ugün, Irak ve Suriye iç savaşı sadece insani ve politik yönüyle tartışılmıyor. Aynı zamanda, aktörlerinin çokluğu, çeşitliliği, savaşın değişen karakteri, yeni teknolojilerle de gündemde.
Devletler kadar devlet dışı aktörler de sahada faaller. Askerler, istihbarat örgütleri, insani yardım organizasyonları, devletimsi yapılar, terör örgütleri, aşiretler, savaş ağaları bunlardan bazıları. Kimi savaşıyor, kimi savaşta kolaylaştırıcı rol oynuyor, kimi para kazanıyor, kimi ise çaresizce iyi işler yapmaya çalışıyor. Ancak son yılların en kaotik tablosuyla karşı karşıya olduğumuz açık. Bu tabloya teknolojinin katkısını göz ardı edemeyiz. Tıpkı insansız hava araçları (İHA) gibi.
TSK’nın yürüttüğü “Fırat Kalkanı” operasyonu bir ayı geride bıraktı. Geçen hafta, harekâta ilişkin yapılan bir açıklamada ilginç bir detay vardı. Açıklama “DEAŞ terör örgütü tarafından, Vukuf bölgesinde bulunan unsurlarımıza, drone’dan atılan bombayla düzenlenen saldırı sonucu 3 personelimiz hafif şekilde yaralanmıştır” diyordu. Aslında açıklamanın satır aralarında ilginç gelişmelerin önemli ipuçları saklıydı.
Suriye iç savaşı, sadece devletlerin değil örgütlerin de yetenek ve yaratıcılıklarını yarıştırdıkları test alanına dönüştü. Örneğin, daha şimdiden ondan fazla ülkenin, çok sayıda devlet dışı aktörün insansız hava araçları Suriye semalarında uçuyor.
Her ne kadar hukuki ve ahlaki boyutu tartışılıyor olsa da İHA’lar istihbarat, saldırı ve propaganda amaçlı kullanılıyor. Tam zamanlı istihbarat sağlaması nedeniyle de, hızla hareket eden, sürekli yer değiştiren hedeflerin tespitinde önemli bir role sahipler.
Sözünü ettiğimiz İHA’ların hepsi aynı kapasite, menzil ve hassasiyette değil. Farklı ölçek ve özellikteler. ABD teknolojisi sofistike ve pahalı iken, Çin bu sektörde de ucuz fiyatıyla piyasayı ele geçirmek üzere. Türkiye ise yirmi yılı aşan kullanım tecrübesinin ardından teknolojik olarak epey mesafe aldı. Sonuçta savaşın robotlaşmasının en etkili örneklerinden İHA’ya devletler de, örgütler de her geçen gün daha fazla alaka gösteriyor.
Terör örgütleri de boş durmuyor. Bir yandan İHA’lara karşı pasif tedbirleri geliştiriyorlar, bir yandan da benzer araçlarla cevap vermenin yollarını arıyorlar. Ne de olsa “öğrenen ve uyarlamayı bilen” örgütler olarak tanımlanıyorlar. Piyasadan buldukları malzemelere yaratıcılıklarını ilave ederek kendi “silahlı İHA’larını” imal edebiliyorlar.
DAEŞ gibi örgütler piyasadan satın aldıkları amatör İHA’ları önceleri istihbarat ve propaganda amaçlı kullandılar. Şimdilerde ise saldırı amaçlı kullanmaya başladılar. Teknolojileri düşük olsa da, psikolojik etkisinin farkındalar. Nitekim Suriye iç savaşı, sivil amaçlarla üretilen araç ve gereçlerin askeri amaçlarla kullanılması için
terör örgütlerine uygun
bir zemin sundu.
Geçen ay, Cundul Aksa isimli grup, Kuzey Hama’da havan mermisi monte ettiği amatör İHA’larla Esad’ın askerlerine saldırdı. Karargâh binasının üstünde bırakılan havan mermilerinin düşüşü, askerlerin sağa sola kaçışları tam zamanlı olarak videoya kaydedildi. Film, kısa süre içinde etkili bir propaganda malzemesi olarak internetteki yerini aldı.
“Öğrenen örgütler” kategorisinin en başında yer alan terör örgütleri bu fırsatı kaçırmadılar. Bu “parlak” fikirden faydalanan DAEŞ de benzer yöntemi kullanarak Türk askerlerine saldırdı. Görüleceği üzere, terör örgütleri sadece fikirlerini değil, taktik ve teknolojileri de kolaylıkla
adapte edebiliyorlar.
İHA’nın teröristler,
silahlı gruplar tarafından kullanımı sadece Suriye,
Irak, Afganistan ve Yemen
gibi savaşın hüküm sürdüğü ülkelerle sınırlı kalmayacaktır. Etkileri ve sunduğu imkânlar teröristleri heyecanlandırırken, güvenlik ve istihbarat
birimlerini haklı olarak endişelendiriyor. Özellikle de çifte kullanımlı yeni teknolojik imkânlar karşısında...