Her anın yaşanmaya değer olduğunu hissetmek insanı, sakinleştirir. Tam ve bütün hissettirir. Peki, tam ve bütün hissetmek, bu kadar kolaysa neden başaramıyoruz? Çünkü sürekli başka şeylerle meşgulüz. Çoğu zaman yaşadığımız herhangi bir an içerisinde neler olduğunun farkında bile değiliz. Bu farkındalığı sağlayacak tek şey ise nefes, fakat onu da çok başaramıyoruz.
Çoğumuz nefes alıp vermenin ne olduğunu bildiğimizi düşünüyoruz. Bu düşünce her zaman doğru olmayabiliyor. Gerçekten bedeninize ve nefesinize odaklanarak nefes alıp verdiğinizden emin misiniz?
Bence hayır. Bu yazıyı okumaya başladığınızda nefes alıp verdiğinizin farkında bile değildiniz. Bu durum, çok iyi anladığınızı düşündüğünüz bir kişinin, birdenbire bilmediğiniz taraflarının ortaya çıkmasına benzer. Tek bir anda tek bir şey yapmak hiç de kolay olmaz. Zihin sürekli bir konudan diğer konuya atlar. Budist öğretiler zihnin bu halini maymuna benzetirler. Zihin, sürekli oradan buraya atladığı için beden bir türlü rahatlayamaz. Beden rahat
Bugün kendinize şu soruyu sorun.
Yaşamımdaki neye uyanmam gerekiyor?
Bu soru ilginizi çok çektiyse, yazımı okumaya devam edebileceğiniz anlamına geliyor.
Her gün mutlu olmak için bir sürü şey yaparız. Çoğu da arzuladığımız mutluluğu tam olarak getirmez. Mutlu olmayı tam olarak başardığımı söyleyemem ama mutlu olmaya çalışmanın ötesinde başka bir şeylerin olduğuna inanırım. Bu yüzden de bol bol içime döner, o başka şeylerin neler olduğunu keşfetmek için fırsat yaratırım. Zira ileriki bir tarihte bana göre ne olacağını bekleyerek yaşamak çok sıkıcı.
Siz de benim gibi düşünüyorsanız, gözlerinizi kapatın ve nefes alıp verirken nefesin bedeninizdeki hareketini izleyin. Nefes alırken burnunuzdan içeriye giren serin havanın karnınızda yarattığı doğal hareketi, nefes verirken karnınızın eski haline dönüşüyle birlikte sıcak havanın burnunuzdan dışarıya çıkışını izleyin.
Bu şekilde nefes alıp verdiğinizde, nefes alıp verme fikrinde kalmak yerine nefesi yaşamaya başlarsınız. Bu noktada beden ve zihninizde nefesten başka bir şey olmaz. Hiçbir
"Hayatın anlamı nedir?" sorusuna verilen yanıtlar çok çeşitlidir. Bazılarımız hayatın anlamı için aile, bazılarımız bilgi ve başarı, bazılarımız ise sevgi der. Bu yanıtların ortak noktası, hayatın anlamına, var oluşun anlamı olarak bakılmasıdır. Bugün sizi, hayatın anlamı kavramına farklı bakış açısıyla bakmaya davet ediyorum. "Hayatın anlamı nedir?" yerine "Hayatıma nasıl bir anlam verebilirim?" sorusunu sorun kendinize. Aracınızın bagajını temizlemeniz gerekiyor diyelim. Zira bagaj temizliği gibi anlamsız gelen işleriniz varsa ve de mutsuzluktan şikâyet ediyorsanız yaşamınızdaki alelade anlara nasıl bir özellik katabileceğinize bakmalısınız. Bunun için de o anlamı verecek bağlantıları yaratmanız gerekir. Bu konuda bize yardımcı olacak en iyi uygulama ise mindere oturarak meditasyon yapmaktır.
Meditasyon yaparken hayatımızın tam ortasına oturur, bedenimize yani evimize dönerek neler yapabileceğimizi keşfederiz. Düşündüğünüzün aksine meditasyon pasif bir enerjiye sahip değildir. Araştırma içerir. Şimdiki ana gelerek neler olduğuna bakarız. Alelade olan bir andan farklı şeyler
Bedenimizin içine baktığımızda zihni hiçbir yerde bulamayız. Çok zorunda kalırsak beynimizi gösteririz. Zihin hakkında doğrudan bir deneyimimiz yoktur. Zihin soyut bir kavramdır. Fakat, meditasyon yoluyla, zihni doğrudan deneyimleme yoluyla tanıyabilmek mümkündür.
Meditasyonla zihnin içinde var olan düşünceler ve içeriklerini anlamaya başlarız. Meditasyon tekniğini anlamak ve bu konuda derinleşmek isteyenler için Sevgili Dalai Lama’nın zihnin doğasını deneyimleme üzerine yaptığı konuşma metnini paylaşmak istiyorum
‘’ Bugün kavramsızlık üzerine bir meditasyon yapalım. Bu bir duygusuzluk ya da zihnin devreden çıkarılması durumu değildir. Gerçekte yapmanız gereken, öncelikle “Kavramsal düşüncelerin olmadığı bir zihin durumunu koruyacağım “kararını vermektir. Bunu yapmak için şu yolu izleyeceksiniz.
Genel olarak, zihnimiz daha çok maddi nesnelere doğru yönelir. Deneyim duygusunun ardından dikkat gelir. Duygusal ve kavramsal olarak üstün bir seviyede kalır. Diğer bir deyişle, farkındalığınızı normalde, fiziksel
Dünyayı algılama şeklimizin pozitif anlamda değişmesi durup dururken olmuyor. Ya büyük bir çapta krizin çıkması ya da zihnin susturulması gerekiyor. Neyse ki küresel salgın bu görüşümü doğruladı. Fakat her şey de olduğu gibi küresel salgının da etkisi günün birinde sona erecek. Kazandığımız yeni bakış açısını korumak hatta daha iyisine doğru adım atmak gerekiyor. Bunun için de geçen yazımda söz verdiğim gibi zihnin susmasına yardımcı olacak nefes farkındalığı uygulamasını paylaşacağım. Önce küçük bir özet yapmak istiyorum. (Fakat yine de ‘’Sen de Bahçene Göz At’’ başlıklı yazımın tamamını okumanızı öneririm.)
Geçmişte yaşadıklarımız el ve eteklerini üzerimizden hiç çekmezler. Fakat bu el ve etek çekmeme hali şefkatten ziyade hükmetme şeklindedir. Nasıl mı? Kısaca özetleyeyim;
Karşınıza birisi çıkar. Bu kişi bir şekilde dikkatinize çekildiyse geçmişin gölgesi, o kişinin üzerine düşer. (Zihnin tutunma fonksiyonu daha da güçlenir) Gölgenin içeriği sevgi doluysa o kişiye karşı güzel hisler beslersiniz. Duygular daha da yükselir, onsuz yapamaz hale gelirsiniz. Bir de bakmışsınız hiç yoktan kıskanç, öfkeli bir insan olmuşsunuz.
Bunun tam aksi geçmişin gölgesi sevgi dolu
Bahçesi olanlar bilirler. Sürekli bakım yapılmadığında yabani ot ve böcekler bahçeyi istila eder. Bahçeyi eski haline getirebilmek için önce yabani otların temizlenmesi ve toprağın havalandırılması sonra da tohumların ekilerek güneşin durumuna göre sabah akşam sulanması gerekir. Her şey yolunda gittiğinde, bahçede zaman geçirmenin keyfine doyum olmaz.
Şimdi gözlerinizi kapatın ve zihninizi geniş bir bahçeymiş gibi düşünün. Zihin bahçenizde öfke, korku, üzüntü, nefret olduğu gibi, mutluluk neşe, şefkat huzur, sükûnet ve barışın da olduğunu, bunlar arasından istediklerinizin yetişebilmesi için uygun şartların gerçekleşmesi gerektiğinin farkına varın. Zihin bahçenizi imgelemek size neler hissettirdi bilmiyorum ama kendinizi daha güçlü hissettiğinize eminim.
Şimdi de siz el atmadıkça zihin deponuzda var olan içeriğe göre hayatınızın şekillendiğini fark etmenizi istiyorum.
Bu kısım bazılarınızın hoşunuza gitmemiş olabilir. Peki, zihin deposundaki içerik nelerden oluşur?
Depodaki içerik,
Yaşadığımız sürece iki seçim arasında gidip geliriz. Bazılarımız zekasını geliştirmeye odaklanır, aklını kullanmayı tercih eder. Zekasını iyice keskinleştirerek kurnazlık mertebesine erişir. Bu sırada kalp geri planda kalır. Sonuç; Çok zeki ama acımasız bir insan haline gelir.
Bazılarımız kalp insanı olmayı seçer. Sürekli iyi niyet gösterir, bir sürü fedakârlıklar yapar. Oraya buraya yardım etmek adına sürekli koşuşturarak, muhakeme yeteneğini kaybeder. Bu sırada kendisi ve diğerleri tarafından suiistimal edilir. Sonuç, kalbi geniş ama çaresiz bir insan haline gelir.
Peki, doğrusu ne?
Bu işin doğrusu şudur; nasıl bir kuşun uçabilmesi için iki kanadını birlikte kullanması gerekiyorsa zekâ ve kalbin aynı anda bir araya gelmesi gerekir. (Biri diğerinden önce ya da sonra değil, birlikte.. )
Aslında küresel salgın sayesinde zekâ ve kalp, bir arada olmadıklarında sağlam bir yapının oluşmadığını bizzat gözlemledik. Şimdilerde bu taptaze gözlemin tazeliği bozulmadan zekâ ve kalbi bir araya getirmenin yolunu bulmak gerekiyor. Zihin ve kalbi bir araya getirmenin yolu
Bu yazımda bir önceki yazımın içeriğini (Bakış Açını Değiştir) içselleştirmenize yardımcı olacak bir meditasyon uygulaması paylaşacağım. Bir önceki yazıyı okumadıysanız önce yazıya göz atmanızı tavsiye ederim.
Bu uygulamayı güçlü bir niyetle başlarsanız, çıkış yolunun gerçekten içeride olduğuna dair farkındalık kazanabilirsiniz. Hadi başlayalım.
Sırtınız dik, bedeniniz rahat olacak şekilde bağdaş kurarak yerde bir minderin üzerine oturun. Bu şekilde oturmakta zorlanırsanız sandalyeye de oturabilirsiniz. Başlangıç için sizi uykuya daldırmayacak herhangi bir pozisyon olabilir.
Bedeninizin rahat olması çok önemli. Beden rahat olduğunda zihin de rahat olur. Bu şekilde nefesinize daha kolay odaklanırsınız. Aşağıdaki süreç bedenin rahatlamasına yardımcı olacaktır;
Birbiriyle bağlantılı ne hızlı ne de çok yavaş normal bir şekilde nefes alıp verirken bedeniniz içinde olanları izleyin.
Burnunuzdan diyafram kasınıza doğru derin nefes aldığınızda diyafram kasınızın altındaki organlar hareket eder. Karnınız dışarı doğru yükselir. Göğüs bölgeniz