Geçen hafta gazeteler Filistinli bir bebeğin İstanbul’da sağlık kontrolünden geçtiğini yazdı. Daha önce, 2010 Haziran’ında, 8 günlük Gazzeli Mavi Bebek’in tedavi için İstanbul’a getirildiğini duymuştuk. Doktorlar minik Seraj’ın morumsu koyu mavi renginin kalbinde doğuştan var olan hastalığa bağlı olduğunu, kanına yeteri kadar oksijen giremediğini söylemişlerdi. Kanın rengi koyulaştığı için bebeğin de rengi değişmişti. Hele ağlayınca iyice morarıyordu. Çocuk kalp cerrahlarının mahir elleriyle yaptıkları ameliyat sonunda durumu biraz olsun düzeldi. Bu sayede yaşama tutunan Seraj bebek biraz daha büyüyüp güçlendikten sonra cerrahlar tekrar ameliyat edip hasta kalbini tam olarak onaracaklar.
Küçük Gazzelinin hikâyesi her gün birçok hastanemizde ameliyat edilen, doğuştan kalp hastası olan bebeklerin başından geçenlere benziyor. Mavi bebekler hastalıkları nedeniyle zayıf ve dayanıksız olurlar. Hasta bebeğin, kalbindeki tüm anormallikleri düzeltecek büyük bir kalp ameliyatını kaldırması zordur. Doktorlar daha küçük ameliyatlar yaparak durumu biraz olsun düzeltirler. Böylece birkaç yıl içinde serpilip, büyüyüp kuvvetlenme fırsatı bulan bebek, açık kalp ameliyatına dayanabilecek hale gelir.
Gazze’de Mavi Bebek sendromuyla doğan Seraj, İstanbul’a annesiyle kontrole geldi.
Mavi kan, kırmızı kan
Mavi Bebek denilen yavruların kalp veya kalpten çıkan büyük damarlarında problem vardır. Anne karnındaki gelişim sırasında oluşan çeşitli anormallikler Mavi Bebek haline neden olabilir. Hepsinin ortak bir noktası vardır. Atardamarlarda tıka basa oksijenle dolu olduğu zaman parlak kırmızı renkte olan kan, oksijen miktarı az olduğu için koyu kırmızıdır. Bu da derinin rengini morartır. Çoğu zaman bu durumun nedeni, koyu renkteki kanın parlak kırmızı kana karışmasıdır. Bazen de sorun, Gazzeli bebekte olduğu gibi, oksijenden fakir kanı akciğerlere götüren damarın tıkalı olmasıdır.
Bir benzetme yapacak olursak, kalbimizi birbirine bitişik iki katlı, iki ev olarak düşünebiliriz. İçinde farklı ailelerin yaşadığı evler ve evlere gelen giden yollar da ayrıdır. Sağ taraftaki evdeki mavi ailenin bireyleri ne alt katta, ne üst katta ne de işe gidip geldikleri yollarda, sol tarafta yaşayan kırmızı ailenin bireylerini görmezler. Normalde mavilerle kırmızılar hiç bir arada olmazlar.
Kalbin odaları arasında veya kalpten çıkan büyük damarlar arasında bir pencere varsa durum çok farklıdır. Çoğu zaman, kırmızı evdeki, yani kalbin sol yanındaki basınç, sağdakinden çok yüksek olduğu için parlak kırmızı kan pencereden geçip sağ taraftaki koyu renk kana karışır. Ama eğer sağ kalpte basıncın yükselmesine neden olan bir durum varsa, koyu kırmızı kan sağdan sola geçer. Parlak kırmızı rengin yerini koyulaşmış kırmızı bir renk alır. Bu renk de dışarıdan koyu mavi veya mor olarak görülür. Oksijenden fakir koyu kırmızı kana mavi kan veya kirli kan dendiği de oluyor. Ama kan ne mavidir ne de kirli.
Kalbin sağındaki koyu kırmızı kan, alt odalar arasındaki pencereden sola geçince buradan vücuda atılacak olan kanı parlak kırmızıdan koyu kırmızıya çevirir. Bu renk değişikliği kendini parmaklarda, dudaklarda morarma olarak gösterir.
Normal kalpte sağ alt odadan akciğerlere gidip oksijenle dolan kan sol tarafa gelip vücuda atılır. Bir çeşit doğumsal kalp hastalığında akciğere giden damar dar olduğu ve iki alt oda arasında delik olduğu için oksijenden fakir kanın çoğu akciğerlere gideceğine sol tarafa, oradan da vücuda gider. Sonuç: mavi bebek. Doğumsal kalp hastalıklarının birçok çeşidi vardır.
Her bir alyuvarın içinde hemoglobin denen 4 molekül vardır. Alyuvarı tekne, hemoglobini de hamal olarak düşünebiliriz. Oksijeni dokulara bıraktığı için hamalların rengi koyudur. Dokularda biriken karbondioksidi akciğerlere götürüp atmak için küfeye koyarlar. Kırmızı rengi daha da koyulaşan kan toplardamarlar (venler) yoluyla kalbe doğru yol alır.
Tekne akciğerdeki hava kesesinin yanından geçerken her bir hamal bir molekül oksijeni alıp demirden küfesine yükler. Demir oksijeni görünce hemoglobinin rengi parlak kırmızı olur. Akciğerlerden kalbe, oradan da atardamarlara (arterler) akan kanın içindeki alyuvarlar oksijen bekleyen dokulara ulaşır. Hamallar oksijeni hücrenin limanına boşaltır. Kanın rengi koyulaşır.
Kan neden kırmızıdır?
Kan, rengini alyuvarlarından alır. Tek bir hücre olan alyuvar hiç durmadan vücudumuzun dört bir yanını dolaşır. Damarlarımızda dolaşan 25-30 trilyon alyuvarların birinci görevi akciğerlerden aldıkları oksijeni tüm hücrelere taşımaktır. Her bir alyuvarın içinde oksijeni taşıyan hemoglobin adlı proteinler vardır. Hemoglobin oksijenle tıka basa doluyken rengi parlak kırmızıdır. Ağır yaralanmalarda damardan fışkırarak akan kanın açık ve parlak kırmızı renkte olmasının nedeni, kesilen damarın atardamar, içindekinin kalpten organlara gitmekte olan oksijenden zengin kan olmasıdır. Oksijenin bir bölümünü hücrelere veren hemoglobinlerin rengi koyu kırmızı olur. Hastanede tahlil için kolumuzdan kan alındığında tüpü veya enjektörü dolduran kanın renginin bordo olması bundandır. Kan almak için iğne yüzeye yakın bir toplardamara batırılır. Dokulardan kalbe dönmekte olan kanda ne kadar az oksijen varsa rengi o kadar koyu kırmızıdır.
“Kanımızın rengi parlak ya da koyu kırmızı olduğu halde elimizin sırtında, ayaklarımızda, bazen kollarımızdaki toplardamarlar niye mavi? Gazze’den gelen bebeğe neden Bordo Bebek demiyoruz da Mavi Bebek diyoruz?” diye sorabilirsiniz. Bunun nedeni, deriye vuran ışığın deri ve derinin altındaki dokulardan yansımasıyla ilgili. Yoksa kanın mavi olmasıyla ilgili değil.
Morarmanın tek nedeni kalp hastalığı değil
Mavi bebeklerde görülen tablo yetişkinlerde de ortaya çıkabilir. Parmak uçlarında, dudaklarda, ağız içinde, kulaklarda, burunda görülen morarma, kalp hastalığı dışında da kendini gösterebilir. Akciğerlere yeterince kan gitmiyorsa ya da basınç çok yüksekse veya akciğerlerin büyük bölümü herhangi bir nedenle görevini yapamıyorsa, kana yüklenen oksijen düşer. Bazı zehirlenmeler de kana yeterli oksijen taşınmasına engel olur. Kanda oksijeni taşıyan hemoglobin molekülünün yapısı bozuksa morarma görülebilir. Renk değişikliği önce kendini vücudun uç bölgelerinde gösterir. Parmak uçları, dudaklar ilk moraran yerlerdir. Vücudun oksijen ihtiyacı arttıkça morarma da artar. Örneğin, hasta birkaç basamak merdiven çıksa ya da ev işi yapsa zaten az olan oksijen miktarı daha da düşeceği için renk değişikliği belirginleşir. Bazı bebekler uyurken normal görünür, ama ağladıklarında morardıkları dikkat çeker. İster bebek olsun ister yetişkin, morarma varsa doktora gidip ne olduğunu ve ne yapmak gerektiğini araştırmak gerekir.