gidip gelmesi zor olur diye, nüfus kaydını da Kadıköy’e aldırmış. Nüfus kaydı nakli işlemini yaparken de çok sevdiği ve aslında göbek adı olan “Kemal” ismini de asıl ismi olan “Yakup” isminin sonuna ekletivermiş. Nüfus nakil işlemi sırasında Yozgat nüfusunda “Yakup” diye kayıtlı olan adı, Kadıköy’e nakil esnasında olmuş mu “Yakup Kemal”. Tabii bundan sonra da tüm resmi işlemlerde adı artık “Yakup Kemal” diye geçmiş.
Rahmetlinin ismi de bu yüzden asıl nüfus kaydının aksine “Yakup Kemal” olarak değiştirilmelidir.
Haklı sebep ama...
Davayı kim açmış? Rahmetlinin oğlu! Ne istiyor? Babasının kullandığı “Kemal” ek ismin, nüfusta kayıtlı olan “Yakup” ismine eklenmesini istiyor! Mümkün mü? Onu da Yargıtay söylüyor.
Gerçekten de Türk Medeni Kanununun 27’nci maddesi, haklı sebebin varlığı halinde adın değiştirilmesine ve bu değişikliğin nüfus siciline kaydedilmesine imkan veriyor. Ancak isim değişikliğini isteme hakkı da ilgili kişiye ait. Eee, ilgili kişi ölmüş olduğuna göre, isminin değiştirilmesini istemesi de mümkün değil. Mezardan dava açma sistemi henüz yok! O yüzden dava reddedilmeli! Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin kararı böyle.
Hukuki yarar
Efendim, neyse, olay uzadıkça uzuyor, şöyle ki, mahkeme, rahmetlinin tüm resmi belgelerde isminin “Yakup Kemal” olarak geçtiği gerekçesiyle oğlunun talebini kabul edip, ölmüş babasının isminin değiştirilmesine karar veriyor. Nüfus İdaresi kararı temyiz ediyor.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi mahkemenin kararını bozuyor. Mahkeme kararında ısrarcı olunca, işi Hukuk Genel Kurulu’na geliyor.
Hukuk Genel Kurulu da son noktayı şöyle koyuyor.
Ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin nüfus kaydı aslında kapatılır. Kapalı olan nüfus kaydındaki bilginin değiştirilmesine yönelik mahkeme hükmü kurulmasına da yasal olanak bulunmamaktadır. Ancak ölen kişinin yasal mirasçısı olan oğlunun babanın nüfustaki adının değiştirilmesini talep etmede hukuki yararı vardır. Bu sebeple, “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereği “Yakup” ile “Yakup Kemal”in açık kimlik bilgileri yazılarak bunların aynı kişi olduğuna dair tespit hükmü kurulmasına da yasal bir engel bulunmamaktadır.
Böylece, ölmüş bir kişinin yerine dava açıp adının değiştirilmesini istemek mümkün olmasa bile hayattayken kullandığı ve tanındığı ismi ile resmi isminin farklı olması halinde, bunların aynı kişi olduklarının mahkeme kararı ile tespit edilmesine hukuki bir engel bulunmamaktadır.
İhsan Amca, sen de biliyorsun, şimdi her şey elektronik ortamda kayıtlı, yeni çipli kimliklerimizde bizimle ilgili tüm bilgiler, hatta parmak izimiz bile kayıtlı. Dolayısıyla şimdi böyle hataların olması mümkün değil, nüfusa kayıtlı olanın dışında başka bir isimle resmi işlem yapılması mümkün değil.
Bu yazımdaki bilgiye ihtiyaç olabilir mi? Ne olur ne olmaz! İhsan Amca. Dünya hali! Başa her şey gelebilir!
İlhan Şeşen’den bayramlık konser
Albümlerini hep zevkle dilerdim. Ama canlı performansını hiç izlememiştim. Çok şey kaçırmışım.
Bayram tatilini ailece Seferihisar’da geçirdik. Hemen arada şunu söyleyeyim, Seferihisar böyle giderse Cittaslow (sakin şehir) unvanını kaybedebilir. Şehirde sabırsızlık ve hengame başlamış. Hemen korna çalanlar, koşuşturanlar... Belki sonradan aldığı göçle gelenler Seferihisar’a uyum sağlayamamışlar, belki de bayram tatili için geçici olarak gelen misafirler. Aman dikkat, İstanbul’un koşuşturmasından bıkmış birisi olarak söylüyorum, gerçek Cittlaslow unvanlı şehir insanın ömrünü uzatır. Öyle kalın.
Tekrar İlhan Şeşen’e döneyim. Kaldığımız otelde İlhan Şeşen muhteşem, tam “bayramlık” bir konser verdi. Ben daha önceden hukukçu olduğunu bilmiyorum. Meğer meslektaşmışız. Avukatlık yapmış.
Gitarın önemi...
Aramızdaki fark, o gitar çalmayı bildiği için mahallenin en güzel kızı “Arzu”nun kalbini fethetmiş ve halen de evliymiş. Buradan ben şu sonucu çıkardım, hem hukukçu hem de gitar çalıyorsanız, mahallenin en güzel kızının kalbini kazanmanız işten bile değil. Hukuk öğrencilerine tavsiye ederim. Mezun olup hukukçuluğa başlayanlardan da mahallenin en güzel kızında gözü olanlar varsa, onlar da hemen bir gitar kursuna başlasınlar.
Ama İlhan Şeşen gibi romantik ve sevgi dolu şarkı sözü yazabilirler mi, orasını bilemem.
İlhan Şeşen kendisini biraz “zevzek” olarak nitelendiriyor. Ama aslında ben dahil, hukukçuların çoğu biraz “zevzek”tir. Ne yapalım efendim, gülmeyi ve çevremizi gülümsetmeyi seviyoruz!
Ama İlhan Şeşen’in, toplumdaki statü sıralaması da oldukça filozofçaydı: Birinci sırada çocuklar, ikinci sırada kadınlar, üçüncü sırada evcil hayvanlar, dördüncü sırada ise erkekler gelirmiş. Ne yaşadıysa veya yaşıyorsa artık! Ama Sokrates’i dinleyip evlendiği kesin!
Neşesi, esprileri ile bizleri güldüren ve düşündüren, romantik aşk ve sevgi şarkılarıyla kalbimize sevgi kıvılcımları veren, bayramımızı sevince boğan İlhan Şeşen, hep böyle kal!
Avukatın böylesi
Davacının arabası çalınmıştır. Polis hırsızı çok uzaklaşamadan araba ile birlikte yakalar. Duruşmaya çıkarılır. Sanığın avukatı muhteşem bir savunma yapar.
Hakim davacıya sorar:
Arabanızı çaldığı iddia edilen bu adamı tanıdınız mı?
Vallahi hakim bey, sanığın avukatının savunmasından sonra aslında benim bir arabam olduğundan bile şüpheye düştüm!
Tanık
Hakim sanığa söylenir:
Ne inkar edip duruyorsunuz, 10 tane tanık dinledik, hepsi de seni olay yerinde görmüş!
Bunda ne var hakim bey, istiyorsanız ben 100 tane tanık getireyim, 100’ü de benim olay yerinde olmadığıma tanıklık edecektir!