Şişmanlık konusundaki yazılarımdan sonra aldığım mesajların bir bölümü, vitamininler, antioksidanlar, mineraller ve bitkisel ürünlerle ilgiliydi. Bazı okurlarım bu tip maddelerin kalp damar sistemine yararlı olduğunu gösteren araştırmalardan örnekler yolladı. Bu çalışmalar dikkatle incelendiğinde, sonuçların alınan hapın olumlu etkisi olabileceğini düşündürten ama kanıt niteliğinde olmayan gözlemler olduğu ortaya çıkıyor.
Eksikliklerine bağlı bir sağlık sorunu olduğunda vitaminlerin ve minerallerin yararlı olduğu tartışılmaz. Buna karşılık, sağlıklı insanların bu maddeleri koruyucu ve önleyici etkileri için almalarını tavsiye etmek için ise gözlemden fazlasına ihtiyacımız var. Her hangi bir maddenin ilaç olarak tavsiye edilebilmesi için gözleme bağlı araştırmalar yeterli değildir. Deneklerin rastgele iki gruba ayrılıp, bir gruba sınanacak ilaç diğerine dış görünümü tıpa tıp aynı ama içi boş ilaç (plasebo) vererek yapılan karşılaştırmalı araştırmalara gerek vardır. Ancak bu yolla ilacın işe yarayıp yarmadığı anlaşılabilir. Bu yöntem kullanılmadan benimsenen bazı tedavilerin yıllar sonra etkisiz, hatta zararlı olduğunun ortaya çıktığı acı tecrübeler az değildir.
Vitaminler ve minerallerin etkileri
VİTAMİNİ: A vitamini grubunda hayvan dokularında bulunan retinol adlı madde ve vücudumuzda A vitaminine dönüşen bitki kaynaklı, antioksidan özellikli beta karoten ve benzeri maddeler vardır. Dengeli beslenen bir kişide A vitamini eksikliği görülmez. A vitamini ve boş hap alan rastgele ayrılmış iki grubun karşılaştırıldığı 4 büyük araştırmada, daha önce kalp damar hastalığı olmayan toplam 110 bin kişi incelendi. A vitaminin ne kalp krizini ne de ölümü önleyici etkisi olmadığı hatta bazı durumlarda zararlı olabileceği saptandı. Benzer çalışmalar kalp krizi geçirmiş, stent takılmış veya baypas ameliyatı olmuş kişilerde de yapıldı. Hap olarak alınan A vitaminin hiçbir koruyucu etkisi olmadığı görüldü.
VİTAMİNİ: B vitamini tek bir vitamin değil bir aile: B1, B2, B3, B5, B6, B7, B9 ve B12 vitaminleri var, hepsinin kendi adı da var. Örneğin B9 vitaminin doğada bulunan biçimine folat, hap olarak aldığımıza folik asit diyoruz. B vitamininden fakir beslenenlerin kanında “homosistein” denilen bir madde yükseliyor. Bu kişilerde kalp krizi, inme ve ölüm riskinin yüksek olduğu biliniyor. On yıl öncesine kadar B vitamini, özellikle folik asit takviyesiyle homosisteini düşürerek kalp krizi ve inmelerin önlenebileceği düşünülüyordu. Ama karşılaştırmalı birçok araştırma, olumlu olan ilk gözlemleri doğrulamadı. Homosisteinin yüksekliği iyiye alamet değil ama hapla düşürmenin bir yararı yok. Yararlı olan dengeli ve sağlıklı beslenmek.
VİTAMİNİ: Başta nerenciyelerde olmak üzere bir çok meyvede bulunan, antioksidan özellikleri olan “C vitaminini hap olarak alırsak kalp hastalığından korunur muyuz” sorusuna cevap arayan bilim insanları, karşılaştırmalı bir araştırma yaptı. Bilinen bir kalp damar hastalığı olmayan yaklaşık 15 bin doktoru rastgele iki gruba ayırdılar.
Günde 500 miligram C vitamini verdikleri grupla boş hap verdikleri grup arasında 8 yıl boyunca kalp krizi, ölüm, baypas veya stent ihtiyacı açısında hiçbir fark olmadığını gördüler.
Kalp hastası olanlarda yapılan çalışmalar da benzer sonuçlar verdi.
VİTAMİNİ: D vitamini kemik sağlığı için kritik öneme sahip bir maddedir. Az alınması halinde kemik erimesi ve kırıklar artar. Bu konuda yapılan araştırmalar D vitamini eksikliğinin kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı oluşumunda da rol oynayabileceğini düşündürdü. Ama henüz D vitamini hapı alın, kalbinizi koruyun dedirtecek kanıt yok. Bu konuya ışık tutacak araştırmalar devam ediyor. Bu çalışmaların sonuçlarını alana kadar herkese D vitamini hapı tavsiye etmek mümkün değil. Onun yerine D vitaminden zengin beslenip güneşli günlerden yararlanmak gerek.
VİTAMİNİ: E vitamini de B vitamini gibi bir aile. 1990’larda E vitamini hapı alanlarda kalp damar hastalıkları ve ona bağlı ölümlerin daha az görüldüğünü düşündürten araştırmalar büyük heyecan yarattı. Bu gözlemsel çalışmalar üzerine yapılan bir dizi karşılaştırmalı araştırmaların hiçbirinde, ne sağlam kişilerde ne de kalp hastalarında E vitamini hapının yararlı olduğu kanıtlanamadı. Aksine, yüksek dozlarda alındığında ölümlere ve beyin kanamalarına yol açabileceğini düşündüren veriler elde edildi.
MİNERALLER: Selenyum, çinko, magnezyum, kalsiyum, demir gibi maddelerin koruyucu etkisinden söz edilse de eldeki veriler bunu destekler yönde değil. Bilakis, gerekmediği zaman korunma amacıyla alındığında bazılarının olumsuz etkileri olabileceğini düşündüren veriler var.
Demirin fazlasının, uzun süre alınan kalsiyumun kalp hastalığına yol açabileceğini düşündürten çalışmalar var. Kısacası “sağlığınızı kuvvetlendirici doğal destek maddelerini almanın ne zararı olabilir” diye düşünmemeli.
Bitkisel ürünlerin etkileri
Bitkilerden yapılan ilaçlar tarih boyunca her toplumda kullanılmış. İki bin yıl önce eski Mısır’da bitkisel ilaçların kullanıldığını biliyoruz. Bugün de birçok insan, doğal olduğunu ve bu nedenle zararlı olmadığını düşündüğü için bu maddeleri kullanıyor. Kalp hastalıkları için bitkisel tedavilere baş vurmadan önce 3 önemli noktayı hatırlamakta yarar var:
1Bu ürünlerle yapılmış bilimsel araştırma çok az. Yapılanlar da yararlı olduklarını göstermiyor. Örneğin, 3 bin yaşlı kişide “ginko” ve boş hapın karşılaştırıldığı bir araştırmada (Circulation CVQO 2010) bitkisel desteğin, kalp damar hastalıklarından koruyucu etkisi olmadığı görüldü.
2Bu ürünler hemen hemen hiç bir denetime tabi olmadığı için, içlerinde ne gibi katkı maddeleri olduğu, etkin maddenin nasıl elde edilip ne miktarda kullanıldığı ve hangi koşullarda hazırlandığı çoğu zaman bilinmiyor.
3Birçok bitkisel ürünün alınan diğer ilaçlarla tehlikeli etkileşimi olduğu biliniyor. Özellikle pıhtı önleyici ve tansiyon düşürücü ilaçlarla beraber alınan bazı bitkisel ürünlerin yarar değil, zarar verebileceği unutulmamalı.
Son söz: Bilimsel kanıtlar kalp hastalıklarından korunmak için destek maddeleri ve vitamin hapları yerine sağlıklı ve dengeli beslenmeye ağırlık vermemiz gerektiğini söylüyor.
Son 50 yılda yapılan bir çok araştırma balıktan zengin beslenen kişilerde kalp damar hastalıklarının ve ona bağlı ölümlerin daha az olduğunu gösterdi. Bu etkiler omega 3 yağlarının ve balık etinde bulunan diğer bir çok maddenin kalp ve damarlardaki bir dizi olumsuzluğu azaltması sonucu ortaya çıkıyor. Balık yiyenlerde kalp krizlerinin ve kalp dışı birçok hastalığın altında yatan yangı; kalp krizi ve inmeye yol açan yersiz pıhtılaşma; damar sertliğinin önemli aktörlerinden insülin direnci; damarların düşmanı kan yağlarındaki anormallikler; tehlikeli kalp ritim bozuklukları; birçok hastalığın anası yüksek tansiyon ve kalbin dostu olmayan hızlı atım azalır. Böylece kalbin verimliliğini artar.
Balık yağı Omega 3
Balina ve fok balığı etiyle beslenen Eskimolarda kalp krizlerinin çok az olduğunu ilk gören Danimarkalı bilim insanlarıydı. Araştırmaların sonunda, fark yaratanın “omega-3” yağı olduğunu öne sürdüler. Sonraki yıllarda bir çok ülkede yapılan geniş çaplı gözlemler de bu savı destekledi.
Balık yağının yararının kanıtlanabilmesi için ilk araştırma 1990’larda 11 bin İtalyan üzerinde yapıldı. Kısa süre önce kalp krizi geçirmiş hastalarda balık yağının kalp krizleri, inme ve ölüm riskini azalattığı saptandı. Lakin, o zamandan bu yana yapılan araştırmaların büyük bölümü aynı sonucu vermedi.
Bu çalışmalardan en sonuncusu 2012 haziranında ünlü New England Journal of Medicine dergisinde yayınlandı. Yaklaşık 13 bin diyabetli veya ona yakın durumdaki kişinin rastgele iki gruba ayrıldığı araştırmada 6 yılın sonunda 1 gram balık yağı alanlarla boş hap alanlar arasında kalp krizi, inme, ve ölüm açısından hiçbir fark olmadığı görüldü.
Bu çelişkili bilgiler ışığında uzmanlar özellikle yeni kalp krizi geçirmiş olanlarda balık yağının az da olsa yararı olabileceğini ama modern ilaç tedavisiyle bu farkın oldukça azaldığını söylüyorlar. Sağlıklı insanlarda uzun süre düzenli balık yağı alınmasını tavsiye etmek için elde ciddi bir kanıt olmadığını ekliyorlar.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024