Can Sarıçoban ‘Düşler ve Hiçlik’ adlı ilk kitabıyla okuyucuyu 'uzaklardaki bir geçmiş ve gelecek' arasına sıkışmış gencecik bir delikanlının gözünden, kimi zaman neşeyle, kimi zaman hüzünle, kimi zaman da nefesini tutarak eşlik edeceği eşsiz, ömre bedel bir yolculuğa çıkarıyor. Kitabın hikayesini ve hayatına dair diğer detayları kendisiyle konuştuk...
- ‘Düşler ve Hiçlik’ adlı kitabınızdan bahsedelim öncelikle... Hikayesi ve sizin için ifade ettikleri neler?
Aslında birçok şeyi aynı anda ifade ediyor diyebilirim. Uzun yıllar yaşadığım farklı ülkeler ve farklı şehirlerde düzenli olarak günlük tutmayı ihmal etmedim. Bunlardan yola çıkarak bir hikaye oluşturmak ve onları değerlendirmek istiyor, bir yandan da o yıllardaki ruh halinden tamamıyla kurtulmak, bir nevi zehri atmak istiyordum. Elbette geçmişte yazdıklarım, yalnızca yola çıkış noktaları oldu sonrasında hikaye bambaşka yerlere evirildi. İkinci olarak ise bir kitabı baştan sona yazma disiplinini elde etmek, bunu pratiğe dökmek istiyordum. Yıllardır buna içten
İçinde bulunduğumuz modern dünyada, ‘güvenlik’ öne çıkan kavramlar arasında... Dolayısıyla akıllı teknolojiler, pek çok konuda olduğu gibi kişisel güvenliğimizde de devreye giriyor. Artık evinizi ses gücüyle kontrol etmeye, akıllı kilitlerle eve anahtarsız girmeye, iç dış mekan kameraları ve alarmlarla huzurun keyfini çıkarmaya hazır olun. Ev teknolojisindeki en son yenilikleri konusundaki tüm detayları Yale Akıllı Konutlar Başkan Yardımcısı Kate Clark ile konuştuk.
- Dünyada trend olan yenilikçi akıllı ev teknolojilerinin özelliklerini anlatır mısınız?
Tüketicilere sorunsuz bir kullanıcı deneyimi sunmak üzere birlikte çalışabilen ev teknolojisi çözümleriyle gelecekte dünyamız her zamankinden daha bağlantılı olacak. Bu, markası ne olursa olsun birden fazla ürünü bir arada kullanabileceğimiz anlamına geliyor. Örneğin, bir sağlayıcının akıllı kilitleri, diğer markaların kapı zillerine, güvenlik kameralarına ve ev alarmlarına bağlanabilecek, hepsini tek bir uygulama üzerinden çalıştırmak ve tercih edilen sesli
Geçtiğimiz yıl sekiz kurucu ortak tarafından kurulan ‘Mersin Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’, tarım, turizm, tekstil, gıda ve hediyelik eşya satışı gibi pek çok projeyi bünyesinde barındırıyor. Kooperatif, gıdada doğa dostu üretimi desteklemek ve kente özgü yerel tohumların ve tarımsal ürünlerin korunmasını sağlamayı amaçlıyor. Tabii ki, merkezinde kadınlar var... Mersinli kadınların ürettiği tarım, gıda, tekstil ve hediyelik eşya üretiminin ve organizasyonun yapıldığı, kooperatifin kurucu başkanlığını da yine bir kadın yürütüyor: Meral Seçer… Kendisinden kooperatif ile ilgili detayları konuştuk.
- Kooperatifinizin kuruluş hikayesi nedir?
Kooperatifimiz, geçtiğimiz yılın Kasım ayında 8 kurucu ortak ile kuruldu ve hemen ardından ‘Mersinden’ markası ile üretime başladık. Bildiğiniz gibi, üretim ve ürettiğimiz ürünlerin sürdürülebilir bir şekilde ekonomiye kazandırılması, tüm Türkiye’nin olduğu gibi kentimizin de öncelikle ele alması gereken konuların başında geliyor. Bu anlamda yeni
Türkiye’de yaptığı akademik kariyerinin sonucunda sektördeki uzmanlığı ile tanınan ve bilinen Türk besteci Mustafa Yazıcıoğlu, yer aldığı projeler ile dünyanın da önde gelen isimleri arasında anılıyor. Film müziği çalışmalarına Amerika’da başlayan ve kariyerini Los Angeles’ta sürdüren Yazıcıoğlu, ilk deneyimini 2005 yılında yönetmenliğini ‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesinin yönetmeni Peter Jackson’un yaptığı ‘King Kong’ filmindeki asistanlığı ile yaşadı. Türkiye’deki ilk uzun metraj film çalışmasını, 2010 yılında yönetmenliğini Ahmet Faik Akıncı’nın yaptığı ‘Kubilay’ filmi ile gerçekleştirdi. Yazıcıoğlu, bugünlerde film müziği alanındaki en büyük projem dediği Oscarlı aktör ve film yapımcısı Forest Whitaker’in yapımcılığını, Alex Ardenti’nin de yönetmenliğini üstlendiği ‘The Driver’ filminin müziklerini besteliyor. Şimdilerde yeni single'ı M.O.N.O.L.O.G.U.E'un heyecanını yaşayan Yazıcıoğlu ile müziğe ve yeni projelerine dair konuştuk...
-
Ev-ofis kavramının güçlenmesi ve dijital dünyaya hızlı bir şekilde adapte olmaya başlayınca rahat ve özgür çalışma ortamları yükselişe geçti. Evden çalışma, işini evden yönetmek, evde moda, evde şık giyim gibi kavramlar hayatımızın merkezi haline geldi. Peki, bu yükseliş evden çalışma sisteminde giyim tarzımızı nasıl etkiledi? Ev giyim modasındaki son trend belirleyiciler neler oldu? En önemlisi ise bu süreç iş motivasyonumuza nasıl yansıdı? İletişim, Marka ve İmaj Danışmanı, Dr. Burçak Ilıman yanıtladı...
- Evden çalışma sistemi çalışanların stilini nasıl etkiledi?
Dünya Sağlık Örgütü'nün Covid-19'u salgın ilan etmesinin üzerinden 11 ay geçti. Birçoğumuz aniden evden çalışmaya geçiş yaptık ve yepyeni bir döneme başladık. Nasıl iletişim kurduğumuz, bağlantı kurduğumuz ve yarattığımız ‘karma’ bir çalışma tarzı geliştirdik. Ofislerimiz sanal oldu, günlük sosyal etkileşimleri kaybedersek bunun ne anlama geleceğini ilk bir hafta çok sorguladım. Şimdi geldiğimiz noktada yapılan
Uluslararası Thetahealing Eğitmeni İpek Senem Aydın, ‘Bu teknik, açık ve net bir şekilde geçmiş deneyimlerimizin bizde yarattığı olumsuz durumları, engelleri, blokajları hızlıca yapılandırır. Kendi istediğimiz hayatı kurabilmemize yardımcı olur” diyor. Detaylar röportajımızda...
- Thetahealing tekniğinin nasıl bir bilimselliği var?
Thetahealing tekniği zihnimiz, bedenimiz ve ruhumuz için yaptığımız her şeyde erdemler geliştirerek, pozitif düşüncelerle hayatı yaşamamızı ve sınırlayıcı inançları anda dönüşmesini sağlayan bir meditasyon yöntemi. Kişi, theta beyin dalgasındayken bilinç açık olarak artık ona hizmet etmeyen blokajları bulur ve bunları pozitif inançlar ile değiştirebilir. Bu tekniğin kurucusu Vianna Stibal, “Thetahealing’i daha iyi insanlar olmamız için zihnimizi theta frekansında yeniden programlamaktır” olarak ifade eder. Thetahealing herhangi bir dil, din, ırk gözetmeksizin herkes tarafından kullanılabilir ve uygulanabilir.
- Pandemi süreci pek çok kişinin hayatında ciddi fiziksel ve ruhsal değişimlere neden oldu. Bu süreçten en
Tutadojora Mimarlık Kurucusu İç Mimar Özlem Algül ile pandemide iç mimarlık, pandeminin getirdiği yeni yaşam şartlarında evlerin kullanımının nasıl değiştiği, mimarlık sektörünün bundan nasıl etkilendiği ve iç mekanlarda 2021 kış dekorasyon trendleri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
- Hayatımızın yeni gerçekliği pandemi süreci sizce iç mimariyi nasıl etkiledi?
Yaşam alanı kelimesi her yerdeki yaşam alanını evlere aldı. Güne başlarken uğradığınız kahvenizi aldığınız o istasyon artık çantanızda bir kahve matarası, ofisiniz bilgisayar çantanız, spor salonunuz bir mat, okullar online, işler online tüm bu dinamikleri sığdırmaya çalıştığımız evler her şeyimiz.
Mimarlık ve iç mimarlık tüm gelişim ve süreçleri tarihinde yepyeni bir dönemine sayfa açtı bu dönemin içinde olmak bizi standartların dışında düşündürmeye, yeni çözüm önerilerine, ezberleri yıkan yenilikçi fikirler üretmemize, araştırmaya, bilgimizin üzerine yeni güncelleme gelmesi hali hissi çok heyecan
Biz onu akademisyen, öğretim üyesi ve danışman kimlikleriyle tanıyoruz. Prof. Dr. Ali Atıf Bir, tüm bu kariyerlerinin yanına artık yayıncılığı da eklemiş durumda. Bir ile 'The Kitap', The Roman' ve 'The Çocuk Yayınları olmak üzere 3 markasını ve Türkiye'deki kitap okuma alışkanlıklarını konuşmak üzere bir araya geldim...
- Sizi, yayınevi kurmaya iten nedenler nelerdi?
Keşke ünlü olmak, para kazanmak falan diyebilseydim. Yayınevi kurmak kolay, ama olmak zormuş zaten. 2015 yılında, o zaman tam zamanlı öğretim üyesi iken istediğim güzel kitapları çevirtebilmek üzere, bir teklif üzerine kurdum. Bibliomanyak olduğumu bilen, bir tanıdıktan gelmişti teklif. Sonra üniversiteden emekli olunca tamamen devralıp gerçek bir yayınevi olma serüveni başladı. The Kitap, The Roman ve The Çocuk Yayınları olmak üzere üç marka adı altında yayıncılık yapıyoruz.
- Bir yayınevinin başarısı hangi kriterlerle ölçülür?
Tek çeşit yayınevi yok. Parasıyla kitap basan yayınevlerinden tutun da sadece test kitabı basıp satan yayınevine kadar. Nasıl bir segmente hitap