Christopher Nolan iddia yüklü savaş filmi “Dunkirk”te II. Dünya Savaşı’nın zorlu mücadelesini anlatırken yönetmenlik ve teknik açıdan kusursuz, söylem açısından ise vatansever bir üslup tutturuyor
Christopher Nolan’ın “Memento”dan “Batman” üçlemesine “Başlangıç”tan “Yıldızlararası”na uzanan filmografisini basite indirgeyip tarif etmek için tek bir kelime seçsek bu, “iddia” olurdu. Sürekli daha zora, ana akım hikaye anlatımında çetrefilli olana yönelen Nolan’ı, savaş filmi “Dunkirk”e iten de bu hikayenin zorlukları gibi görünüyor.
Önce kısa bir tarih dersi. II. Dünya Savaşı’nın en kritik anlarından birinde Fransa’daki Dunkirk’te mahsur kalan İngiliz ordusu, her kurtulma denemesinde Almanya ordusunun saldırısına uğruyor. Winston Churchill sahildeki yüz binlerce askerden 30 binini kurtarmanın elzem olduğunu söylerken, asker ve sivillerin işbirliği ordunun hemen hemen tamamını bu kapandan kurtarıyor ki, savaşın seyrini değiştiren bir gelişme bu.
Nolan’ın kuralları
Romero’ya saygıyla
GÜNEY Kore yapımı zombi filmi “Zombi Ekspresi / Train to Busan”, geçen hafta kaybettiğimiz George Romero’nun alt türe ve sinemaya etkisinin genişliğini kanıtlıyor. Dolayısıyla ona saygı sunmak için birebir. Yeon Sang-ho’nun imzasını taşıyan filmde kızını doğum günü için Busan’daki annesinin yanına götürmeye çalışan bir baba, işçi sınıfından bir adam ve hamile eşinin de aralarında olduğu bir grup yolcu, Busan’a giden bir trene binerler. Hızla yayılan ve insanları zombilere çeviren salgın, onların trenini de etkiler.
Canet’nin bunalımları
Oyuncuların kendi personalarıyla rol aldığı filmlerin yeni bir örneği Fransız sinemasının önemli isimlerinden Guillaume Canet’nin yönetip kendisini canlandırdığı “Rock’n Roll”. Filmde, rol arkadaşından cazibesinin kalmadığını duyan Canet, bir orta yaş bunalımına giriyor. Xavier Dolan’ın filmi için seçilen kız arkadaşı Marion Cotillard harıl harıl Kanada Fransızcası çalışırken Canet, bunalımdan bunalıma sürükleniyor. Sinema endüstrisi şakaları ve aktörün kendi kendisiyle dalga geçişi “Rock’n Roll”u bir süre sürüklese de seyir süresi uzadıkça film, mizahını kaybediyor.
Haftanın diğer filmleri
- Jim Jarmusch’un yönettiği 1991 yapımı “Dünyada Bir Gece / Night on Earth”, yenilenmiş kopyasıyla Türkiye’de ilk kez gösterime giriyor. Oyuncu kadrosunda Winona Ryder ve Gena Rowlands’ın da olduğu film, New York’tan Helsinki’ye beş şehirde geçen beş taksi hikayesi sunuyor.
- Hollandalı yönetmen Martin Koolhoven’ın aralarında Guy Pearce ve Dakota Fanning’in bulunduğu bir oyuncu kadrosuyla çektiği “Brimstone”, sert bir western. Yeni bir vaizin göreve başladığı kasabada saçtığı dehşete odaklanıyor.
- Haftanın yerli korku filmlerinden biri Samet Çakırtaş’ın imzasını taşıyan ve bir grup üniversite öğrencisinin başına gelen korkunç olayları konu alan “Saklambaç: Ölüm Oyunu”. Aykut Can Demirel’in yönettiği “Bezm-i Ezel”, cinlerin musallat olduğu bir kadın hakkında. Falcon’un yönettiği “Kiki ile Miki Alatura” Belçika’ya plak çıkarmak için giden bir ikiliyi anlatan bir komedi.
- Tayland- ABD ortak yapımı korku filmi “Ruhlar Evi / Ghost House”, Rich Ragsdale’in imzasını taşıyor. Film, Tayland’a tatile giden bir çiftin yaşadıklarına odaklanıyor.
- Rusya yapımı “Maşa ile Koca Ayı / Masha i Medved” çocuklar için.