Son MGK toplantısının ardından yapılan açıklama çok sayıda güvenlik sorununun ele alındığını gösteriyor. En dikkat çekici olan ise sınır güvenliğine yapılan vurgu ve DAEŞ’e karşı uluslararası koalisyon güçleriyle birlikte hareket edileceğinin açıklanmasıydı. Dikkat çeken diğer husus, Suriye’de kurulacak “terör örgütlerinden arındırılmış bölgeler” konusu.
Dün de TBMM’den Suriye ve Irak tezkeresi geçti. Yeni tezkereyi öncekilerden ayıran özellik DAEŞ’e özellikle vurgu yapması. Bundan böyle hükümet bu tezkereye dayanarak Suriye ve Irak’ta gerekli gördüğü tüm askeri tedbirleri alabilecek. Gelişmeler Türkiye’nin yeni bir durumla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Tuhaf gelebilir ama gerçek şu: Türkiye, DAEŞ ile “savaşta”.
Evet, zihnimizde savaşın ancak bir devletle yapılabileceğine dair bir algı var. Oysa günümüzde bu algının referans noktaları tamamen değişti. Sınırın öte yakasında devlet olmayan, hukukun henüz tarif etmediği, sosyal bilimcilerin üzerinde uzlaşmaya çalıştıkları bir “olgu” var ve onunla savaştayız. Devlet gibi görünen ama devlet olmayan, geleneksel kurallarla hareket etmeyen bir “varlık”tan söz ediyoruz.
Bu aşamaya elbette hemen gelmedik. Hava operasyonları, tank, top atışları ve İncirlik üssünün koalisyon uçaklarına açılması bu gidişatın göstergesiydi. Resmi belgelerde “savaşı” ilan etmek için bu günleri bekledik. Gerçeklerle yüzleşmek için ise biraz daha beklememiz gerekiyor. Çünkü ortada ciddi bir adaptasyon sorunu var.
Siyasiler, bürokrasi, medya, yargı, kamuoyu, devlet dışı bir aktörlerle “savaş” konusuna fikren ve zihnen hazır değil. Siviller, askerler hiç de savaşa girmiş gibi durmuyorlar. En bariz örneğini, Suriye sınırına yapılan muamelede görmek mümkün.
Savaş ilan ettiğimiz, Suriye tarafında yerleşik DAEŞ’le, cephenin temas hattına ısrarla AB sınırı muamelesi yapmaya devam ediyoruz. Askerleri, düşmanla temas hattında polis gibi davranmaya zorlamak bu olsa gerek. Ankara’nın DAEŞ’e savaş ilanının gerektirdiği sınır boyu davranış normlarının henüz ortada olmadığı görülüyor.
Tezkere, MGK kararlarının uygulanabilmesi için gerekli hukuki referansı sağlamış görünüyor. Sorunun asimetrik karakteri, tehdide uygun yasa, organizasyon, kuvvet, anlayış ve taktikler gerektiriyor. Konvansiyonel, geleneksel anlayışla hazırlanmış mevcut yasalar, devletin örgütleme biçimi, bakış açısı ile DAEŞ tehdidine cevap vermek ciddi zorluklar içeriyor. Bu nedenle de her an can sıkıcı gelişmeler yaşanabilir.