Selçuk Tepeli’nin medya kariyerinin dünyada bir örneği var mı bilmiyorum.
Dergi, gazete, televizyon, medyanın çok farklı alanlarında çalıştı, hepsinde de ilk günden tepe yönetici olarak atandı.
Şimdi Fatih Portakal’dan boşalan Fox TV ana haber koltuğuna oturacak Tepeli.
Sadece bir ana haber bülteni sunmaktan çok daha farklı Fox TV’de o koltuğa oturmak.
Biraz ana muhalefet lideri olmak gibi bir pozisyonu tarif ediyor o koltuk; yani ses tonunuz, Türkçeyi doğru kullanmanız ya da kıyafetiniz değil, siyasi olarak ne mesaj verdiğinize bakıyor seyirci.
O yüzden, doğru soru “CHP, Fatih Portakal’ın boşluğunu doldurabilecek mi?” olmalı.
Fatih Portakal’a gelince, üniversite yıllarından arkadaşım, Kanal D’de beraber çalıştığımız dönemler de oldu.
Emekli olma hakkına sonuna kadar saygı duymak lazım, Uğur Dündar’ın yaptığı gibi “Güvenenleri yarı yolda bırakmak” diye tanımlanmamalı tercihi.
Çok muhalif gözükenlerin, sahip oldukları medya kuruluşlarını, milyon milyon dolarlara tarikat yapılanmalarına sattığı bir ülkede yaşıyoruz.
Onları konuşmadan Fatih Portakal’a sallamak ayıptan öte bir tavır.
İki güzel şey...
“Şimdi Onlar Manşet”, meslek büyüğümüz Taner Dedeoğlu’nun yazdığı, Gazeteciler Cemiyeti’nin bastığı bir kitap. Türkiye’de gazeteciliğin geçirdiği evreleri, medya tarihimizin gurur duyulacak ve üzerinde düşünülecek anlarını anlatıyor kitapta. Başta Ahmet Taner Kışlalı olmak üzere, okuduğunuz her röportaj bir döneme ışık tutuyor. İletişim Fakültesi öğrencilerinin, medya tarihini merak edenlerin ya da medyaya küfretmeyi sevenlerin de mutlaka okuması gerekiyor bu kitabı. Taner Abi müthiş bir arşiv hazırlamış gelecek kuşaklara...
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara’ya ne kadar güvenilir bir isim olduğunu hatırlatıp, “Aman Hocam, Bursa’da sponsorlu bal ürünleri toplantısında, bilimsel bir sunum yapmış olsanız bile ne işiniz var?” demiştim. Ateş Hoca, telefon açıp, hiç aklına gelmeyen bir noktayı dile getirdiğim için teşekkür etti. Böyle zamanlarda zor bulunan bir davranış bu.
Onun kadar sistemin de suçu
Daha sadece 20 yaşında ve 6 ayrı sabıkası var.
Hepimizin nefretini kazandığı son olayın ardından “adam öldürmeye teşebbüs” suçundan tutuklandı.
Başarı değil tam bir başarısızlık hali bu durum.
Reşit olalı sadece iki yıl olan bu genç, bir suç makinesi haline gelmiş ve sistem bu gidişatı fark edememiş.
İlk değilse de ikinci ya da üçüncü suçunda, bu alışkanlığı kıracak ceza verilseydi, bu genç adamın daha büyük suçlara karışmasını engellemek mümkün olabilirdi aslında.
Bizim memlekette şiddetin cezası ikiye ayrılıyor artık.
Olay anı videosu olan şiddet eylemleri, daha sert sonuçlara katlanıyorlar, görüntü yoksa ses çıkmıyor.
Suç aynı, suçu tanımlayan yasa maddesi aynı ama uygulama olay anı videosu ve kamu öfkesine göre şekilleniyor.
Durum gerçekten böyle demek haksızlık olur ama sokakta giderek artıyor bu inanış.
Sosyal medyaya, üst mahkeme, istinaf mahkemesi ya da Yargıtay muamelesi yapılmasının önüne geçmek gerek.
Baba parasından güç alan ya da parayı bulanların kullandıkları bir sistem değil çakarlar.
Bu ülkede üniversite rektörleri, il milli eğitim müdürleri, belediye başkanları, futbol takımı otobüsleri de çakar kullandı.
İçişleri Bakanlığı önce denetimle halletmeye çalıştı, sonra konuya dair yönetmeliği değiştirdi ama son olayda gördük ki fark etmiyor.
Demek ki bu işte cezaların daha da ağır olması hatta çakarı takan dâhil zincirleme ceza verilmesi gerekiyor.
Sahibinden.com’a “çakarlı araç” diye ilan verilebiliyorsa, bu işte gitmemiz gereken çok mesafe var demektir.
Üzerinde etiketiyle dolaşan adamlar
2004 yılında, Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği Zirvesi öncesinde yanımızda olmaları için Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile görüşmesinde 33 tane Airbus uçak siparişi vermişti
Şimdiki Cumhurbaşkanı Macron da, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Atina’ya verdiği destek karşılığında önce yeni nesil 2 firkateyn, sonra da 12 savaş uçağı siparişi aldı.
Fransa gibi kültür ve sanatta derin izler bırakmış bir ülkeye hiç yakışmıyor bu üzerinde etiketiyle dolaşan adamlar.