Suriye’den son mülteci dalgasını beklerken…

4 Nisan 2017

DAEŞ’le savaşın Suriye, Irak cephelerinde askeri haritalar yeniden şekilleniyor. ABD, Fırat’ın doğusunda kalan topraklara bir bütün olarak odaklanmış durumda. Rusya ise Fırat’ın batısında kendi planını hayata geçirmenin hazırlıklarını sürdürüyor.

İki büyük aktör sahaya damgasını vurunca, İran ve diğer ülkeler önceki aylara göre daha düşük profille hareket etmek zorunda kaldılar. Harekât alanında aradan sıyrılan ise PKK/PYD oldu.

Genel gidişata, sahadaki Rusya-ABD uyumuna, yapılan açıklamalara bakınca, iki ülke arasında var olan uzlaşma daha net olarak görülebiliyor. ABD’nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Nikki Halley’in, “Önceliğimiz artık orada öylece oturup Esad’ı görevden indirmeye odaklanmak değil” ifadesi bunun en iyi göstergesi. ABD Esad konusunda bütünüyle Rusya’nın çizgisine gelmiş bulunuyor. Bu karar, operasyonların genel gidişatını, muhaliflerin konumunu ve müttefikler arası ilişkileri de yeniden şekillendirecek kadar önemli.

Öte yandan, “siyasi düzlemde” oluşan uyum tüm sorunların çözüldüğü anlamına da gelmiyor. DAEŞ ve diğer radikal grupların etkinlik ve denetimini kırmaya yönelik olarak sürdürülen askeri harekât, bölgede yeni politik durumlar ve insani dramlar

Yazının Devamı

Irak ve bitmeyen kaos

31 Mart 2017

TSK ve Özgür Suriye Ordusu’nun El Bab’ı DAEŞ’ten temizlemesi, PKK/PYD’nin ABD ile yürüttüğü Rakka operasyonu ve Rusya’nın Afrin’e kuvvet göndermeye devam etmesi Suriye’yi gündemde tutuyor. Oysa diğer komşumuz Irak’ta sorunlar her geçen gün derinleşiyor ve daha karmaşık hale geliyor.
Irak’ta, fiziki temizlik ilerledikçe DAEŞ’in devletimsi yapısının sonuna gelindi. Yakında, en azından şehirlerde, DAEŞ bayrağı görmeyeceğiz. Konuyla ilgilenenlerin ortak görüşü, örgüt yok olamayacak, karakter değiştirerek yoluna devam edecektir. DAEŞ veya ondan türeyecek olan benzer örgütler eylemleriyle sahada, fikirleriyle siber âlemde var olmayı sürdürecekler. Askeri harekâtın neden olduğu yıkım, kayıp, öfke, yerel kültür ve yöneticilerin beceriksizliği, bölgesel rekabetle birleştiğinde benzer tablonun tekrarlanması sürpriz olmayacaktır.
Irak operasyonunda maliyetin yüksekliğini, sorunun karakterini, sürecin karmaşıklığını bilmesine rağmen, ABD ve müttefikleri kamuoyunun beklentisini karşılamak için bir süre sonra “askeri zafer” ilan edeceklerdir. Ancak bugünkü koşullarda “askeri zaferin” siyasi istikrara dönüşme şansı zor görünüyor. Bu yüzden de zaferin uzun süre tedavülde kalması mümkün

Yazının Devamı

‘Buharlaşmaya başlayan’ Gülen-darbe ilişkisi

28 Mart 2017

"Darbe”, tıpkı terörizm gibi “siyasi” bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla başvurulan, temelde zor, korku ve şiddet içeren kısa metrajlı bir yöntem. Siyasi hedef çoğunlukla hükümeti alaşağı etmektir. Yaratacağı sonuçlar devletleri/devlet dışı aktörleri, bireyleri yakından ilgilendirir.

Bugünlerde 15 Temmuz’a dair “bilgi/propaganda” savaşında gözle görülür bir artış var. Özellikle istihbarat dünyasından ardı ardına açıklamalar geliyor. Her ne hikmetse Batılı istihbarat örgütleri “darbe ile Gülen arasında ilişkiyi gösteren yeterli kanıt göremediklerinde” ısrarcılar.

Konu Türkiye ve darbe olunca, İngiliz ve ABD istihbaratının ortak görüşe sahip olmaları sürpriz değil. Çünkü istihbarat piyasasında iki ülkenin çok özel ilişkileri var. Alman istihbaratı da bu kervana katılmış durumda.

Yine de ABD’nin işi daha zor. Darbenin FETÖ tarafından yapıldığına dair “güçlü delillerin” varlığını kabul ederse, liderini iade etmek zorunda. Çok şey bilen Gülen’in verilmesi halinde ise konu başka bir zemine kayabilir.

İstihbarat kitapları “darbeyi” örtülü operasyon çeşitlerinden biri olarak sınıflandırır. Yine kitap, söz konusu örtülü operasyon âleminin bir numaralı kuralının başarısızlık halinde “inkâr”

Yazının Devamı

ABD ve Rusya arasında PKK/PYD

24 Mart 2017

DAEŞ’le mücadele gündem-deki yerini koruyor. Mücadele, farklı olayları tetikliyor, dengeleri bozuyor ve ilişkileri zehirliyor. Hafta başında ABD’de yapılan DAEŞ karşıtı koalisyon toplantısının amacı ortak bir anlayış ve sıkı bir işbirliği sağlamaktı. Üye ülkelerin yapabilecekleri katkılar tartışıldı. İstihbarat değişiminden askeri çabalara, ortak bir stratejiden gayretlerin birleştirilmesine, mülteci sorunundan kısa süre sonra gündem gelecek olan siyasi düzen inşasına kadar uzun bir tartışma listesi vardı. Ancak tüm katılımcıların, DAEŞ’in sahneden silinmesi konusunda hem fikir olsalar da değiştireceği dengeler, bozulan ilişkiler, inşa edilecek yeni düzen konusunda hemfikir oldukları söyleyemeyiz.
DAEŞ sorunu sadece Suriye ve Irak’la sınırlı değil. Ancak her iki ülke de örgütü var eden, güç ve popülerlik sağlayan fiziki, askeri, sosyal, ideolojik özelliklere sahip. Üstelik, iki ülke çok sayıda aktörün çıkarlarının kesiştiği bir kavşakta yer alıyor. Sonuçta DAEŞ’e yönelik atılan her adım, yeni sorunları tetikliyor.
Trump, başkanlık seçimleri öncesinde, DAEŞ sorununu çözme vaadinde bulundu. İktidara gelir gelmez yeni eylem planı için ilgilileri harekete geçirdi. Bu gün yeni

Yazının Devamı

Almanya ile ‘düşük yoğunluklu istihbarat savaşları’

21 Mart 2017

Alman Dış İstihbarat’ının şefi Bruno Kahl gazetecilere yaptığı açıklamayla zaten hassas olan Türk-Alman ilişkilerini biraz daha gerdi. Aslında kısa süre önce, Alman İç İstihbarat’ının şefi Hans-Georg Maassen de gazetecilere “sorunlu” bazı açıklamalarda bulunmuştu. Maassen’e göre, Türkiye’deki siyasi gerilim ve gelişmeler, ülkesinin güvenlik ortamını bozmaktaydı.

Akla gelen ilk soru şu: Alman istihbaratını yönetenler neden medyayla bu kadar içli dışlılar? Hikâye, İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından kurulan Alman istihbaratının bu ülkenin “resmi” kontrolünden çıktığı 1968 sonrasında başlıyor.

Bir dizi skandala imza atan Alman istihbarat örgütünü zapturapt altına almak, başına buyruk, hukuk dışı faaliyetlerini önlemek ve denetimini sağlamak isteyen hükümet “açıklık ve şeffaflık” tezine sarılıyor. Ne de olsa kurucu babası Amerikan çıkarlarına hizmete devam edebilir. Bunu önlemenin yolunun ise istihbarat şeflerinin medya çalışanlarıyla sık sık bir araya gelmesi, kamuoyunun denetimine açık olması gerektiği düşünülüyor. Ardından, 1996’da, Federal İstihbarat’ın başına gelen Hansjörg Geiger, güçlü bir basın ofisi kurarak işe başlıyor. Bu arada Alman istihbaratı her geçen gün büyüyüp

Yazının Devamı

Rakka ve Münbiç taktik sorun ise, stratejik olan nedir?

17 Mart 2017

Türkiye referanduma odaklanmış durumda. Tartışmalar, yorumlar sürüyor. Bir yandan da “demirbaş sorunlarımızla” ilgili önemli gelişmelere tanıklık ediyoruz. PKK, sözünü ettiğimiz “demirbaş sorunlardan” biri.
Bölgesel gelişmeler PKK sorununun karakterini değiştirdi. Örgüt, uzun yıllar sahici sivillerin yaşadığı köyler ve kasabalardan oluşan bir bölgeyi kontrol etmenin peşinden koştu. Ancak bu stratejik hedefini Türkiye’de bir türlü tahakkuk ettiremedi.
Fakat değişen koşullar, ortaya çıkan yeni fırsatlar çerçevesinde sözünü ettiğimiz “stratejik hayalini” bugün Suriye’de gerçekleştirmiş bulunuyor. Suriye’de, Fırat’ın doğusunda, Türkiye sınırı boyunca uzanan toprakları fiilen kontrol ediyor. İnsanlar ve maddi kaynaklar üzerinde denetimi var. Onları askeri gereklilik çerçevesinde örgütlüyor, kurallar koyuyor. Bir sonraki adımda bunu politik kazanıma dönüştürmenin hesaplarını yapıyor.
Yeni durum, PKK açsından bir dizi avantajın yanı sıra yeni sorunlar ve sorumluluklar anlamına da geliyor. Avantajların faydaya dönüşmesi, örgütün yeni organizasyon yapısına, normlar koymasına, ilişkileri güçlendirmesine ve mevcut stratejilerini gözden geçirmesine bağlı. Öte yandan PKK, diğer

Yazının Devamı

İsrail, Hizbullah ve Suriye iç savaşında yeni dalga ihtimali

14 Mart 2017

Türkiye, Suriye iç savaşını çoğunlukla kuzey cephesi boyutuyla ele aldı. Tartışmalar, analizler ve geleceğe dair öngörüler kuzeyde faaliyet gösteren yerel, bölgesel ve bölge dışı aktörleri merkeze koydu. Rusya, ABD, Esad rejimi, İran, Türkiye, DAEŞ, PKK/PYD, El Nusra gibi.

Bu süreçte, Suriye iç savaşının başından beri sessizliğini muhafaza eden ancak gelişmeleri dikkatlice izleyen İsrail çoğunlukla göz ardı edildi. Suriye’de kendi güvenliğini ilgilendiren askeri bir gelişme olduğunda ise, ortalığı fazlaca velveleye vermeden, hava saldırıları gerçekleştirip sonuçlarını dikkatlice izlemeyi yeğledi.

Arap Baharı’nın sonuçlarının, bölgesel dengelerde görülen değişimin, İsrail lehine sonuçlar doğurduğunu söylemek çok da iddialı olmaz. İran bir yana, İsrail’e komşu devletlerin tamamı doğrudan tehdit olma kapasitelerini kaybettiler. Mısır, kendi içine dönmüş, ağır güvenlik ve ekonomik sorunlarla meşgul. Suriye’de devlet çöktü ve geleceği belli değil. Irak da benzer sorunlarla uğraşıyor. Suudi Arabistan bir yandan Yemen’de savaşıyor, bir yandan da İran’la gerilimli günler yaşıyor.

İsrail’e göre, odaklanmak gereken dört önemli “güvenlik sorunu” var. Başta Hamas olmak üzere Filistinli gruplar.

Yazının Devamı

Trump, güvenlik ve ‘general diplomasisi’

10 Mart 2017

Trump’ın gerek içeride gerek dışarıda vurgu yaptığı konuların başında “güvenlik” geliyor. Güvenlik sorunları listesi oldukça uzun. Füze denemeleri yapan Kuzey Kore’den nükleer kapasitesini artırma konusunda gizli gizli faaliyet gösterdiği düşünülen İran’a, üyelerinin yeterince kaynak ayırmadığı bilenen NATO’dan nereye konumlandırılacağı tam kestirilemeyen Rusya’ya kadar uzunca bir liste var. En popüler olanı ve kamuoyunun en fazla ilgisini çeken ise “radikal hareketler ve terörizm”.

Trump, tüm bu küresel güvenlik sorunlarına çözüm ararken, en yakınında gördüğü ve fikirlerine itibar ettiği kurum ordusu ve generalleri olduğu açık. Şüphesiz ki Trump’ın bu yaklaşımının sadece kendi ülkesinde değil, rakipleri ve müttefikleri üzerinde de etkisi olacak.

Nitekim bu anlayışın yansımalarını Irak ve Suriye’de görmek mümkün. Obama döneminde şekillenen, “sınırlı sayıda ABD Özel Kuvvet unsurunun, yerel güçleri “eğitip, donatıp, desteklemesine dayalı” DAEŞ’le mücadele stratejisi için generaller önemli yatırımlar yaptılar. Ancak askeri sonuç odaklı bu çabalar, uzun vadeli siyasi gelişmeleri geri plana itti.

Irak’ta Barzani güçlerini, orduyu, Suriye’de azıcığı Arap, çoğunluğu PKK/PYD’den oluşan

Yazının Devamı