Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

II. Dünya Savaşı’nın İngiliz bir asker üzerindeki etkisini anlatan film benzerlerinden finaliyle ayrılıyor

Eric Lomax’in çok satan otobiyografi kitabından uyarlanan “Geçmişin İzleri / The Railway Man”, “Sinemada
II. Dünya Savaşı ile ilgili anlatılmamış bir öykü kaldı mı?” diye soranlara yanıt niteliğinde. Evet, savaşın işlenmemiş ender bölümlerinden biri Japonların esir aldıkları İngiliz askerlerini Tayland’da demiryolu inşaatında çalıştırmalarıydı. “Geçmişin İzleri” sayesinde bu eksik kapandı.
Savaşa yaklaşımı alışılmışın dışında
İşte bu askerlerden biri olan Eric (Colin Firth), ilerleyen yaşlarında, Nicole Kidman’ın üzerinden atamadığı donukluğuyla canlandırdığı Patti’yle bir trende tanışır, hemen
âşık olup evlenirler. Ancak Patti, kocasının travmasının yıllar sonra da sürdüğünü fark eder.
Bir arkadaşının akıl almaz bir fedakarlığından sonra bu sorunla yüzleşmeye karar veren Eric, Tayland’a dönüp ona işkence eden Japon askerini bulur.
Düz anlatımı ve atmosferiyle benzerlerinin arasında öne çıkacak bir yönü olmayan filmin tek ilginç yanı, Japon askerini bulmasından sonraki finale yakın bölümü. Standart “İntikamını al, hayatına devam et” temasına yüz vermeyen film, savaşla ilgili söyledikleriyle alışıldık yaklaşımdan ayrılabiliyor. Finalindeki farka rağmen savaşın sonunda Japonya’ya atılan atom bombalarını düşünmeyi sürdürürseniz, Eric ve arkadaşlarının çalışma kampındaki “büyük travması”yla özdeşleşmeniz pek kolay olmuyor. Filmde ayrıca hâlâ kemanların duygusal anlarda inlediği müzik çalışmalarına bağışıklık kazanmamış izleyiciler düşünülmüş ve duygusal anları bu şekilde anlama imkanı sağlanmış durumda.
Firth, Eric karakterinde ciddi bir aktörden beklenen performansı sergiliyor. Nicole Kidman’ın ise suratını dondurma sevdasının sonucunun yer aldığı her projeye zarar vermeye evrildiğini de bu film vesilesiyle bir kez daha anlamak mümkün.

Haberin Devamı

Dolan’dan tür denemesi

En son “Mommy” ile ana yarışmada yer aldığı Cannes’dan Jüri Özel Ödülü alan, üstelik bu ödülü Jean-Luc Godard’la paylaşan Xavier Dolan, 19 yaşından beri takip edilen ve bazılarınca genç deha kabul edilen bir yönetmen/senarist/aktör.
Ancak Dolan, hızla yeni filmler çektikçe
bu kabulün gerçekliği sarsılıyor gibi görünüyor. Psikolojik gerilim türündeki filmi “Tom Çiftlikte / Tom a la ferme” de Dolan’ın deha sıfatını sorgulatan bir yapım... Erkek arkadaşı Guillaume’un cenazesi için ailenin çiftlik evlerine giden Tom, nedense burada kendisini Guillaume’un abisi ve annesiyle tuhaf ilişkiler yumağında bulur. Psikolojik gerilimlerde açıklanması beklenen “nedense”nin cevabını yeterince veremeyen Dolan, bir kez daha ana karakteri kendisinden başkalarına emanet edemediği filmi “Tom Çiftlikte”de, tür denemelerinde yeteneğinin çöktüğüne şahit ediyor.

Haberin Devamı

HAFTANIN YENİSİ

“WE ARE WHAT WE ARE / KAN KOKUSU”
Meksika yapımı korku filminin Jim Mickle tarafından çekilen yeniden çevrimi, en az orijinali kadar başarılı olabilen bir korku filmi. Bu tür ile toplumsal eleştiriyi birleştiren ender rastlanan örneklerden.

Haberin Devamı

“Geçmişin İzleri / The Raılway Man”
Yön.: Jonathan Teplitzky
Oyn.: Jeremy Irvine (Genç Eric), Colin Firth (Eric), Stellan Skarsgard (Finlay), Michael MacKenzie (Sutton), Nicole Kidman (Patti)
Sen.: Frank Cottrell Boyce, Andy Paterson (Eric Lomax’in kitabından)
Gör.: Garry Phillips
Müz.: David Hirschfelder