Geçen yazıda, demokra- silerin “küçük savaşlarda” karşılaştığı hukuki ikilemlerden ve tarafların mücadeleye verdikleri anlam farklılıklarından söz etmiştim.
Üçüncü sorun, demokrasilerin “küçük savaşlarda” rakiplerinin dolaylı stratejilerini ve “zarar verme” kapasitesini yeterince ciddiye almamalarıdır.
Teknolojik ilerlemeler, askeri teknikleri öğrenme kolaylığı, sıradan insanların, hatta çocukların, kolaylıkla gaddar savaşçılar haline dönüşmesine ve etkili eylemler yapmasına imkân veriyor. Üstelik gündelik hayatta kullanılan çok sayıda malzeme, etkili birer saldırı aygıtına dönüşebiliyor. Cep telefonundan suni gübreye, mutfak tüplerinden mazota kadar. Türkiye örneğinde dağılan Irak ve Suriye ordularından geride kalan binlerce ton askeri malzeme soruna çarpan etkisi yapıyor.
Günümüzde devlet dışı aktörlerin askeri eğitim almaları kolaylaştı. İnternet üzerinden “uzaktan eğitim tekniği” ile silah kullanmayı öğrenmek mümkün. Bölgemizde moda olan, ucunun nereye gideceği belli olmayan“eğit donat kumpanyalarının” faaliyetleri ise ayrı bir konu. Tıpkı, IŞİD’e karşı savaşan PKK/PYD’ye bol keseden askeri malzeme ve eğitim yardımı sağlandığı gibi. Eğitilen, teçhiz edilen ve sahaya sürülen bu militanların “küçük savaşlarda” verdirdikleri kayıplar siyasi düzeni sarsabiliyor.
Demokrasilerin yönetmesi gereken diğer stratejik konu, medya ve “bilgi savaşları”. Bu “savaş”, askeri, diplomatik ve hukuk cephesinde eş zamanlı yürür. PKK gibi “ulusal kurtuluş” mücadelesi yürüttüğünü ileri süren örgütler, fiziki olarak devletten güçsüzdürler. Aradaki açık, coğrafya, taktikler ve “bilgi savaşı” ile kapatılabilir. Nitekim Vietnam Savaşı’nın ünlü Generali Giap, “Savaş meydanlarda değil halkın zihinlerinde kazanılır” sözü bu günler için söylenmiş olmalı.
Organizasyon kültürüne Marksist ideolojinin damgasını vurduğu PKK, her daim bu tavsiyelere sadık kaldı. Dolaylı stratejisinin başarısının sosyal ve kitlesel medyayla yüz yüze iletişime bağlı olduğunu dikkate aldı. Silahlı propaganda, barış, kardeşlik söyleminin temelinde de bu yatar. Kötü haber, “küçük savaşlarla” uğraşan demokrasilerde medyanın çoğu zaman devletin yanında yer almaya istekli olmamasıdır.
Son olarak, küreselleşen dünyada demokrasilerin işi daha da zorlaşıyor. Hiçbir politik gelişme ulusal sınırlar içinde tutulmaz. “Küçük savaşlar” da bu kurala tabi ve PKK sorunu bunun iyi bir örneği. Üçüncü göz olmak isteyenlerden PKK’ya Irak ve Suriye’de “lejyoner” görevi verenlere, başkentlerinde resmi temsilci bulunduranlardan insani yardım kılıfıyla “askeri yardım” yapanlara kadar birçok devlet ve devlet dışı aktörü idare etmek gerekiyor.