7 Amerikalı bir danaya ortak olup kesmedikçe, ben Noel ağacı süslemem arkadaş. Yeni yıl için geri sayım geyiklerinden biri bu. İzmir de, 2011 muhasebesinde aynı geyik muhabbeti etrafında dönüp durdu.
7 İzmirlinin bir danaya ortak olması gibi, hemfikir olduğumuz İzmir tarifi şu;
“Aşklarımız, sevdamız, ailemiz, dostlarımız demek. Her köşesinde anılarımız var. Türkiye bir cennet ama İzmir Türkiye’nin bir köşesinde ayrı bir cennet. Değerlerini sıraladığımızda İstanbul’dan sonra 2. şehir. Öncelikle bir kültür platosu. Halkının kültüre verdiği değer, ayrı bir değer. İzmir’e herkes yakışır. Çünkü İzmir dışarıdan her gelene kendi kültürünü aşılayan, yabancısını kendine adapte eden bir özelliğe de sahip.”
Bu tarifin “Ben Noel ağacı süslemem arkadaş” boyutu da şu;
Kültür yaşamı; olması gerekenin gerisinde. Tarihinde bugünkünden daha iyi bir liman, daha iyi bir kültür merkezi. Ama o tarihin üzerine çok fazla bir şey koymamış. Belki doğası çok beslediği için, rehavete kapılmış. Geriden gelenler onun önüne geçmiş. İzmir’i besleyecek aslında çok derin tarih ve kültür birikimi var.
Yapılabilecek çok şey var. Çok çirkin bir şehirleşme. Konak Pier’in hikayesini hatırlayın. ABD’li yatırımcı adamcağız kahrından öldü. Balık haliydi o tarihi mekan. Bugün hem tarihi, hem modern sosyal yaşam alanı, hem de turizm anıtı gibi yaşıyor.
Gençlerin göç etmemesi için İzmir’de sanat-ekonomi alanlarında imkanlar kısıtlı. Gençler gelecek ve kariyeri başka şehir ya da ülkelerde aramak durumunda kalıyor.
18. yüzyılda yatırımcılar Paris’ten sonra ilk alış veriş merkezini İzmir’de açmış. Yatırımcılar Selanik ya da İzmir arasında çok gidip gelmiş. İzmir seçilmiş. Daha o yüzyılda o tarihi izleyen 10 yıl içinde 4 tane daha alış veriş merkezi açmış aynı yatırımcılar. Gelelim bu yüzyıla. Türkiye’de alış veriş merkezleri en son İzmir’de açıldı.
Bahsettiğimiz İzmir; o güzel İzmir, sahildeki İzmir. Bütün bu güzellikleri yerle bir eden bir İzmir daha var. Kuşatılmış İzmir ne olacak. 300 binden 4.5 milyona çıkmış, 4 milyondan fazla göç almış İzmir ne olacak? İzmir sınırlarında 4 ayrı İzmir yaşıyor. Urfa, Diyarbakır, Mardin, İzmir. Hepsi bir arada yaşıyor. Bu kadar kişiyi aynı güzelliğin içine nasıl monte edeceğiz? Sadece güzel binalar yapmakla olmuyor ki. Bu sorun Türkiye’nin her yerinde var ama İzmir’deki kadar açık değil.
Sahilde yüzünü denize dönmüş bir İzmir var. Kordon boyunda 30 sene evvel 2 tane balıkçı vardı, şimdi 102 tane kebapçı var. Balık pişirmek bir sanat ama eğer et yemiyorsanız, kebapçılarla aranız açılır artık. Sinemaları zayıf. Kültür merkezi çok ama sadece tabeladan ibaret.
“7 Amerikalı ortak olup bir dana kesmedikçe, ben Noel ağacı süslemem arkadaş” bakışı İzmir söz konusu olduğunda sadece bir inatlaşma geyiğinden ibaret değil anlayacağınız.
Salsa’da, Tango’da elalemin ağzında sergilediği karanfili, kasap vitrininde başaşağı asılmış kuzunun kıçına takan zihniyetin, hala yaşadığı bir ortamdan daha farklı nasıl bahsedilebilir ki?