Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yüksek tansiyon denilince akla kolumuza takılan aletle ölçülen atardamar basıncındaki yükselme gelir. Halbuki bir de akciğerlere kan götüren damarlardaki yüksek tansiyon vardır. Birçok hastalıkta sonucu ortaya çıkan akciğer yüksek tansiyonu en az birincisi kadar ciddi ve tehlikelidir...

Tansiyon dediğimiz zaman akla gelen atardamarlardaki kan basıncıdır. Sol karıncığın aorta attığı kanın yarattığı bu basınç yükseldiğinde yüksek tansiyon, tıbbi adıyla hipertansiyondan söz ederiz. Oysa, bir başka yüksek tansiyon daha vardır. Vücuttan geri dönen oksijenden fakir kanı akciğerlere götüren damarlardaki kan basıncı yükselirse buna akciğer yüksek tansiyonu, tıbbi adıyla pulmoner hipertansiyon denir.
Akciğere giden damarlardaki basınç atardamarlardakinin ancak dörtte bir kadardır. Ölçülmesi kolay değildir. Akciğere giden damarlar veya dallarının hiçbiri deriye yakın olmadığı için basınçları dışarıdan ölçülemez. Kesin ölçüm yapmak için ya kasıktaki ya da boyundaki bir toplardamara sokulan ince bir boru (katater) kalbin sağ odalarından geçirilip akciğerlere kadar ilerletilir.
Bu yöntem ancak çok gerekli olduğunda kullanılır. Onun yerine, çok hassas olmasa da kalbin ultrasonla muayenesi (eko) sırasında elde edilen ölçümlere bakarak akciğerdeki basınç tahmin edilebilir.

Haberin Devamı

Halsiz bırakır, çabuk yorulma görülür

Akciğerlerdeki yüksek tansiyon tüm vücudu etkiler


Akciğer damarlarındaki basıncın artması, birleşik kaplarda olduğu gibi toplardamar ağı yoluyla tüm vücudu etkileyip birbiriyle ilgisiz gibi görünen bir dizi soruna yol açar. Normalde sağ karıncık oksijenden fakir kanı akciğere pompaladığında düşük bir basınca karşı çalışmaya alışmıştır.
Akciğerlerdeki basınç yükseldikçe sağ karıncığın duvarı bir haltercinin kolunun kalınlaşması gibi kalınlaşarak basınçla baş etmeye çalışır. Bir süre sonra yorulur, genişler. Kalbin sağ üst ve alt odaları arasındaki kapak tam kapanamaz olur. Kanın bir kısmı akciğerlere gideceğine geriye, sağ kulakçığa kaçmaya başlar, bu odacıktaki basınç yükselir. Yükselen basınç, kanı kalbe geri döndüren damarlara yansır. Dirençle karşılaşan kan organlarda birikmeye başlar. Doktor muayene ettiğinde karaciğerin büyüdüğünü, bacakların şiştiğini, ağır vakalarda karnın şiştiğini kolayca anlar. Başka organlar da şişer ama muayeneyle anlamak kolay değildir.
Hem kanın kalbe dönüşü güçleştiği hem de her kalp atımında sağ karıncıktaki kanın bir kısmı ileri gideceğine geri gittiği için akciğerlere giden kan azalır. Bu da akciğerlerde oksijenle dolup sol karıncık tarafından vücuda atılacak kanı azaltır. Dokulara ihtiyaçlarından daha az kan ve bu nedenle daha az oksijen gittiği için halsizlik, bitkinlik, çabuk yorulma gibi şikâyetler ortaya çıkar.

Akciğerlerde basınç niye yükselir?

Akciğerlerdeki yüksek tansiyon tüm vücudu etkiler


Akciğerlere atılan kan, bir ağacın gövdesinden giderek küçülen dallara ve sonunda yapraklara gidermişçesine hava keseciklerin çevresini saran kılcal damarlara gider. Burada oksijenle dolduktan sonra akciğer toplardamarları yoluyla kalbin sol üst odası sol kulakçığa, aradaki kapaktan geçip sol karıncığa, oradan da aorta atılıp tüm vücuda dağılır. Akan kan bu uzun yolun herhangi bir yerinde bir engelle karşılaşırsa basınç yükselir.

1 Bebeğin kalbi delikse
Kalbinde delikle doğan bebeklerde kan kalbin sol tarafından sağ tarafına geçer. Böylece her kalp atımında akciğere normalde gitmesi gerekenden çok daha fazla kan gider. Bu durumla baş etmek zorunda kalan akciğer damarları yavaş yavaş duvarlarını kalınlaştırır. Bir süre sonra bu kalınlık o kadar artar ki kan akımına engel oluşturur, basıncı yükseltir. Kaş yapayım derken göz çıkarmaya benzer bu durumu önlemek için kalpteki delik hastalık ilerlemeden kapatılmalıdır.

2 Kalp zayıflarsa
Sol karıncık güçten düşüp kasılması zayıflarsa pompalaması gereken kanın hepsi vücuda atılamaz, geride kan birikir. Bu da yeni gelecek kana engel oluşturur, basınç yükselmeye başlar. Kalp krizi veya kalp kası hastalıkları sonucu ortaya çıkan kalp yetersizliğinde sık görülen akciğer yüksek tansiyonu böyle oluşur. Kalp yetersizliği tedavisi bir ölçüde de olsa basıncı düşürür.

3 Kalp kapağı bozuksa
Akciğerlerden sol kulakçığa gelen kan, mitral adlı kapaktan geçip sol karıncığa akar. Eğer bu kapak iyi açılmazsa veya iyi kapanmayıp geriye kan kaçarsa akciğerlerdeki basınç yükselir. Kapak darsa balonla açılınca, iyi kapanmıyorsa ameliyatla tedavi edilince akciğer basıncı düşer.

4 Akciğer hastalığı varsa
Soluduğumuz hava giderek küçülen borulardan geçip hava keseciklerine ulaşır. Keseciklerin çevresi gözle görülemeyecek kadar küçük kılcal damarlarla sarılıdır. Havadaki oksijen keseciklerin duvarından süzülüp kılcal damarlara girer. Vücudun atmak istediği karbondioksit de aynı yolla damar duvarından süzülüp keseciğin içine girer. Sigara içenlerde sıkça görülen amfizem gibi çeşitli akciğer hastalıklarında hava kesecikleri ve çevresindeki kılcal damarlar tahrip olur. Kan akımının önüne çıkan bu engelle yükselen kan basıncı tedaviyle, özellikle oksijen verilerek düşürülmeye çalışılır.

5 Akciğer DAMARLARI HASTAYSA
Sağ karıncıktan akciğerlere pompalanan oksijenden fakir kan hava keselerine kadar giderken birçok damarın içinde akar. Eğer bu damarlar lupus gibi -bağışıklık sisteminin kendi vücudunu düşman sayıp saldırdığı- hastalıklar nedeniyle daralırsa basınç yükselir. Zayıflamak için alınan bazı ilaçlar, kuvvetli uyarıcı etkisi olan amfetamin grubu ilaçlar da benzer yolla yüksek tansiyona sebep olabilirler. Altta yatan hastalığı tedavi ederek veya suçlu ilacı keserek basınç düşürülür.

6 PIHTI KÜÇÜK OLSA DA CAN YAKAR
Bir diğer neden de küçük damarların pıhtıyla tıkanmasıdır. Bacaklardan veya karındaki toplardamarlardan kaynaklanan küçük bir pıhtı akciğere gidince hiçbir belirti vermez. Ama yıllar içinde birçoğu giderse kan akımı zorlaşır, basınç yükselir. Pıhtı önleyici ilaçlarla yeni pıhtıların oluşmasının önüne geçilerek basıncın daha da yükselmemesi sağlanır.
Bazen hiçbir sebep bulunamaz
Akciğerlerdeki basıncın ciddi biçimde yükselmesinin nedeni bazen tüm aramalara rağmen bulunamaz. Daha çok kadınlarda görülen bu hastalıkta damarların kalınlaşması, esnekliklerini kaybetmelerinin nedeni bilinmediği için tedavisi çok zordur. Son 10 yıl içinde bulunan ilaçlarla daha önce çaresiz olan hastalara yeni umut ışığı doğdu.