PKK hiçbir zaman, bazılarının iddialarının tersine, “bağımsız devlet” kurma hedefinden vazgeçmedi. Amacını, politik askeri strateji izleyerek gerçekleştirmenin yollarını aramayı sürdürdü. Bu nedenle “sürekli savaş” halinde. Derdi, hiçbir zaman demokrasiyi genişletmek ve derinleştirmek olmadı.
PKK’nın savaş hali sürekli hazırlık yapmayı gerektiriyor. Epey mesafe almasına rağmen yine de bazı zayıflıklarının olduğunun farkında. Sadece fiziki-askeri konularda değil, meşruiyet alanından da söz ediyoruz. Nitekim birçok ülkenin terör örgütü listesinde yer alması bunun göstergesi.
“Savaş hali” fikrini aklından çıkarmayan PKK, tüm imkânlarını, kurumlarını buna göre ayarlamış durumda. Başarısının, bir bütün olarak hareket etmeye, uyumlu çalışmaya bağlı olduğunu biliyor. Bu uyumlu yapı, muhayyel otoriter devletin “amorf” hali olarak tanımlanabilir.
PKK’nın tüm aygıtlarının eşgüdüm halinde tek bir hedefe odaklanması sıkı bir disiplin, hiyerarşi ve denetimle mümkün. Bu çerçevede PKK’nın siyasetini Öcalan, genel stratejisini ise Kandil belirlemeye devam ediyor.
Strateji iki alandan oluşuyor. Askeri ve demokratik yaşamın sunduğu fırsat alanları. Gerek operatif gerekse taktik uygulamalar ise militanlar, milisler ve her biri PKK’nın icazetini almış “siyasi temsilciler” eliyle uygulanıyor. Bu uygulamalar hendek gerisinde milis eliyle “öz yönetim savunması”, kırsalda gerilla, şehirlerde terör biçiminde karşımıza çıkıyor. Amaç kesin sonuçlu bir askeri zaferden çok, politik sonuç üretmektir.
Cephe örgütü ise halkı bir ağ gibi sarıyor. Buz dağının görünen kısmı legal organizasyonlar olmasına rağmen etkili olanlar buz dağının altında kalanlardır. Meşru alan siyasetinin baş aktörü HDP’dir. Tüm cesaretlendirmelere rağmen, kendi başına karar alamaz, PKK’nın izin verdiği yetki alanların dışına çıkamaz. Önceliği asla demokrasinin kalitesi olamaz. Demokrasi, PKK’nın “ulusla kurtuluş mücadelesine” hizmet ettiği sürece işlevsel bir araçtır.
PKK, savaşın cephesini genişletmeyi sürdürüyor. Bir yandan, Marksist örgütleri tek şemsiye altında toplayarak cepheyi kurduğunu ilan ediyor. Öte yandan, Cemil Bayık verdiği bir röportajında, amaçlarının “Erdoğan’ı ve AK Parti’yi devirmek” olduğunu belirtiyor.
Aklımızla alay eder gibi, terör ve şiddetle demokrasi inşa edeceğine inanmamızı istiyor. Oysa siyasi amaçlarını şiddet kullanarak ya da kullanma tehdidinde bulunarak ulaşmak isteyenlere, demokrat değil “terörist” dendiğini göz ardı ediyor. İsterse bunu TAK gibi “çakma” örgüt eliyle gerçekleştirsin.
Tüm şehitlerimizi Çanakkale zaferi dolayısıyla bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum...