Asil Tuncer; profesyonel turist rehberi. İzmir’de turist gezdirmeyi anlatıyor. Ayrıntıyı sona bırakalım. Alıntılardan durumu siz değerlendirin:
* * *
İzmir’de trafik keşmekeşi sizi canınızdan bezdirir. Turisti o güruhtan alıp çıkarmak boynuna kordon dolanmış bir bebeği anne karnından çıkarmak kadar zorlu bir operasyon gibidir.
Turisti Kemeraltı’na soktuk diyelim; daha siz anlatım yaparken hanutçular etrafınızda cirit atmaya başlıyor. Tesadüfen etrafınıza konuşlanan insanların aslında birer mağaza kurdu olduklarını sonunda öğreniyorsunuz. Anafartalar Caddesi’nde turistle yürümek iğneli fıçı gibi. Resmen işkence. Şadırvan hatta Hisar’a kadar takip ediliyor; sözlü tacize uğruyorsunuz. Ne derseniz deyin başa çıkamazsınız. Daha girişte polis karakolunun yanı başında Meserret Oteli’ni anlatırken bile polisin gözü önünde turistinize ve size taciz yapılıyor.
Agora’yı gezeceğiz. Araçla daracık yoldan girmek zaten zor. Kaldırımı olmayan yolda insanlar yolun içinden yürüyorlar. Turist araçlarına ayrılan park yerinde turist aracı hariç her türlü araç mevcut. Namazgah’ta eylem çadırı bile gördüğümüz oldu.
Havra Sokağı malum. Sinagogların arka sokakları temiz tutulursa daha şık olur. Kemeraltı başlı başına bir şehir. Hem tarih hem arkeoloji yaparsınız, hem de nostalji. Her renk ve tondan eğlenceli bir 2-2,5 saat hatta bir de yemek ve ardından Kızlarağası’nda çay; hele kahve.
Smyrna Höyüğü’nden başlarsak tura sabah saatleri daha iyi bayraklı için. Yalnız Cumartesileri höyüğün hemen doğu duvarına bitişik kurulan pazaryerinin atık ve çöpleri kazı alanına bir şekilde doluşunca hemencecik o anda iştahınız kaçıyor. Antik Liman’dan Nekropol’e doğru yürürken demir parmaklıklardan içeri taşan bu çirkinlikleri görmemek için hep sağa höyüğün kazı alanına doğru bakmak lazım; ta ki Antik Çeşme’ye kadar.
Kadifekale kendi başına ayrı bir kangren. Hava Şehitliği’ne gelip çatal olan yoldan sola doğru kıvrılmaya meyillenince; araçların yarattığı psikoloji, “İğne deliğinden fili geçirmek” gibi. İçeri girdiniz. Güvenlik var. Güzel. Yalnız bir de şu tuvaletler açık olsa. Bu şehirde yabancı birisi rahatlıkla donuna eder.
Pazar günleri vapurların Alsancak’a uğramamasını hayatta anlamış değilim. İlgililer Alsancak Limanı’ndan başlayarak vapura binmek için Konak’a kadar bir yürüsünler de görsünler.
Kordon’da araç bekletip grup indirmek ve bindirmek; kaos ve hatta işkence. Onu da geçtim. Fuar’daki Tarih ve Sanat Müzesi için Montrö Kapısı’na yanaş sonra yürü ve müze gez. Araç ise gitsin kendine bir yer bulsun sonra gelip seni alsın...
* * *
Şimdi; Profesyonel Turizm Rehberi Asil Tuncer‘in yukarıda anlattıklarının altına şu son gelişmeyi iliştirin.
İzmir’e önceki hafta, Turizm Oscar’ı olarak nitelendirilen Dünya Ödülleri’nde (World Travel Awards), Avrupa’nın En İyi Kruvaziyer Destinasyonu ödülü verildi. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş sayesinde. Bu ödülle İzmir, Avrupa’nın 13 önemli kentini geride bırakarak birinci oldu.. İngiltere’de bulunan Dünya Turizm Oscarları komitesine nisan ayında yapılan başvuru, sektör duayenleri tarafından değerlendirildi. İzmir Ticret Odası’nın kruvaziyer turizmini geliştirmek için yaptığı çalışmalar sonucu, 2010 yılında da 141 seferde 355 bin 899 yolcunun kente geldi. Bu yılın sonunda 650 bin yolcuya ulaşılacak. 2012 yılında 12 aylık sezon ile 1 milyon yolcu hedefleniyor.
Bence çıkan sonuç şu;
Dünyada 30 milyar dolarlık pazara sahip kruvaziyer turizmi, İzmir’de madalyonun öbür yüzündekiler göz ardı edilir ise Kuru Valiz Turizmi olarak kalır.