Orhan Beşikçi

Orhan Beşikçi

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

15 Mayıs 1919... İzmir’in işgalinin üzerinden 101 yıl geçti. Emperyalist güçlerin işgal yıllarında masum insanlara yaptığı zalimliklerin bilançosu ağır oldu. Konak, Basmane, Kemeraltı, Kordon, hemen her yerde düşman askerleri dolaşıyordu. İşgale karşı koyanlar acımasızca öldürüldü, işyerleri yağmalandı. Alınan kararlar gereği, insanların toparlanıp bir araya gelmeleri yasaklandı, şehre giriş ve çıkış kontrole tabiydi. Yakın ilçe ve köylere gitmek için bile izin almak gerekiyordu.
“Yunan askerleri çevreye dağıldılar, bir kol Kemeraltı Caddesi’ne dağılarak, olay yerinden 400 metre kadar ilerideki Başdurak Camii’ne doğru, bir kol da Tramvay Caddesi’nde ilerledi. Evzonlar rastladıkları tüm Türkleri kurşunladılar, süngülediler. Makineli tüfek de kullandılar. Kadınlar ve çocuklar bile öç Tanrısına kurban edildi. Her taraf cesetlerle doldu. İzmir Merkez Komutanlığı’ndan İstanbul Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderilen ve işgal günlerinin facialarını anlatan raporda Tramvay Caddesi üzerinde olay yerinden 200 metre kadar uzakta bulunan, bugün Tapu Müdürlüğü binasının olduğu yerdeki Ziraat Bankası binasının giriş merdivenlerine sığınmış kadınların ve çocukların acımasızca öldürüldükleri ve banka merdivenlerinden sel gibi kan aktığı belirtilmiştir. İzmir ve yakınlarında o gün tenha yerlerde polisler ve jandarmalar öldürülmüştür. Olaydan 15 gün sonraya kadar denizden birçok ceset çıkarılmıştır. Bunlar arasında boğazlarından birbirine zincirle bağlı üç polis cesedinin Hükümet Konağı önündeki sahil kısmında görülmesi dikkat çekmeye ve önem vermeye değer bulunmuştur.” (1)

İzmir, fırsat yarattı

Sabah işine gidip akşam evlerine dönemeyenler oldu. Masum insanların cesetleri cenaze törenleri yapılamadan apar topar mezarlıklara taşındı, mezar taşlarına adları dahi yazılamadı. İşgal edilmiş vatan toprağında oruç tutmak, sahura kalkmak, teravihe gitmek gibi dini vecibeleri yerine getirmek kolay olmadı. Yurdumuzun birçok yöresinde olduğu gibi, İzmirliler ramazan ayını işgal altında burukluk ve esaret duyguları içerisinde karşıladılar... İşgal kuvvetleri, o yıllarda kontrollerinde bulundurdukları Kadifekale’den iftar topunun atılmasına izin vermedi... Engellemeler sadece bunlardan ibaret değildi, davulcular günümüzde olduğu gibi gecenin karanlığında İzmir sokaklarında özgürce çalamadılar davullarını... Şükretmesini bilen bu asil kuşak, esaret yıllarında yokluk içerisinde olsa da özgürlük ve inançlarını kaybetmedi, ordusunun milletinin muzaffer olması için dualar etti. İşgal güçlerini beyaz güllerle karşılayıp limana giriş yapan savaş gemilerinin gelişini sevinçle seyredenlerin desteğiyle ele geçirilen İzmir, Anadolu insanının kurtuluş umudunu söndüremedi, vatanseverlerin bir araya gelmeleri için fırsat yarattı. Yaptıkları dualar gökkubbede kabul gördü, gün geldi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde ordumuz zafer kazandı. Emperyalist devletlerin yardımıyla yapılan işgale karşı çıkan, başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi, vatanımızın özgürlüğü için kendilerini feda edenleri sevgi ve saygıyla anıyorum.

-------

Kaynak: İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilge Umar. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı (1)