Bu hafta sonu oynanan 2010 Dünya Kupası çeyrek final maçları son dakikaya kadar hepimize heyecanlı dakikalar yaşattı. Bir de bu karşılaşmaları ölüm kalım meselesi gibi gören taraftarları düşünün. 90 dakikanın son anına kadar azalmayan, yürek hoplatıcı heyecan bazıları için gerçek anlamda ölüm nedeni olabilir. Bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar var. Futbol heyecanının kalbi nasıl etkilediğini anlatan, bir yıl önce Milliyet’in CafÈ ekinde çıkmış olan bir yazımı, güncelliği nedeniyle tekrar yayınlıyorum.
2006 Dünya KupasıAlmanya’nın Münih kentindeki bir grup bilim adamı dünya kupası heyecanının kalbimizi nasıl etkilediğini araştırdı. 2008’in başında ünlü New England Journal of Medicine tıp dergisinde yayınlanan çalışmalarında çok titiz bir araştırma yöntemi uyguladılar. 2006 Dünya kupası finalleri sırasında Münih ve çevreside acil servislere baş vuranları önceden yaptıkları bir plana göre izlediler. Finaller süresince kalp krizi, göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, ani ölüm gibi nedenlerle acil servise getirilenlerin tüm özellikleri, tıbbi bilgileri, tanıları kaydedildi.
Sonucun anlamlı olabilmesi için bu verileri futbol heyecanının olmadığı bir dönemdeki acil başvurularla karşılaştırmak gerekiyordu. Başka bir deyişle, çalışmanın bir kontrol grubu olması lazımdı. Bunun için 2003 ve 2006 yıllarının mayıs, haziran temmuz aylarından, meteorolojik koşulların ve hava kirliliği ölçümlerinin benzer olduğu haftaları kontrol dönemi olarak seçtiler. Böylece, dünya kupası finalleri sırasında kalp hastalıklarında bir artış veya azalma varsa ortaya çıkacaktı.
Titiz bir hazırlık yapıldı
Araştırmanın güvenilir olması için herşey inceden inceye düşünüldü ama bir sorun daha vardı. O tarihlerde Münih ve çevresi Almanya’nın ve dünyanın dört bir yanından gelen futbol taraftarlarıyla doluydu. Final döneminde bu yörede bulunanlarla kontrol grubu farklı olduğundan bu nüfusta yapılan araştırma gerçeği yansıtmayabilirdi. Bu problemi çözmek araştırmaya sadece uzun süredir Münih ve çevresinde yaşayan kişileri aldılar.
Böylesine titiz bir hazırlıktan sonra, 9 Haziran-9 Temmuz 2006 arasında yapılan final maçları sırasında 4279 kişinin kalple ilgili nedenlerle acil servislere başvurduğunu saptadılar. Kalbe bağlı olayların herhangi bir maç gününden ziyade Almanya’nın maç yaptığı günlerde arttığı ortaya çıktı.
Maç heyecanı kalbi yoruyor
Almanya’nın ilk rakibi Kosta Rika ile oynadığı gün kalp olaylarının arttığı görüldü (1). Bu artış, son dakika golüyle Almanya’nın galip geldiği Polonya maçında daha belirgindi (2). Bu maçtan sonra tur atlamayı garanti etmiş olan Almanya, Ekvador ile oynadığı maçta acil kalp başvuruları arttıysa da bu artış çok değildi (3). Buna karşılık, yenilirse eleneceğı İsveç (4), hele hele çok heyecanlı geçen ve sonucu penaltı atışlarıyla tayin edilen Almanya Arjantin maçında kalp hastalıklarında çok belirgin bir artış oldu (5). Benzer düzeyde artış Almanya’nın yarı finalde Italya ‘ya yenildiği maçta da görüldü (6). Teselli maçı sayılabilecek , Almanya Portekiz üçüncülük karşılaşmasının kalplere etkisi çok daha azdı (7). İtalya ve Fransa’nın oynadığı final maçı daha az da olsa bir etki yarattı. Verilerin tümüne baktığımız zaman, dünya kupası sırasında acil kalp olaylarının normalden neredeyse üç kat fazla olduğunu görüyoruz. Bu dönemde, daha önceden bilinen kalp hastalığı olanlarda dört kat, hiç kalp hastalığı olmayanlarda iki kat fazla acil durum gelişiyor. Futbol heyecanının yaraladığı kalplerin çoğu erkeklere ait. Almanya’nın maçları sırasında acile gidenlerin yüzde yetmişi erkek. Halbuki normal zamanlarda bu oran yüzde ellinin biraz üstünde.
Öyle görünüyor ki takım kazansa da kaybetse de, eğer maç çok heyecanlı geçmişse kalbimiz sıkışıyor. Acaba neden?
Bu sorunun cevabını çok iyi bilmiyoruz. Lakin bu araştırmanın verilerine baktığımız zaman bir şeylerin tetiği çektiğini görüyoruz. Acile geliş saatlerini incelediğimizde kalp problemlerinin maçtan önceki saatlerde arttığı, en çok maç sırasında olduğu, etkinin azalarak da olsa sonraki saatlerde de devam ettiği ortaya çıkıyor.
Bu bulgular, heyecanlı bir maçın, hele tur atlamanın ya da elenmenin penaltılara veya son dakikaya kaldığı, gerilimli karşılaşmaların stresini gösteriyor. Stresin kalp hastalıklarının tetiğini çektiğini biliyoruz. Strese ek olarak, maç sırasında ve öncesinde yenen yemeklerin kandaki yağ ve şeker düzeylerini tehlikeli ölçüde yükselttiğini söyleyen bilim adamları var. Bir de buna, bir biri ardına içilen sigaraları eklerseniz, kalp krizi için mükemmel bir ortam hazırlanmış olur.
Aşırı heyecana dikkat!Öyle anlaşılıyor ki, maç ne kadar heyecanlı ve sonuçları ne denli önemliyse yarattığı stres ve kalbimize etkisi o kadar fazla. Takımımız galip gelmesinin, şampiyon olmasının yarattığı neşe, rahatlık ve gevşemenin de muhtemelen yararı var. Maç heyecanı bir çok başka etkenin üstüne biniyor ve farklı koşullarda farklı sonuçlara yol açabiliyor. Ama fark yarattığı kesin. Özellikle 40 yaşının üstündeki erkeklerin, hele bilinen kalp hastalığı varsa veya zaten riskleri yüksekse dikkat etmelerinde yarar var. Zaten benimsemeleri gereken sağlıklı yaşam tarzına özen göstermeli, aşırı heyecandan uzak durmalılar ki uzun yıllar keyifle takımlarını destekleyebilsinler.
Almanya’nın oynadığı maçlar sırasında, maç başladıktan sonraki ilk iki saat içinde 50’den fazla kişi kalp sıkıntısıyla acile başvurdu. Maçtan önce ve sonra da acil kalp hastalıkları normalden fazla. 1996 Avrupa ŞampiyonasıAlman bilim adamlarının makalesinden önce de bu konuda yayınlanmış araştırmalar vardı. Hollandalı hekimler 1996 Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinin oynandığı günde Hollanda’daki ölümleri incelediler. Hollanda nüfusunun yüzde altmışının televizyondan izlediği bu maç normal sürede ve uzatmada 0-0 berabere bitince, sonuç penaltılarla tayin edilmişti.
Fransaya mağlup olup elenen Hollanda tarftarlarında kalp krizi ve inmelere bağlı ölümlerin yüzde elli oranında arttığını görüldü. On dört ölüm doğrudan maçın yarattığı heyecan, düş kırıklığı ve strese bağlandı. Buna karşılık aynı dönemde tur atlayan Fransa’da yapılan benzer bir araştırmada ölüm oranının artmadığı görüldü. En çok zarar görenlerin yenilen takımın taraftarları oduğu anlaşılıyor.
Amerika’daki durumABD’nin Los Angeles kentinin futbol (Amerikan futbolu) takımı 1980’de finale kaldı ve son anına kadar çok çekişmeli geçen bir karşılaşmadan sonra kendi sahasında oynadığı maçı ve şampiyonluğu kaybetti. Maç günü ve sonrasındaki 2 hafta süresince kent ve çevresindeki ölüm kayıtlarına bakıp başka yılların aynı haftalarıyla karşılaştırınca, genel ölüm oranının ve kalp damar hastalıklarından ölümlerin artmış olduğunu gördüler.
Buna karşılık, dört sene sonra şampiyonluğu kazandıklarında ölümlerde bir azalma dikkati çekti.