Nuray Mert

Nuray Mert

nuray.mert@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeni Şafak gazetesinde, pazar günü, Hilal Kaplan, ‘Yeni Kandil Muhipleri’ başlığı altında, benim Kürt meselesi konusundaki tavrımı tartışma konusu etmiş. Kürt meselesi veya başka bir konuda, ben de dâhil, kamuoyu önünde görüş ve tavır sergileyen herkesin söyledikleri tartışmaya açıktır, bu konuda hiçbir sorun yok. Sorun yazının başlığı; yazarın ‘Kandil bağlantısı’nın ‘suç’ olduğunu ve bu tür bağlantı imalarının ‘suç duyurusu’ mahiyeti taşıdığı gerçeğini dikkate almasını beklerdim. Söz konusu olan özensizlik de olsa, kendisine aydın, demokrat diyen kimsenin ‘muhbir vatandaşlığa’ tevessül etmemesini beklemek durumundayız.
Yok, anlayış bu değilse, o zaman oldu olacak tüm BDP’lileri, Bağımsız Adayları, onlara yakın duranları, hatta anlamaya çalışanları ‘suçlu’ veya potansiyel suçlu ilan edin olsun bitsin.

‘Ruhsuz ve duygusuz’
İşin bu tarafı bir yana, söz konusu yazıda o kadar çok konu başlığı var ki, neresinden başlayayım bilemiyorum. İsterseniz önce ve özetle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tavrımın bir ‘kara propaganda’ya malzeme olmasına alıştığımı, bu konuda niyet halis ise, bu kara propagandaya prim vermek yerine yazdıklarımı daha dikkatli okursa söylediklerimin isnat edilen iddialarla alakası olamayacağını anlayabileceğini belirteyim. Ayrıca, o dönemde, kendi gazetesinde çıkan ve benim söylediklerimle örtüşen bazı yazılara da göz atmasını tavsiye edeyim.
Son olarak, ama asıl önemlisi, gelelim Kürt meselesindeki tavrıma, daha doğrusu Kaplan’ın sorun ettiği ‘değişen tavrıma’. Kürt meselesine daha yakından baktıkça görüşlerimin ve tavrımın değiştiğini çeşitli vesilelerle yazdım. Kamuoyu önünde fikir beyan edenlerin kendi düşünce serüvenlerini izah etmeleri gerektiğini düşündüğüm için yazdım. Ama sadece o değil, daha önemlisi, başkalarına da daha yakından bakmalarını, göz ardı ettiklerini dikkate almalarını tavsiye etmek için yazdım. Son olarak, ‘Bir Halkı Anlamak’ başlığı altında geçmişte yazdıklarımın siyaseten ve rasyonel olarak makul bulunabileceğini, halen savunula- bileceğini, ama şimdi bu bakışı ‘ruhsuz ve duygusuz’ bulduğumu da bu nedenle özellikle belirttim.

‘Kısa sürede olup bitmedi’
Diğer taraftan, bu değişim kısa bir süre içinde olup bitmiş değil. ‘AKP iktidarının yapıp ettikleri illa başarısız olsun da ne olursa olsun’ gayretiyle hiç değil. Kaplan, bu kanaate varmadan önce, geçmişte yaptıklarımı daha dikkatli izlemiş olsaydı, bunun böyle olmadığını görürdü, tabii görmek istiyorsa. 2005 yılında, bir aydın grubunun Başbakan ile bir görüşme yapmasını sağlamak için elimden geleni yaptım. Başbakan’ın Diyarbakır ziyareti öncesi, (grubumuza katılmasını istediği dört gazeteci ile birlikte) bizi toplantıya davet edip görüşmesini büyük bir sevinçle karşıladık. Ama o dönemde de, AKP’ye İslamcı kanattan muhalif isimlerden, Nihat Genç’e kadar birçoklarının eleştiri ve hakaretlerine maruz kalmıştık.

Gösteri dünyası değil!
Daha sonra, 2007 seçimlerinin hemen ardından DTP’ye kapatma davası açılması üzerine yine bir aydın grubu olarak DTP’yi Meclis’te destek mahiyetinde ziyarete gittik. DTP’de gruba konuşma yaptık. Bu çabalar çerçevesinde, Kürt siyasal çevreleriyle çok uzun konuşma, tartışma imkânı buldum. Bir gün imkân olursa, tüm bu süreci daha uzun anlatmak isterim. Şimdilik kısaca, durduk yerde, bir daldan öbürüne zıplayan birisi olmadığımı söylemekle veya hatırlatmakla yetineyim.
Son olarak, genç demokrat bir aydına böylesi zor bir zamanda, Kürt siyasal hareketine yakın durmanın insanın kendi vicdanına hesap verebilmek dışında hiçbir getirisi olmadığını hatırlatmak isterim. Siyaset gösteri dünyası değil, hele zor konularda hafife alınır yanı yok. Bu alanı kim, ne adına ‘PR’ meselesi olarak görür bilemiyorum; ama umuyorum Hilal Kaplan şimdi olmazsa, belki benim yaşıma geldiğinde, bu denli ciddi işlerin PR gibi şeyler ile birlikte telaffuz edilmesinin ne kadar hakkaniyetsiz ve incitici olduğunu görür, anlar. Sadece o değil, niyet halis, sahihse ve kim sadece anlamak, sadece tartışmak istiyorsa görür, anlar; fazla söze hacet yok.