Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kalp hastalarının hiçbiri oruç tutmamalıdır demek yanlış olur. Ama, kalp yetersizliği olanlar, düzeltilmemiş damar veya kapak hastalığı olanlar, yüksek tansiyon hastalığı kolayca kontrolden çıkanlar, tedavinin sağladığı dengelerin kolayca bozulabileceğini unutmamalı, doktorlarına danışmadan oruca niyet etmemelidir...


Bu hafta ramazanda oruç tutmaya hazırlanan okuyucularımdan birçok soru geldi. Hepsinin ortak noktası, orucun kalp damar sağlığına ilgisiydi. Sorulara topluca cevap vermek hiç kolay değil. Çünkü, uzun saatler boyunca yemek ve sudan uzak durmanın etkisi, kişilerin sağlık durumuna, sahur ile iftar arasındaki süreye ve iklime göre değişir. Ayrıca orucun vücuda etkilerini düşünürken sadece aç kalınan süre değil, iftarda ve sahurda ne tür ve ne kadar yemek yendiği de göz önüne alınmalıdır. Sorulara bilimsel verilere dayanarak cevap vermek daha da zor, çünkü orucun kalp damar sağlığına etkisini araştıran güvenilir araştırma sayısı yok denecek kadar az.

Orucun yararları
Sağlıklı kişilerde yapılan çalışmalar, orucun yararlı olabileceğini gösteriyor. Bu yıl Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin bilimsel toplantısında tartışılan bir araştırmada ayda en az bir kere oruç tutanlarda damar sertliğinin daha az olduğu saptandı. Bu görüşü destekleyen başka araştırmalar da var. Kalori kısıtlamasının insülin duyarlılığını artırdığını, strese dayanmayı kolaylaştırdığını hatta ömrü uzattığını düşündüren veriler var. Bu araştırmaları değerlendirirken çoğunda sözü edilen oruç ile ramazanda tutulan oruç arasındaki farklara dikkat etmek gerek. Çoğu araştırmada yemek kısıtlansa da su kısıtlanmıyor, oruç her gün değil ya günaşırı ya da daha seyrek olarak tutuluyor.
Müslümanlar ramazan ayında oruç tutarken fiziki isteklere karşı disiplinli olmanın yanı sıra olumsuz duygu ve davranışlardan uzak durarak, ibadet ederek ruh temizliğine ve dinginliğine ulaşmaya çalışırlar. Bu çabaların etkileri hakkında bilimsel veri olmasa da, daha sağlıklı bir hayata katkı yaptıkları düşünülebilir.

Kalp hastalıkları artıyor mu?
Bu soruya bilimsel olarak cevap verebilmek için çok az veri var. Katar’da Hamad Hastanesi’ndeki doktorlar, 10 yıl boyunca ramazanda ve bir önceki ve bir sonraki aylarda hastaneye yatan hastaların dosyalarını incelediler. Kalp krizi, kalp yetersizliği ve inme oranlarında bir artış olmadığı kanısına vardılar. Ankara Numune Hastanesi doktorları, 1998 yılında benzer bir araştırma yaparak aynı sonuca ulaştılar. Bu çalışmalar soruya kesin cevap verecek büyüklük ve mükemmellikte olmasa da, sağlıklı insanlarda orucun kalp damar hastalıklarını artırıcı bir etkisi olmadığını düşündürtüyor.

Ramazanda kalbinize dikkat



Normalde, kalpten atılan kanın en fazla onda biri derimize gider. Sıcaklarda kalp deriye daha çok kan gönderir. Bunu yaparken, diğer organların payından kısmak yerine daha kuvvetli ve daha sık pompalama yapar. Derideki damarlar da artan kana yol açmak için genişlerler. Kaybedilen su yerine konmazsa tansiyon düşer, hayati organlarda aksamalar olmaya başlar. Oruç tutarken artan su kaybı yerine konulamayacağı için sıcak ortamlardan uzak durulmalı, sıcakta ağır iş yapmaktan kaçınılmalıdır. Özellikle kalp damar hastaları ve yüksek tansiyonlular çok dikkat etmelidirler.


Susuzluk soruna neden olabilir

Tüm organlarımız mükemmel bir orkestra gibi çalışıp vücudun su dengesini korur. Çok sıvı alırsak böbrekler harekete geçip gerekenden fazlasını atar. İdrarın suyu fazla, atılan madde miktarı azdır. En az idrarla en çok atık atılmaya çalışılır. İdrar yoğunluğu yükselir, rengi koyulaşır. Az sayıda sağlıklı kişide yapılan araştırmalar, sıcak bir ortamda ağır iş yapılmadığı sürece, oruca bağlı susuzluğun ciddi sağlık problemlerine yol açmadığını düşündürtüyor. Lakin kalp damar hastalığı ya da yüksek tansiyonu olanlarda durum farklı.
Kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon için verilen ilaçların birçoğu damar genişletici özelliğe sahiptir. Bu etkileri kalbin pompalama işini kolaylaştırdığı gibi kan basıncını da düşürür. Sıcak havalarda vücut, biriken ısıdan kurtulabilmek için derideki damarları genişletir. Bunun üstüne ilaçların etkisi eklenince, tansiyon tehlikeli düzeylere düşebilir. Açlığın yarattığı halsizliğe eklenen düşük tansiyon bitkinliğe, baş dönmesine hatta baygınlığa yol açabilir. Kalp ve tansiyon hastalarında çok sık kullanılan bir ilaç grubu da idrar söktürücülerdir. Susuzlukla mücadele etmeye çalışan böbrekleri su atmaya zorlayan bu ilaçlar, vücuttaki sıvı miktarını daha da azaltır. Tehlikeyi gören vücut, kriz masasını toplayıp bir dizi önlemi hemen hayata geçirir. Bazı damarları büzer, hayati olmayan organlara giden kanı iyice azaltır, böylece eldeki sıvıyı en verimli biçimde kullanmaya çalışır. Ama alınan her önlemin bir bedeli vardır. Büzülen damarlar kalp kanı pompaladığında daha fazla dirençle karşılaşacağı anlamına gelir. Böbreklere giden kan azaldığı için normalde atılması gereken maddelerin tümü süzülüp atılamaz. Salgılanan kriz hormonlar ve iyi niyetli de olsa alınan zincirleme önlemler yarardan çok zarara yol açar. Özenle düzenlenmiş tedavinin sağladığı denge bozulur, yeniden şikâyetler ortaya çıkar.


İftarda ölçü kaçırılmamalı!

Ramazanda kalbinize dikkat


Ağır bir yemek yendiğinde (sağda) kalp daha hızlı atmaya başlar, tansiyon yükselir. Ağır yemek nedeniyle kana salınan bazı hormonlar kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırır. Ağır yemekteki yağlar damarların içini döşeyen ince örtüyü kızgın hale getirir. Kanda yükselen insülin düzeyi de ince örtünün bozulmasına katkıda bulunur, damarların genişlemesini zorlaştırır. Tüm bu değişiklikler, kalpte damar sertliği plakları varsa bunları azdırır, pıhtılaşma eğilimini kuvvetlendirir, kalp krizi oluşmasını kolaylaştırır.



Ramazan ayında sağlık konusunda, oruç kadar iftar ve sahurda ne yediğimiz ve ne kadar yediğimiz de önemlidir. Orucun manasındaki “nefsi terbiye” iftarda ölçülü olmayı da gerektirir. İşlenmiş karbonhidratlardan, şekerden, yağdan zengin bir yemek, hele tıka basa yenilirse ciddi sorunlara yol açabilir. Çoğu zaman, iftar ve sahurda alınan kalori gün boyu yakılandan fazladır; çok kişi ramazanda kilo alır. Ağır bir iftar yemeğinin olumsuz etkisi alınan kilolarla sınırlı değildir.
10 yıl önce Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi bilim insanları, kalp kriziyle hastaneye yatan 2000 kişide krizin tetiğini çeken nedenleri araştırdılar. Her zamankinden ağır bir yemeğin kalp krizine yol açabildiğini gördüler. Bu çalışma oruç tutanlar üstünde yapılmış olmasa da iftarını açan birçok kişi için geçerli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle kalp damar hastaları, diyabeti veya yüksek tansiyonu olanlar, iftarda ipin ucunu kaçırmamaya dikkat etmelidir.



Kalp hastaları ne yapmalı?


Ramazan ayı gelince hastaların dikkat etmesi gereken çok önemli bir başka nokta da ilaç düzenlerini bozmamalarıdır. Hacettepe Üniversitesi bilim insanları, 10 yıl önce düzenli ilaç almakta olan hastaların bir kısmının oruç tutmaya başlayınca tedavilerini aksattıklarını gösterdiler. Kısa süreli araştırmalarında her 10 hastadan birinin ilaçlarını bıraktığı, her 3’ünden birinin de diyetini boş verdiği ortaya çıktı . Kalp damar hastalığı olanlar ve tansiyonu yüksek olanlar, oruç tutmaya niyetlenmeden önce mutlaka doktorlarına danışmalı ve ilaçlarının dozlarını ve nasıl almaları gerektiğini gözden geçirmelidir.
Kalp hastalarının hiçbiri oruç tutmamalıdır demek yanlış olur. Ama kalp yetersizliği olanlar, düzeltilmemiş damar veya kapak hastalığı olanlar, yüksek tansiyon hastalığı kolayca kontrolden çıkanlar, tedavinin sağladığı dengelerin kolayca bozulabileceğini unutmamalı, doktorlarına danışmadan oruca niyet etmemelidir.