Sadık uyarlama
Yeniden çevrim furyasının yeni üyesi “Güzel ve Çirkin / Beauty and the Beast”, 1991 yapımı klasik Disney animasyonun oyuncularla çekilen uyarlaması... Hikaye tanıdık. Lanetlendiği için Çirkin’e dönüşen bir prens ve eşyalara dönüşen şato ahalisinin üzerindeki lanet ancak Çirkin sevip sevilince kalkacaktır. Şatoya bir mahkum olarak gelen Güzel, zamanla Çirkin’le bağ kurmaya başlar. Gerçek güzelliğin insanın içinde olduğu temasını işleyen müzikal film, “Alacakaranlık” serisinin son filmlerinin yönetmeni Bill Condon’ın imzasını taşıyor. Aynı zamanda gay bir karaktere yer veren ilk Disney filmi. Bu bilindik hikaye, Güzel’i popüler oyuncu Emma Watson’ın canlandırmasıyla yeni nesillere ulaşacak. Ancak birkaç modern dokunuş dışında 1991 yapımı filminden fazla uzaklaşmayan bu sadık uyarlama, yakın dönemin masalları değiştirme eğilimine yüz vermiyor.
Film yeni nesillere ulaşmaya çalışsa da heyecan vermeyen bir yeniden çevrimin ötesine geçemiyor. Sinema sürekli aynı masallara dönerek zamanın ruhunu yakalamaya çalıştıkça bu masalın sinemasal olarak en heyecan verici ve zamana direnen versiyonunun hâlâ 1946 yapımı Jean Cocteau filmi olması, işin ikilemi.
“Güzel ve Çirkin / Beauty and the Beast”
Yön.: Bill Condon
Oyn.: Emma Watson (Belle), Dan Stevens (Beast), Luke Evans (Gaston), Josh Gad (LeFou), Kevin Kline (Maurice), Ewan McGregor (Lumiere),
Ian McKellen (Cogsworth) Sen.: Stephen Chbosky, Evan Spiliotopoulos
Gör.: Tobias A. Schliessler
Müz.: Alan Menken
Evim olmadan asla!
Eleştirmenlikten yönetmenliğe geçen Brezilyalı sinemacı Kleber Mendonça Filho’nun bu yıl Cannes Film Festivali’nde yarışan filmi “Aquarius”, ismini ana karakteri Clara’nın (Sonia Braga) yaşadığı apartmandan alıyor. Ana meselesi, Clara’nın kentsel dönüşüme uğrayacak Aquarius’taki evini terk etmek istememesi. Müzik eleştirmeni Clara, çok sevdiği dairesi üzerinden geçmişine ve şimdiki hayatına sahip çıkmaya çalışıyor.
Film güçlü, kararlı ve inatçı Clara karakteri yardımıyla günümüz Brezilya’sındaki politik durumu da gösterirken 1970’lerin sol görüşlü neslinin hızla değişen dünyada değerleri için verdikleri mücadelenin evrenselliğini hatırlatıyor. “Aquarius” kusursuz akan bir film olmasa da kurduğu güçlü portre ve bahsettiği meselelerle ilgili yakaladığı detayların tanıdıklığı üzerinden değerli.
Oscar adayı animasyon
Bu yılki Akademi Ödülleri’ne animasyon dalında aday “Kırmızı Kaplumbağa / La Tortue Rouge”, Hollandalı animasyoncu Michael Dudok de Wit’in ilk uzun metrajlı animasyonu ve türün yaratıcı sinema diline sahip örneklerinden.
De Wit daha önce bir kısa animasyonuyla Oscar kazanmış bir isim ve “Kırmızı Kaplumbağa”da Hayao Miyazaki’nin Stüdyo Ghibli’siyle işbirliği yapıyor. Diyalogsuz animasyon bir adaya düşen bir adamın önce bir kadınla tanışmasını, çocuklarının olmasını konu alıyor. Sade çizimlere sahip film, iletişim ve hayat döngüsü üzerine temellerden yola çıkıyor ve özgün bir sinemanın zarafet ve sadelikle yaratılabileceğini kanıtlıyor.
Haftanın diğerleri
- “Yaşam Kürü / A Cure for Wellness”, “Karayip Korsanları” serisinin ilk üç filminin yönetmeni Gore Verbinski’nin yeni filmi. Psikolojik gerilim türündeki film, İsviçre’de bir tedavi merkezinde işlerin göründüğü gibi olmaması üzerine.
- Peter Chelsom’ın yönettiği “Bu Dünyanın Dışında / The Space Between Us”, Mars’tan Dünya’ya yolculuk yapan genç bir adamın bu gezegeni keşfetmesi üzerine.
- Lauren Oliver’ın aynı adlı gençlik romanından uyarlanan “Ben Ölmeden Önce / Before I Fall” Ry Russo-Young’ın yönettiği bir dram. Zoey Deutch ve Halston Sage’in başrollerini paylaştığı film, bir günü tekrar tekrar yaşayan bir lise öğrencisine odaklanıyor.
- Yılmaz Erdoğan’ın “Haybeden Gerçeküstü Aşk”ının sinema uyarlaması “Tatlım Tatlım”, dört çift üzerinden kadın erkek ilişkilerini mizahi bir dille ele alıyor.
- Serdar Bardakçı’nın yönettiği korku filmi “Kuyu”, babasını kaybetmiş Ömer’in gizemli olayların üstüne gitmesini konu alıyor.
