Beslenme, bütün dünyada en çok ilgi duyulan konulardan biri. ABD’de, bilimsel araştırmalara dayanarak yeni bir beslenme kılavuzu hazırlandı. Hepimizi tehdit eden kötü beslenmenin yol açtığı kronik hastalıklarla mücadelede yaralanılabilecek
bu kapsamlı belgeden satır
başlarına değineceğim...
Gün geçmiyor ki hastalıkları önleyen, ömrü uzatan bir besinden veya diyetten söz edilmesin. Bu önerilerin bir çoğu destekleyen bilimsel veriler olmadığı için birkaç yıl sonra unutulup gidiyor. Bazılarını destekleyen küçük bilimsel çalışmalar olsa da, bir süre sonra gerçeğin farklı olduğu anlaşılıyor. Yeni araştırmaların eskiden doğru bilinenlerin yanlış veya eksik olduğunu göstermesi ender değil. Bu koşullarda, hayatımızın en önemli öğelerinden biri olan beslenme hakkındaki hararetli tartışmaların sonu gelmiyor. Geçen hafta Amerika Bireşik Devletleri’nde yayınlanan beslenme kılavuzu bu tartışmanın yeni ve önemli bir parçasını oluşturuyor. Henüz taslak aşamasında olan bu belge, kamuoyunca tartışılıp yetkililerce onaylandıkatan sonra resmiyet kazanacak.
2015 beslenme kılavuzu
Sağlık Bakanlığınca yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması – 2010’un sonuçlarına göre yurttaşlarımızın yüzde 30.3’ü şişman. Kadınlarda yüzde 41’ken erkelerde yüzde 20.5 olan bu oran bölgeden bölgeye de farklılıklar gösteriyor. n Kaynak: Sağlık Bakanlığı web sayfası
15 bilim insanının geniş bir araştırma ve inceleme ekibiyle beraber hazırladıkları kılavuz, ABD Sağlık Bakanı ve Tarım Bakanı’nın onayından sonra resmi belge olarak yayımlanacak. ABD toplumunun sorunları göz önüne alınarak hazırlanmış olsa da, bu kılavuz ülkemizde ve dünyanın dört bir yanındaki insanları tehdit eden kötü beslenme ve yarattığı kronik hastalıklarla mücadelede yaralanılabilecek bir belge.
Raporun giriş bölümünde sarsıcı istatistikler yer alıyor. ABD’de 155 milyon kişinin, başka bir deyişle yetişkinlerin 3’te 2’sinin fazla kilolu veya şişman olduğu, 117 milyon kişinin, yani her 2 yetişkinden 1’inin en az 1 kronik hastalığı olduğu belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü rakamları, küresel olarak sorunun devasa boyutlarda olduğunu gösteriyor. Türkiye bu konuda dünyanın gerisinde değil. Sağlık Bakanlığın’ın bilgileri, her 4 yurttaşımızdan 3’ünün ya fazla kilolu ya da şişman olduğunu ortaya koyuyor.
ABD’de ilk defe 1977’de yayınlanan beslenme kılavuzu 5 yılda bir yenileniyor. 1970 ve 80’lerdeki verilere dayanarak, günlük tüketilen yağın özellikle hayvanlardan kaynaklanan doymuş yağların azaltılması tavsiye edilmişti. Azaltılan yağın yerini başta şeker olmak üzere işlenmiş karbonhidratların alması daha önce öngörülmeyen ciddi sorunlara yol açtı. Şişmanlık yaygınlaşırken kronik hastalıklar çoğaldı. Rapor bu gelişmeleri ve elde olan bilimsel verileri değerlendirip geçmiş hatalardan alınan dersleri de göz önünde bulundurarak önerilerde bulunuyor. Beslenmenin bir bütün olarak ele alındığı bu 500 sayfalık belgeyi 3 kelimeyle özetlemek gerekirse, Akdeniz tarzı beslenme tavsiye ediliyor.
- Akdeniz tarzı beslenme: 2015 beslenme kılavuzunda, şimdiye kadar yapılan ciddi bilimsel araştırmaların hepsinde sebze ve meyvelerin yararlı olduğu sonucuna varıldığı işaret ediliyor. Bilimsel kanıtların çoğunun işlenmemiş tahılların, deniz ürünlerinin, baklagillerin, az yağlı süt ürünlerinin, fındık, badem, ceviz gibi kuru yemişlerin sofralarımızda yer alması gerektiğini gösterdiğinin altı çiziliyor.
- Kırmızı etin fazlası zarar Bilimsel verileri inceleyen uzmanlar komitesi, başta salam, sosis gibi işlenmiş etler olmak üzere kırmızı etin fazla yenmesinin sağlıklı olmadığını belirtiyor. Raporda bu besinleri, az tüketenlerin daha sağlıklı olduklarını gösteren araştırmalara yer veriliyor. Kısacası kırmızı etin azı yarar çoğu zarar deniyor.
- Şekerli içeceklere hayır Yeni kılavuzda üstünde çok durulan konulardan biri de işlenmiş karbonhidratlar. Şeker eklenmiş besinlerin, unlu ürünlerin ve özellikle karbonhidratların bolca kullanıldığı hazır besinlerin, şişmanlık ve diyabete davetiye çıkardığı kanıtlarıyla anlatılıyor. Ve son 20-30 yılda kötü beslenmenin başta gelen sorumlusu olan şekerli ve unlu besinlere sofralarımızda çok az yer vermemiz tavsiye ediliyor. Şekerli içecekler, birçok hazır ve hızlı yemek, uzak durulması gereken besinler olarak tanımlanıyor.
- Tuzluğu kaldıralım Kılavuzu hazırlayan uzmanlar ekibi, son yıllarda bazı araştırmaların başlattığı tuz tartışmasını göz önüne aldıklarını vurguluyor. Fazla tuzlu yemenin zaralı olmadığı sonucuna varan araştırmalardaki metot sorunlarına dikkat çekiyor ve eldeki veriler topluca değerlendirilince, fazla tuzun başta tansiyon olmak üzere, sağlık sorunlarını arttırdığı görüşünün ağır bastığını belirtiyor. Kaldı ki, az tuzlu yiyin demiyor, fazla tuz yemekten kaçının diyor.
- Tereyağ yiyelim mi?
Hayvan kökenli doymuş yağlar konusundaki son yıllarda alevlenen tartışmalara yer verilen kılavuzda, eski tavsiyelerde bir değişiklik yapılmaması görüşü hakim. Günlük toplam kalorinin en fazla yüzde onunun doymuş yağlardan sağlanması tavsiyesinde ısrar ediliyor.
Son yıllarda tereyağ ve benzeri yağların sınırsız tüketilebileceğini düşündüren çalışmaları inceleyen uzmanlar doymuş yağları az yiyin demeye devam ediyorlar. Tavsiyelerini değiştirmemelerinin nedenini, şöyle açıklıyorlar: “Doymuş yağları azaltıp yerine bol şekerli, işlenmiş karbonhidratları koyunca kişinin daha sağlıklı olmadığı doğru. Lakin, eldeki bilimsel veriler bir bütün olarak incelenince, doymuş yağları az yiyip gerektiğinde zeytinyağı ve başka bazı bitki kaynaklı doymamış yağlarla beraber gereken kalorinin sağlıklı besinlerden alınması, en sağlıklı yol olarak görülüyor.”
- Yumurtanın sarısı Bu kılavuzla ilgili medyada genellikle “yumurta aklandı” ya da “kolesterol temize çıktı” başlığıyla verilen haberlerden ana odağının yumurta olduğu izlenimi ediniliyor. Oysa 500 sayfa içinde bu konuya bir kaç paragraf ayrılmış.
Uzmanlar yüksek kolesterolün damar sertliğinin oluşmasındaki önemini vurguluyorlar. Eskiden farklı olarak söyledikleri, yumurta ve karides gibi kolesterol içeren besinlerin makul miktarda yenmesini kısıtlamak için bilimsel kanıt olmadığı, esas sorunun işlenmiş karbonhidratlar ve doymuş yağlar olduğu.
- Televizyonu kapat yürüyüşe çık Bilimsel komite, sağlıklı beslenme önerilerinin hayata geçirilebilmesi için tek tek besinleri azaltıp çoğaltmaya çalışmak yerine davranış değişikliğine odaklanmayı öneriyor. Ancak beslenmeye bir bütün olarak bakılırsa sorunun çözülebileceği vurgulanıyor. Rapor, özellikle sağlıklı beslenmeyle haraketli yaşam arasındaki çok yönlü ilişkiler üstünde duruyor.
İş dışında bilgisayar ekranı önünde geçirilen zamanın artması, televizyon seyretmeye ayırdığımız saatler yeme-içme alışkanlıklarımızda da değişikliklere neden oldu. Yapılan araştırmalar, televizyon karşısında geçirilen sürede abur cubur
yemenin arttığını gösteriyor. Üstelik, atıştırıdıklarımız çoğunlukla kaloriden zengin ama besin değeri az olan ürünler. Alınan kalori miktarı artarken haraketsizliğin yol açtığı enerji sarfı da azalınca, vücütta kalan ve yağa dönüşen fazla kalorilerin doğurabileceği bir tek sonuç var: Şişmanlık.
Davranışlarımızı değiştirmeliyiz
Televizyonun beslenmemize başka olumsuz etkileri de var. Reklamlar, çoğu sağlıksız olan besinlerin tüketimini özendiriyor. Modern yaşamadaki değişiklerin yanı sıra uzun saatler ekranın önünde oturmak, uykuya ayrılan zamanı azaltıyor. Bu da beslenmemizi olumsuz, göbeğimizi büyümesini ise olumlu etkiliyor.
Vitaminlerden ve minerallerden zengin besinlerin yenmesine vurgu yapılırken beslenme kılavuzundaki öneriler sadece ne yensin ne yenmesin ile sınırlı kalmıyor. Uzmanlar, kötü beslenmeye yol açan davranışlarımızı nasıl değişebilceğini de uzun uzun tartışıyor.
Bu amaca yönelik olarak, erken yaşlarda başlayıp devam ettirilecek eğitimin olumlu etkileri olduğu biliniyor. Davranış değişikliğine yol açan bir başka yöntem de düzenli olarak spor yapmak. Televizyon seyredeceğine 45 dakika yürüyüş yapan bir kişinin besin seçimlerinde eskisine göre daha çok özenli olduğunu ortaya koyan araştırmalar var. Egzersizin sağladığı yarar da cabası.
Tartışmalar bitmedi
Kılavuz taslağının onaylanmadan yayınlanmasının amacı uzmanların, ilgililerin ve kamuoyunun okuyup eleştirilerini ve önerilerini bildirmesine imkan sağlamak. Taslakda, yukarıda kısaca sözünü ettiklerimin dışında üstünde durulan başka konular da var. Sağlıklı besinlere ulaşmanın önündeki engeller, besin üretiminin sürekli kılınabilmesi için yapılması gerekenler, beslenmemizde yapacağımız değişikliklerin çevreyi nasıl etkileyeceği ana başlıklar olarak ele alınmış.
Bu kapsamlı belge, beslenme konusundaki tartışmaları sonlandırmayacak. Ama 2015 yılında elimizde bulunan bilimsel veriler topluca incelenip değerlendirildiğinden, ciddi, düzeyli tartışmalar için bilimsel bir platform oluşturuyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024