Nihal Hanım sıcaktan bunalmış halde sandalyeye oturdu. Soluk alıp dinlendikten sonra işine devam etmek için ayağa kalkınca başı döndü, midesi bulandı, olduğu yere yığıldı. Son günlerde ayağa kalktığında başının döndüğünü fark etmiş, “Yine tansiyonum yükseldi herhalde” diye düşünüp ilaçlarını daha dikkatli alır olmuştu.
Aniden ayağa kalkınca tansiyon düşmesi oldukça sık rastlanan bir durumdur. Büyük tansiyonun 20, küçük tansiyonun 10 milimetre cıvadan fazla düşmesine “ortostatik hipotansiyon” denir.
Hücrelerimize gerekli kanın ulaşabilmesi için atardamarlarımızın içinde kanın yeterli bir basınçla dolaşabilmesi gerekir. Kan basıncı, diğer bir deyişle tansiyon düşerse, organlarımıza giden kan azalacağı için bir çok aksaklık ortaya çıkar. Bu durumu, evimize gelen suyun basıncının azalmasına benzetebiliriz. Düşük basınç sonucu musluklardan akan su cılızlaşır, çamaşır makinesinin çalışması aksar, doğru dürüst bir duş almak hayal olur.
Her gün yüzlerce kere yaptığımız, ayağa kalkma haraketi basit gibi görünse de çok karmaşık bir dizi işlemin koordinasyonunu gerektirir. Her atımda kalbin vücuda yeterli miktarda kan pompalayabilmesi için vücudumuzdan kalbe yeterli miktarda kanın geri dönmesi gerekir. Kalbe geri dönen kanın büyük çoğunluğu karın organlarından ve bacaklardan kaynaklanır. Yatar durumdayken, yer çekiminin ters yöndeki etkisi olmadığı için kan rahat rahat akıp kalbi gerektiği gibi doldurur.
Ayağa kalkınca neler oluyor
A) Yatarken hücrelerden dönen kan rahat rahat akıp kalbi doldurur. B) Ayağa kalkınca karın ve bacaklardan gelen kan yer çekimine karşı zorlanır, kalbe dolan ve pompalanan kan bir an için azalır. C) Damarlardaki gözlemciler beyne “tansiyon düşüyor“ diye haber yollarlar. D) Beyin derhal özel sinirler yoluyla kalbe kan dönüşünün artırılmasını ve kabin daha hızlı atması talimatını yollar. Böylece tansiyon normale döner.Ayağa kalkınca karın ve bacaklardan kalbe dönen kan yer çekimine karşı mücadele etmek zorunda kalır. Kalbe yakın bölgelerdeki kanın bir kısmı geriye, karın bölgesine akmak ister. Ayağa kalktığımız anda yer çekimi nedeniyle kalbe dönen kan miktarı bir an için azalır. Bunun etkisiyle vücuda atılan kan miktarı da azalır. Anlık ayarlamalar yapmak için beynimiz her kalp vurusunda ne kadar kan pompalandığını saniye saniye izler.
Fırat nehrinin debisini ölçen cihazlar nasıl kaç metreküp suyun aktığını kaydediyorsa, büyük atardamarlarda da kan basıncını izleyen gözlemciler vardır. Sol karıncıktan çıkan ana atardamarın yay gibi kıvrıldığı bölgede ve beyne giden şahdamarların çatallandığı yerlerde bulunan bu gözleme noktalarında hafif bir basınç azalması bile gözden kaçmaz.
Kan basıncında küçük de olsa düşüşü hisseden gözlemciler, bu değişikliği hemen özel sinirler yoluyla beyine bildirir. Fırat örneğine devam edecek olursak, nehirde debinin düştüğü, ölçüm istasyonundan Ankara’da Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne telefonla bildirilince, Genel Müdürlük derhal karar verip yöredeki barajlara ne kadar su salmaları gerektiğini telefon emriyle bidirir ve bu talimat hemen yerine getirilir.
Benzer şekilde, damarlardaki antenlerden beyne ulaştırılan “tansiyon düşüyor” haberine merkez derhal cevap verir. Özel sinirler yoluyla damarlara büzüşmeleri ve kalbe kan dönüşünü artırmaları emredilir. Bu arada kalbe de talimat gönderip hızlanmasını söylenir ki her bir kalp atımında azalmış olan kan hacmi, vuru sayısı artırılarak telafi edilebilsin.
Dikkat edersek, aniden ayağa kalktığımızda nabzımızın hızlandığını fark edebiliriz.
Hassas düzen bozulursaTansiyonumuz düştüğünde harakete geçen organlardan birinin görevini yapamaması baygınlığa varan şikayetlere yol açar. Aksayan organ taniyonun düştüğünü ilk fark eden gözlemciler, beyne haber taşıyan sinirler, beynin kendisi, beynin talimatlarını götüren sinirler, talimatları yerine getirmesi gereken kalp veya damarlar olabilirFırat nehri debisinde kısa sürede ayarlama yapılabilmesi için bir çok parçanın kusursuz ve ahenkli çalışması gerekir. Nehirdeki ölçüm merkezinde debinin doğru saptaması, genel müdürlüğe haberin ulaşması, doğru karar verilmesi, oradan barajlara talimatın ulaşması ve barajda talimatın yerine getirilmesi seri ve kusursuz olmalıdır. Ayağa kalktığımızda tansiyonumuzun çok düşmemesi için bu örnekte olduğu gibi her organ görevini eksiksiz yerine getirmelidir. Bu basamaklardan biri aksadığında Nihal Hanım’ın şikâyetlerine benzer sıkıntılar ortaya çıkar.
Ayağa kalkınca tansiyon düşerse beyne giden kan azalacağı için baş dönmesi, halsizlik, muhakemede yavaşlama, baş ağrısı, baygınlık hissi gibi şikâyetler ortaya çıkar. Düşen tansiyonun yol açtığı sıkıntıları telafi etmek için harakete geçen sinir sistemi yararlı etkilerinin yanı sıra, çarpıntı hissi, terleme, ellerde ayaklarda soğuma, bulantı, göğüs ağrısı gibi şikâyetlerin ortaya çıkmasına da yol açar.
Bunlar neden oluyor?Bir çok hastalık hassas dengeleme sisteminin gerektiği gibi çalışmasını engelleyebilir. Şeker hastalarında tıpta “nöropati” denilen sinirler yozlaşması, “tansiyon düşüyor” haberinin beyne ulaşmasını yavaşlatır. Bazan da beyinden gönderilen damarların büzüşmesi talimatının yerine ulaşmasını engeller. İki durumda da baygınlığa kadar varan şikâyetler ortaya çıkabilir.
Parkinson hastalarında sinirlerde bir sorun yoktur ama beyindeki merkez hasta olduğu için sistem işletilip tansiyon yükseltilemez.
Sinirlerde ve beyinde hiç bir sıkıntı olmasa da tansiyon düşmesi görülebilir. Örneğin ağır kalp yetmezliğinde kalp veya damarlar beynin emirlerine cevap veremeyecek kadar yorgun ve zayıf olabilirler. Ateşli hastalıklarda veya bunaltıcı sıcaklarda benzer durumlarla karşılaşılabilir. Zaten fazla mesai yapan kalbin veya adamakıllı genişlemiş olan damarların toparlanmaları güç olur, kan basıcı yükseltilemez. Bunlar olmasa da az su içme, ishal gibi nedenlerle vücut susuz kalmışsa, ayağa kalkınca kan basıncını normal düzeyde tutulması zor olabilir.
“Ortostatik hipotansiyon”un en sık rastlanan nedenlerinden bir başkası da yüksek tansiyon, prostat problemleri ve bazı psikiyatrik problemler için alınan ilaçlardır.
Nihal Hanım’ın şikayetlerinin “ortostatik hipotansiyon” sonucu ortaya çıkıyor olma ihtimali var. Önce tanının kesinleştirilmesi, sonra da nedenin bulunup tedavi edilmesi gerekir. Bu konulara da başka bir yazıda değineceğim.