Türkiye’de ilk kez düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) temalı kentsel “Hazine Avı” bu kez Kültürpark’ta yapılmış. Takımlar, Kültürpark’ta 17 SKA’ya ilişkin ipuçlarını bulmak, bilmeceleri çözmek için öğleden akşama kadar yarışmışlar.
İzmir’deki etkinliğe, toplamda 315 kişi katılıp şifreleri çözen 28 takıma ödüller verilmiş. UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “İzmir’deki hazine avı etkinliğimiz, farkındalıkların artırılması, aktivizmin desteklenmesi için eğlenceli bir yöntem sunuyor, bu modeli Türkiye’nin diğer kentlerine de taşımayı hedefliyoruz” demiş.
Aslı olmayan hazine öykülerinden cesaret alarak yapılan kaçak kazılardan ülkemizin tarihsel zenginliği yeterince zarar gördü. Definecilerin kültür varlıklarımıza verdiği zararlar ne yazık ki bütün hızıyla yurdumuzun her yerinde devam ediyor. Son yıllarda benzer kazılar kent içerisinde de yapılmaya başlandı. Hazine avıyla söylediklerimin ne alakası var
Konak ilçesindeki mahalleleri sokak sokak dolaşıp, sorunları çözmek için çalışan kişiler olarak tanıdığım, Belediye Meclis Üyeleri, Ali Peynirci, Ahmet Yeniçırak’la birlikte İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Reşit Akçalı’yı ziyaret edip vakıf eserleri hakkında konuştuk. Dönertaş Sebili’nin yemek dağıtım yeri olmasının sakıncalarını, Katipzade Sebili’nde olduğu gibi, sebillerin amaç dışı kullanılmasından doğan sorunları, Emirsultan Haziresi’ndeki bozulmayı, Kumrulu Mesçidi’in (Abdurahman Mesciti) foteselli musluklarının çalındığını, zemin katının tıpkı eski yıllarda olduğu gibi depo olarak kullanıldığını, aslında burasının mescidin türbesi olduğunu hatırlattık.
Ramazan ayı dışında da mescidin açık tutulması halinde ziyaretçi sayısının artacağını, anahtarlarının, muhtara ya da mahallede yaşayan güvenilir kişilere bırakılmasını, olası olumsuzlukları kuruma bildirecek gözlemcilere ihtiyaç olduğunu anlatıp, hırsızlık olayları için özel koruma tedbirlerinin alınmasını rica ettik.
Konuştuğumuz konular
Basmane Altınpark’ta Konak Belediyesi’ne ait pasajda, emlak müdürlüğü, İZSU fatura ödeme gişesi, zabıta ve sayaç kontrol, nikâh ve düğün salonu, kahvehane, kebapçı, çiçekçi gibi esnaf dükkânları vardı. O yıllarda belediye personeli ile Basmaneliler iç içeydi. Olumsuzlukları bizzat kendileri görüp değerlendirir, anında önlem alırlardı. Özellikle zabıta memurları mıntıkayı iyi tanır, şimdiki gibi, “Orası bize ait değil” demeden, topu Büyükşehir Belediyesi’ne atmadan şikâyetleri çözer, izinsiz tadilatlar, ruhsatsız iş yerleri, kaldırım işgalleri gözlerinden kaçmazdı.
2008 yılında zamana yenik düşen pasaj yıkılmış, arkasından Doç. Dr. Akın Ersoy Hoca tarafından yapılan kazılarla Helenistik ve Roma dönemine ait eski yerleşim yeri ortaya çıkarılmıştı. Konak Belediyesi kazılara destek vermenin dışında alanın güvenliğini sağlamak için etrafını çitle çevirip, gece gündüz güvenlik elemanlarıyla kazı alanını korumuş, hazırladığı Arkeopark
4 Kasım gecesi İzmirlileri uykuda yakalayan gürültülü sarsıntı sonrası sokakta toz bulutunu görünce bölgede yıllardır ihmal edilen yorgun tarihi yapılar adına endişelendim. Kumrulu Mescit bitişiğinde (Abdurrahman Mescidi) cumbalı evin çatı silmesinden düşen tuğlalar şans eseri altından geçen olmadığı için faciaya meydan vermedi. Ertesi gün belediyeden gelen ekip kopan parçaları kaldırdı. Cumbalı evden dökülen dönemin özel imalatı olan tuğlaların onarım için saklanması gerekmez miydi? Dilerim saklanmıştır. Hasar gören yapının çevresini diğerlerinde olduğu gibi demir çitle çevirip üzerine dikkat yıkılır tabelası asmakla yetinildi. Kısa sürede pas yığını haline gelen hatta kendiliğinden yıkılan demir korkulukları Konak İlçesi’ne yakıştıramıyorum. Tescilli binaların korunması konusunda daha dikkatli olunması gerekiyor. İş makineleri ile yıkılan binaların sayısındaki artış, yıkımlardan sağlam binalarda zarar görmesi, ağır vasıta giremez yazılı tabelaların bulunduğu sokaklara ağır tonajlı araçların girmesi, konut olarak
Basmane Günleri” kapsamında, Yeryüzü Sahnesi İzmir Genel Sanat Yönetmeni Haluk Işık’ın yazıp yönettiği, farklı yıllarda Yasemin Şimşek Tüzün, Yılmaz Tüzün, Aslıhan Işık, Hülya Savaş, Rüçhan Gürel’in oynadığı, “Gitme, aklım sende kalır” oyunu Hatuniye’de eski İzmir evinde meraklı seyircilerin karşısında başlayıp, Basmane Gar’da sonlanmıştı. Bizoteli taş aynaya bakarak doğup büyüdüğü evinde son makyajını yapan mübadili canlandıran oyuncu evine ve semt esnafına dönemin kıyafetleri ve bavuluyla veda edip, Anafartalar Caddesi’nden meraklı bakışlar arasında Basmane Garı’nda bekleyen buharlı lokomotife doğru yürümüş, oyun sonrası yolcu vagonuna binip bir daha geri dönemeyeceği İzmir’den ayrılmıştı. Haluk Işık’ın, “Dünyada demek biraz iddialı olabilir ama bildiğim kadarıyla ilk” dediği duygu yüklü oyunu kalabalık seyirci ile birlikte izlemenin dışında oyunun bir parçası olmuştuk. Tarih boyunca mübadele sadece tiyatrocuları değil sanatın diğer dallarında etkin olan
Eskidikçe güzelleşen anı yüklü cumbalı evlerini, geçmişten günümüze sokaklarında barındırdığı kültürel zenginliği koruyup yaşatmak için ‘100. yılında 6. Basmane ve Çevresi Tarih, Kültür, Sanat ve Arkeoloji Günleri’ni uzun aradan sonra yeniden başlattık. Anafartalar Caddesi’nde restore edilen tarihi fırında, Başkan Tunç Soyer ve İzmirlilerin katılımıyla Adem Sarıkaya, Alaattin Gürırmak, Çağla Geniş, Emine Uyar, Mert Delen, Mustafa Oğuz’un, “Gazetecilerin gözüyle Basmane fotoğrafları” sergisinin açılışıyla etkinlik başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından banyo ve berber ihtiyaçları karşılanan yurttaşlar, korteji durdurup tarihi Basmane Hamamı önünde Başkan Tunç Soyer’e çiçek sundular. Prof. Ayetullah Sumer ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çalışma arkadaşı, Sümerbank’ın kurucusu Prof. Nurullah Esat Sumer’in adları yazılı “Basmane’de iz bırakanlar” tabelasını Oteller Sokağı girişine asıp, oradan
“Şanslı” adını verdiğimiz köpeğimiz bize hasta olarak gelmişti, tedaviden sonra serpilip güzelleşti. Yürüyüşlere çıktık, yeni yerler keşfettik. Mahalleli çocuklar önce “Şanslı’nın adını öğrendiler. Şanslı on altı yaşında bize veda ederken tarifsiz acılar yaşadık…
Arkasından başka kedi ve köpeklerimiz oldu, siyah uzun kulaklı ırkının özelliklerini taşıyan “Karakız’ı” (Cocker) ressam arkadaşımın atölyesinde görmüştüm. Evde istenmediği için bir aile tarafından bırakılmıştı… Karakız, İstanbul’dan İzmir’e, Şanslı ve kedilerimize arkadaş olarak geldi. Altı yıl sonra Karakız’ın boynunda sertlik olduğunu gördüm. Yapılan operasyonla boynundaki kitle alındı patolojiden gelen sonuçlar iyi değildi. Karakız tedavisi olmayan, ölümcül hastalığa yakalandı. Onu her gün kırlara götürüp papatyalar, gelincikler arasında dolaştırdım. 45 gün yaşayabildi. Veda ettiği gün dünyamız yıkılmış gibiydi. Aradan yıllar geçti tasması, tarağı, topu halen sepetin içerisinde
İnsanların doğduğu çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşadığı kentlere olan özlemi bitmez. Mahalle arkadaşları, şeker almaya gittiği bakkal, komşu teyzenin bahçe duvarından dışarıya taşan dut ya da erik ağacı, haftada iki kez kapılarını çalan ağzından sigarası eksik olmayan sütçü amca unutulmazlar arasında yer alır... Yıllar sonra fırsatını bulup doğduğu sokakları görmeye gelenlerin çoğu hayal kırıklığına uğrar. Güneş gören pencerede annesinin karanfil yetiştirdiği evini, konaktan bozma okulunu, traş olduğu tek koltuklu küçük berber dükkanını göremeyenler, yanlış bir sokağa mı geldim telaşına kapılırlar. Bazı kentler eskiyi yaşatma konusunda şanslıdır, dekor yerinde olsa da zaman oyuncularını değiştirmiştir. Kapısını çaldıkları evlerden başka yüzler çıkar karşılarına, aslında onlar da başka diyarlardan gelmiş göç yarası olan insanlardır. Ah bu göçler yüzünden ne çok insan elinde bavuluyla yer değiştirmek zorunda kaldı…
Bugünkü yazımın kahramanı müzisyen Moshico Cohen’de küçük