Deniz kenarı olup da denize ardını dönmüş bir yer aramaya gerek yok. Böğründe yaşıyoruz. İktidar kanadı destekli kıpırdanmalar gerçeği değiştirmiyor. Resim ortada.
İzmir, 2015’te yapılacak EXPO için rakibi Milano’ya karşı deniz kenti kimliğini öne çıkaracak. Neredeyse 3 yıl kaldı. İzmir’in uluslararası nitelikte yat limanı bulunmadığı gerçeği duvar gibi karşımızda. Birkaç marina projesine sahip olan kentte yatırıma özel sektör de istekli değil. Anlayacağınız; “Ayranı yok içmeye, tahtıravanla gider malum yere” kaosu kapıda.
Üçkuyular’da yer alan kentin tek yat limanı Levent Marina. Onun da çiçeği burnunda. Yüzde yüz İzmirli yatırımı. Dilek Gappi’nin değimi ile ‘’Makinacı iken Marinacı’’ olmuş. Dirimler’e ait. Köyün delisi olma pahasına dimdik ayakta adamlar. Bir allahın kulu kapılarını çalmıyor. Mütevazı, kararlı adımlarla geride bıraktıkları başarı dolu 1 yıl bile bir şey ifade etmiyor. Kalabalıkta yalnızlık bu olsa gerek.
Seferihisar’daki Sığacık Yat Limanı’nın 400 yat kapasitesi var İzmir’e 70 kilometre. Çeşme Yat Limanı’nın bağlama kapasitesi 410. Konak ile rası 85 kilometre. Her ikisi yatırım grubu da İzmirli değil. Levent Marina 70 yat kapasitesi ile İzmir’in
Herkesin hayatındaki malum kişi. Arada gelir bakar sana. Varsa keşfedilecek yerlerin, keşfeder. Sonra çeker gider. Ardında deste deste acı bırakır. Aşkın diliyle konuşursun ona. Karşılıksız aşk olarak kalır. Sonra çeker-gider. Senin derdinin tercümanı rakı masası olur.
Turist’in yeni tanımı bu. Haliyle turizmcinin hal tarifi de karşılıksız aşk durumu.
Milliyet’in Ağustos sonu haberi şu;
...Marmaris Şoförler Odası Başkanı İbrahim Tarım, “Dolmuş şoförü üyelerimizden turistlerle ilgili zaman zaman şikayetler alıyoruz. Marmaris’teki otellerin büyük kısmında uygulanan her şey dahil sistemi esnaflar gibi üyemiz şoförleri de olumsuz yönde etkiliyor. Üyelerimize, turistlerle ilgili yaşadıkları sorunlarda turizm imajımızı zedelememek için tartışmaya girmemelerini ve gerekirse ücret almamalarını tembihliyoruz” açıklamasını yaptı...
Turist için yapılan “Sahil magandası için güzel bir yaz, esnaf için yolunacak kaz” tanımının, tarih olduğunun belgesi bu. Mutasyon (genetik yapıda değişim) içeriği bile var. “Maganda ile Kaz”ın yer değiştirme durumu yani. Turist kalitesi o kadar düşmüş durumda.
Sektörde yakınmayan yok. Her şey dahil işletmecilerinin çizdiği profil şu:
...”Kendilerin
Dünyanın en berbat turizm gelirinden pay kapma sistemi. Yasak olmasına rağmen, alenen ve tüm iğrençliği ile tam gaz uygulamada. Cezası var. Şahıslara 70 ila 170 lira. İş yerine 3 ila 10 gün kapatma. Yargı, valilikler, kaymakamlıklar, emniyet, jandarma, belediyeler, sivil toplum örgütleri adeta “salgın hastalık” alarmında. Mücadele komisyonları, timleri kuruluyor. Uygulamalarda yetki sınırı kargaşası var. Türk turizminin en büyük kamburu haline geldi hanutculuk.
Modern literatürdeki karşılığı nedir bilemiyoruz. Ama herkes turistik beldelerde; saçları jölenin ağırlığından ezilen ve güneş gözlükleri altından turistleri kesen “o gençlere” aşina. Onlar çarşıların, eğlence merkezlerinin, şehirlerarası otobüs terminallerinin, motel-pansiyon sokaklarının demirbaşlarıdır. Gözlerine kestirdikleri bir turistin yanına yaklaşır, gülümser ve ‘hello my friend’ derler, arkası gelir. Bu “turist radarlarının” sadece İngilizce değil, İtalyanca, İspanyolca, Almanca, Japonca da konuştuklarını görürsünüz. Sakın ola bu arkadaşların turizm gönüllüleri olduklarını sanmayın. Tarihi turistik mekanların bu sadık müdavimlerine, piyasa tabiri ile ‘hanutçu’ deniyor. Amaçları kazanmak. Ama bu kazanımın
Asil Tuncer; profesyonel turist rehberi. İzmir’de turist gezdirmeyi anlatıyor. Ayrıntıyı sona bırakalım. Alıntılardan durumu siz değerlendirin:
* * *
İzmir’de trafik keşmekeşi sizi canınızdan bezdirir. Turisti o güruhtan alıp çıkarmak boynuna kordon dolanmış bir bebeği anne karnından çıkarmak kadar zorlu bir operasyon gibidir.
Turisti Kemeraltı’na soktuk diyelim; daha siz anlatım yaparken hanutçular etrafınızda cirit atmaya başlıyor. Tesadüfen etrafınıza konuşlanan insanların aslında birer mağaza kurdu olduklarını sonunda öğreniyorsunuz. Anafartalar Caddesi’nde turistle yürümek iğneli fıçı gibi. Resmen işkence. Şadırvan hatta Hisar’a kadar takip ediliyor; sözlü tacize uğruyorsunuz. Ne derseniz deyin başa çıkamazsınız. Daha girişte polis karakolunun yanı başında Meserret Oteli’ni anlatırken bile polisin gözü önünde turistinize ve size taciz yapılıyor.
Agora’yı gezeceğiz. Araçla daracık yoldan girmek zaten zor. Kaldırımı olmayan yolda insanlar yolun içinden yürüyorlar. Turist araçlarına ayrılan park yerinde turist aracı hariç her türlü araç mevcut. Namazgah’ta eylem çadırı bile gördüğümüz oldu.
Havra Sokağı malum. Sinagogların arka sokakları temiz tutulursa daha şık
Portekizliler 15. yüzyılda Rio’yu keşfettiğinde günlerden 1 Ocak’mış. Kaşif nehir üzerinde seyrettiklerini sanıyormuş. Rio de Jenario (rio:nehir, jenerio:ocak ayı) oradan gelir. Yani “Ocak” kısmı “cuk” oturmuştur. Ama okyanusu nehir diye ittirme eylemi 500 yıldır devam etmektedir.
Brezilya’nın 2. büyük şehri. Eğlence cenneti. Karnavalıyla ünlü. Kadınları “Daş gibin”. Anlı-Şanlı “Brezilyalı kalçası” bolluğunun nefes kestiği yer. Erkekleri “Daş ötesi”... “Abdominaller”in (karın kası) sırrı sabahtan akşama aç-bilaç “kumda ayak voleybolu” oynama ürünü. Nüfusu 7.5 milyon. Şehirdeki kadın nüfusu, erkeklerin sekiz katı. Hanımların tek tip plaj kreasyonu vardır; Tanga. El ele tutuşmuş gibi dizili plajlar, marinalar limanlar, 60 metre genişliğinde kordon boyları” süsler denizi. Dik yamaçlı dağlar ile sahil arasınki 4 sıra yüksek binalar şık bir tül perdeyi andırır. Ardı gizemlidir. Dar alanda “kazı-dolgu” paslaşmalarla gerçekleşmiş bu yerleşim, “delgi-askı” ulaşım ile aşılır dik dağlar. Yüksek viyadükler üzerine döşenmiş “uçan yollar mühendislik mucizesidir”. Yeşil doğası büyüler. Özel karizmaya, enerjiye sahiptir Rio. Gidilmeli, görülmeli, aşık olunmalıdır. Dünyaya böyle pazarlanır.
Milliyet Ege’nin haberi;
“Portekizli golf yatırımcısı Grupo Onyria, İzmir Özdere’deki Carpe Diem Claros Oteli‘nin yüzde 57’sini 25 milyon euroya alarak Türkiye’ye adım attı.”
“İnsanın köpeği ısırması” türünden bir haber bu. “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” kapsamına almak da mümkün. Antalya dururken, İzmir. Hem de Özdere. Hem de 25 milyon euro. Hem-i de Golf!
Oysa; 35 yıldır turizm dramları ile nam salmıştır Menderes ilçesine bağlı bu mahalle. Yatırım yapmayanın bir, yapanın bin pişman olduğu ticari deneyimlerle anılır bu bölge. Yatak kapasitesi ittire-kaktıra 35 yılda 9 bin olabilmiştir 40 kilometrelik bu sahil şeridinde. Yatakların 3 bin 500’ü Türk Hava Kuvvetleri ile Merkez Bankası Eğitim Kampları’nda bulunur; Hititler’den bu yana 20 ulusu bağrına basmış bu tarihi bölgede.
Kışın 15 bin, yazın 100 bin nüfus barınır bu yerde. İddiaya göre “Bedava çay” yalanı vardır otellerinde. “Baştan pazarlık yapın!” uyarısı yapılır motel ve pansiyon müşterilerine. Ortamın tarifi; “Ekstralar şişiriliyor. Hesabınızı iyi tutun. Şezlong az, Müessesenin umurunda bile değil” olarak dolanır dillerde. “Para peşin!”in pişmanlığı; “Yan tarafta Çingene çadırları var. Gece
Farklılık arayışı ve fiyatların yüksekliği insanları karavan ve çadırlarda tatil yapmaya yönlendiriyor. Bu tip tatil yapmak isteyenlerin en büyük endişesini ise altyapı ve güvenlik eksikliği oluşturuyor. Turizm Bakanlığı’ndan konuya el atmasını isteyen karavan ve çadır tatilcileri, bu sayede sahillerin beton yığınına dönmesinin önüne geçileceğini öne sürüyor. Türkiye’nin keşfe ve konaklamaya müsait bir ülke olduğuna dikkat çeken sektör temsilcileri, karavan turizmine yatırım yapılması halinde Avrupa ve Amerika’dan birçok turistin karavan ve çadırları ile Türkiye’ye akın edeceğine değiniyor.
Aslında sevgili dostlar yukarıda karavan ve çadırcı dostlarımı az çok rahatlatacak kısa bir bilgi verdim. Ama bugün başka türlüyüm. Bayadır canım sıkkın ve bugün açıkçası bunu sizle paylaşmak istedim. Biliyor musunuz? Benim herkesin olduğu gibi dünya iyisi fedakar bir karım ve dünya güzeli bir kızım var. Bunu neden söylüyorum; çünkü şu en sıkıntılı dönemimde ancak bu kadar destek olunabilir. Hele ki bir de kardeşim var. O da İstanbul’da yaşıyor. Adı Şerif. Aslen Antakyalı. Delikanlı ve yakışıklıdır benim kardeşim. Oldum olası hep; “İzmir şöyle güzel, İzmir böyle güzelmiş” diye bana hep
Biz İzmirliler Şair Eşref‘i bir bulvar adı olarak biliriz. Kaymakamdır kendisi. İzmir’e yaptığı hizmetler, tarihe maletmiştir onu.
Eşref bey Egenin şirin ilçelerinden birinde kaymakamlık yaparken, eşkiya baskısından bunalır. İstanbul’a birbiri ardına telgraf çekmektedir.
“Eşkiya kasabayı bastı tez elden asayişin sağlanması için yardım.”
Gelen cevap devamlı aynıdır;
“İdare-i maslahat ediniz.”(hal yolunu kendiniz bulun ya da idare edin)
En sonunda eşkıya kaymakamlığı basar. Bir fırsatını bulan Eşref bey, durumu sadrazama bildirir. Telgrafa gelen cevap aynıdır;
“İdarei maslahat ediniz.”