Diyarbakır
Başbakan Binali Yıldırım’la Diyarbakır’daydık.
Başbakan’ın Diyarbakır’daki yoğun programının her aşamasında gördüğümüz yoğun ilgi, açıklanan paketin ve verilen mesajların bir heyecan yarattığını ortaya koyar nitelikteydi.
Yıldırım’ın programlardaki performansı da en az alandaki halk kadar coşkuluydu.
Konuşmasındaki vurguları, inancını alana da hissettirmesi tüm etkinliklerin ilgiyle takip edilmesini sağladı.
15 Temmuz öteledi
Ziyaretin en dikkat çekici yönü ise güvenlik tedbirlerinin alışılmışın ötesindeki yoğunluğuydu.
Yoğunlukta, PKK’nın artan terör faaliyetleri ve FETÖ’nün oluşturduğu tehdidin etkili olduğu açıktı. Ancak güvenlik önlemlerinden çok ziyarete Başbakan Binali Yıldırım’ın kişiliği damga vurgu.
Başbakan’ın konuşmaları yalın ve hedef odaklı.
Ağdalı cümle ve teorik açıklamalardan özellikle kaçınıyor.
Bu nedenle kitlelerle kolay, samimi bir iletişim kurma tarzı var. Her hali ile bürokratik manevraların, nafile işlerden olduğunu ve hiç hoşlanmadığını gösteriyor. İşlerin yoğun ve acil olduğu bu günlerde bunun zaman kaybı olduğunu da belli ediyor.
Diyarbakır ziyareti ve verdiği mesaj birkaç açıdan önemliydi.
Binali Yıldırım’ın PKK’nın şehir savaşları denemesinden sonraki bu ziyareti 15 Temmuz ve Suriye’de Fırat Kalkanı harekatına denk geldi.
Bir yandan da PKK/PYD ile hem Suriye’de gerilim yaşanıyor hem de bölgede operasyonlar, çatışmalar sürüyor.
PKK, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında güvenlik ve adalet sisteminde oluşan hasardan faydalanmak isteyen örgüte karşı ekonomik ve sosyal cepheyi açmış gibiydi. Son günlerdeki şehit haberlerinin Başbakan’ı bir hayli etkilediği de hissediliyordu.
Başbakanın açıkladığı, “Cazibe Merkezleri programı ve yatırım destek hamlesi” nin PKK ve DAEŞ’le mücadele stratejisinin en önemli ayaklarından birisi olduğu açık. Müzakere sürecini sona erdiren PKK, bazı kent ve kasabalarda “şehir savaşlarına” girişti.
Hendekler kazdı, altyapıyı felç etti. Çocukları silahlandırarak suça teşvik etti. Devletin gücünü ve otoritesini “sıfırlamak” istedi.
Böylece halkın gözünde ve zihninde tek meşru otorite olmak istedi. Ancak, işler planladığı gibi gitmedi, büyük kayıplar verdi.
Halk gelişmelerden maddi ve psikolojik olarak olumsuz etkilendi. Devletin bir an önce bu olumsuzlukları gidermesi gerekiyordu. Ancak 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi bu hamleleri öteledi.
Kalbi ve beyni kazanmak
Diyarbakır’da açılanan programın amacı, bir yandan terör örgütünün eylem etkinliğini azaltmaya çalışırken, bir yandan da halkın “kalbini ve beynini” kazanmayı hedefliyor.
İşin en zor, karmaşık ve sabır isteyen kısmından söz ediyoruz.
Doğru zaman, yeterli kaynak, basit ve anlaşılabilir hedeflerin olması önemli.
Nitekim, evleri yıkılan, dükkanları, iş yerleri hasar gören ahalinin sorunlarını gidermek, alt yapısı çöken kasabaları, şehirleri yeniden imar etmek ancak böylesi bir hamle ile mümkün.
Nitekim başbakan ziyaretinde bu hedeflerin kimin, ne kadar zamanda, nasıl yapacağını açıkladı.
Halk çetrefilli bürokratik işlemler, düzenlemelerden çok gözle görülür, somut yapılacaklar listesine vakıf olmak istiyor.
Başbakan da kendi üslubu ile bu sorulara cevap verdi. Hatta aklına yatmayan konularda bakanları sıkıştıracak sorular sordu.
Somut projelerin büyük bölümünde yaza kadar, gözle görülür bir mesafe alınması gerekiyor. Özellikle insanların konut ve alt yapı sorunun çözülmesi gerekiyor.
15 Temmuz darbe girişiminin siyaset kurumunun ve bürokrasinin önceliklerini değiştirmesinin buralarda kafa karışıklığı ve “güven” duygusu üzerinde olumsuz etki yaptığı hissediliyor.
İnsanlar kararsız ve önümüzdeki günlerde sorunlarına çare bulunup bulunmayacağını
merak ediyorlar.
Umudun en kısa zamanda ete kemiğe bürünmesi gerekiyor.
Aksi takdirde, bu günkü açıklamada geçmişte sık sık şahit olduğumuz sıradan “paketlerden birisi” haline dönüşebilir.
Bu da can sıkıcı gelişmeleri tetikleyebilir. Ancak Başbakan Binali Yıldırım’ın kararlığı, samimiyeti, verdiği güven hissi sıradan insanları biraz rahatlatmış görünüyor.
Yeter ki sahadaki bürokrasi yeterince ciddi ve hızlı hareket etsin.