Kendimiz için bir şeylerin gerçekleşmesini isteriz. Hatta bu isteklerin bir an evvel gerçekleşmesini isteriz. Bazılarımız bunun için dua eder, bazılarımız hacı, hocaya gider, bazılarımız ise işi oluruna bırakır. Her ne isterseniz isteyin o veya bu şekilde arzularınız gerçekleşir. Hatta bazıları gerçekleşir, fakat farkında olmazsınız.
Arzu ettiğiniz şey yerine onun gerçekleşmeyeceğine dair senaryolara odaklandığınızda istediklerinizin gerçekleşmesi de zaman alır. Çünkü önce en çok odaklandığınız şey yani gerçekleşemeyeceğine dair olan arzunuz gerçekleşecektir.
?Bazen de istekleriniz kendiliğinden gerçekleşir fakat farkında olmayabilirsiniz. Nasıl mı? Bu durumu kendi hayatımdan bir örnek vererek açıklamak istiyorum. Yazılarımı takip edenler bilirler. Her sene başı bir sonraki senenin yapılacaklar listesini hazırlarım. Bu sene başında, hedef listeme Avrupa’da bir şehirde bir aylığına ev kiralayıp yaşamak istediğim şeklinde bir istek ilave etmiştim. Sene başında, 2015 yılı planlarım ile listede yer alan diğer hedefleri dikkate aldığımda bu arzumun ancak 2017 den sonra gerçekleşebileceğini düşünmüştüm. Ne oldu? dersiniz.
Geçtiğimiz ağustos ayında Fransa'nın bir köyünde iki
Ünlü dehalardan Edison şöyle bir sırrı bizlerle paylaşmış; “Deha’nın yüzde biri ilham, yüzde doksanı terdir”
Bu sözü, deneyimlerinizi dikkate alarak analiz ettiğinizde çok doğru olduğunu fark edersiniz. Örneğin geçen sene yeni bir kitap yazmakla ilgili ilham geldiğinde “hım ne kadar güzel bir fikir, evet bu konuda bir şeyler yazayım, hem kendim öğrenir hem de öğrendiklerimi insanlarla paylaşırım “ şeklinde düşünmüş. Akabinde harekete geçmek yerine zamanımın çoğu “Neler yazabilirim? İçeriği nasıl oluşturabilirim? İnsanların anlayabileceği bir şekilde nasıl yazmalıyım?” şeklindeki düşüncelerle geçirdim. O kadar çok düşüncelere dalmıştım ki tembellik hali beni ele geçirmişti.
Çok şükür ki, ter dökmeye karar verdiğim an geldi ve harekete geçtim. O ana kadar zihnimde uçuşan tüm fikirleri kağıda döktüm. Sonrasında ise bu fikirlerin aralarındaki bağlantıları oluşturdum. Tüm bunlar gerçekleşirken yeni ilhamlar gelmeye başlamıştı. Aniden gelen ilham anları, çok güzeldi. Keyifleniveriyordunuz. Hiç bir şeyin önemi yokmuş gibi geliyordu. Hatta hayat yolunuz daha da netleşiyordu. Edison’un söylediği gibi terlemeden bir şeyler olmuyordu.
Düşünmek, kafa yormak güzeldir.
Bundan üç ay önce “Sürekli Düşünmek Tembel Yapar”isimli yazımda da bu konuya değinmiştim. Şimdi aynı konuya biraz daha devam etmek istiyorum. Mutlu eden düşünceler daha çok hülyalara daldıklarımızdır. Yoldan çıkaranlar ise negatif düşüncelerdir. Her iki türün de amacı “mutlu olmak”olduğu halde elde edilen sonuç tatmin edici olmaz.
Çocukken işin içinden çıkamadığımızda yani yoğun duygularla baş edemeyince zihni takip etmeye başlarız. Düşünceler, yoğun duygulardan bizi uzaklaştırır. Küçük bir çocuğun, çaresizlik, üzüntü, kızgınlıktan uzaklaşarak kendini korumak istemesi çok akıllıcadır. Fakat yetişkin olduğumuzda da aynı uygulamayı sürdürmek istediğimizde yanılgıya düşeriz.
Çocuk olmak nasıldır? Çocuk oyun oynar, yemek, okula gitmek, doktora gitmek tarzı aktiviteler için diğerlerinden yardım alır, sorumluluk alması beklenmez. Yetişkin olmak ise bunun tam tersidir. Bir yetişkin hayal dünyasında yaşamak yerine hareket ettiğinde, faydalı aktiviteler bulunduğunda daha mutlu olur. Hayal dünyasını bırakmak istemeyen yetişkinlerin ortak bir noktası vardır. Bir şeyler yapmak için motivasyona ihtiyaçları yoktur, kötü şartlardan etkilenmezler. Ona bir iş verin, engel ve zorluklara
Öfkeyle baş edebilmek için daha yükselmeye başlamadan önce onu fark etmek gerekir. Öfkelendiğiniz bir kişi gerçekten hak etmiş olabilir. Ancak ona öfkelendiğiniz için size karşı olmaya başlayacak, o an olmasa da ileride size zarar vermek isteyecektir. Bu yüzden de her öfke yükseldiğinde öfkelenmeyi seçmek bilgece olmayabilir. Bunun için de öfke hissesini fark eder etmez birkaç soru ile onu anlamaya çalışmak iyi bir sonuç verecektir.
-Bunun sebebi nedir?
-Bu duyguyu hissetmek bana ne fayda sağlıyor?
-Bu duyguya izin vererek neyi başarmış oluyorum?
-Öfke bedenimi nasıl etkiliyor?
-Öfkeli olmak nasıl bir durum?
-Öfkeliyken rahat ve huzur dolu olabiliyor muyum?
-
Öfke, mutsuz olduğunuzda ya da bulunduğunuz durumdan hoşnut olmadığınızda oluşan zihin halidir. Küçük şeyler size rahatsız ediyor ise aşağıdaki soruların yanıtlarına meditasyon yaparak rahatsızlığın derinlerine inebilirsiniz.
- Hoşnut olmadığınız şey ne olabilir?
- Bunlar kendinizle ve yaşamınızla ilgili hoşnutsuzluğundan kaynaklanıyor olabilir mi?
- Negatif mı? yoksa pozitif tarafına mı odaklanıyorsunuz?
- Öfkelendiğinizde ne tür problemler ortaya çıkabilir? Bu problemleri deneyimlemek istiyor musunuz?
Öfke ile Baş Etmekle ilgili bir diğer yöntem ise; sizi üzen kişinin yerine kendinizi koymak ve onun bakış açısından olaya bakmaktır.
- Onu böyle bir davranışta bulunmaya iten motivasyon ne olabilir?
Dış görünüş çok önemlidir. Hele önemli bir toplantıya katılacaksanız, öncesinde yıkanır, paklanır, dolabınızdaki en güzel kıyafeti seçer, berbere gider, bayansanız güzel bir makyaj yaparsınız. Her şeyden emin olduğunuzda toplantının olduğu yere gitmek için yola çıkarsınız. Toplantının gerçekleşeceği odaya girmeden önce gözünüz duvarda duran aynadaki görüntünüze takılır. Görüntünüzle gurur duyarsınız, gözlerinizin içi güler. Dış görünüşünüz tam da hayal ettiğiniz gibidir. Toplantıya katılanlara şöyle bir göz atarsınız. Aa, ahh o da ne! Aranızın hiç de iyi olmadığı bir arkadaşınız da orada... O an içinizde hiç de hoş olmayan bir enerji yükselmeye başlar, yüzünüz hafifçe kızarır. Kaşlarınız çatılır, alnınızda derin bir kırışık belirir. Hâlbuki evden çıkmadan önce bu kırışıktan eser yoktur. Bedeninizden yükselen sıcaklıkla terlemeye başlarsınız. O güzel görüntünüzle hiç de uyuşmayan nahoş bir ter kokusu yükselmeye başlar. Artık odaya ilk girişinizdeki görüntünüzden eser kalmamıştır. Makyaja, güzellik malzemelerine harcadığınız onca para tek bir öfke anı ile boşa gitmiştir.
Bir tek öfke anı ile, estetik, botoks, dolgu, lazer gibi tekniklere büyük paralar vererek korumaya
Negatif duygular bir kere ortaya çıkmaya görsünler huzurumuzu bozup sağlığımıza zarar verirler. Bu yüzden de gerçek düşmanın negatif duygular olduğunu söylemek hiç de yalan olmaz. Bazı şeyleri “bu bana iyi gelmiyor “diyerek nasıl bir kenara bırakabiliyorsak, negatif duygular için de aynı şeyi yapabilmeliyiz. Çünkü saygısızca davranmak, suiistimal etmek ve edilmek, aldatmak, yalan söylemek, hayallerimizden vazgeçmek, sevdiğimiz insanları üzmek vb. gibi negatif aktivitelerin kaynağı negatif duygulardır.
Düşman olarak belirlediğimiz bazı insanlar, bize kötü davranıyor olabilirler. Fakat hepsinin günün birinde değişme potansiyeli vardır. En azından onlarla birlikte olmadığımızda tehdit olmaktan çıkarlar. İç düşmanın yarattığı etki ise daha yıkıcıdır. Onlarla ilgili bir şeyler yapılmadıkça her yere bizimle birlikte gelirler. Huzuru bozan, hatta ileride fiziksel rahatsızlıklar yaratma potansiyeli olan iç düşmanlar için nasıl bir strateji uygulayacağınızı bir an evvel belirlemekte fayda var. Evinize hırsız girdiğinde ertesi gün ne tür bir tedbir alacağınız konusunda eminseniz iç düşmanlar için de aynı netlikte olmak gerekir. Bunun için çok para harcamak da gerekmez. Eğer istersek
Kişisel gelişim konusu o kadar gelişip yaygınlaştı ki televizyonlarda bu konuda espri dahi yapılıyor. Cem Yılmaz’ın yaptıkları ise en popüler olanlar.. Eminim bir sürü arkadaşınız sürekli olarak bu çalışmalarla ilgili deneyimlerini paylaşıyorlar.
Bazılarının hayatındaki değişim hemen fark ediliyor. İlgi alanlarını hatta çevrelerini dahi değiştirenler var. Yaptıkları çalışmalar sonrasında fiziksel rahatsızlıklarından kurtulanlar olabiliyor. Gelişmeler o kadar cazip görünüyor ki insanın bu çalışmalara sürekli katılası geliyor. Katıldığınızda ise şunlar başınıza gelebiliyor;
Bazıları o kadar güçlü ki çevrenizi daha farklı algılamaya başlıyorsunuz. Bazılarında neden orada olduğunuzu sorguladığınız oluyor. Bazılarında ise içinizden kızgınlık hissi yükselebiliyor, hatta zorlandığınızı düşünüyorsunuz. Bu zorlanmanın birçok sebebi olabilir. Bunlardan biri, seçtiğiniz hoca olabilir. Sürekli tavsiyelerde bulunan, arada sırada manipüle eden bir hocayla çalışmak insanı zorlayabilir. Başka bir durumda kozmik ve astrolojik zamanlama uygun olmayabiliyor. Bence gerçek sebep, bunların hepsinden farklıdır.
Gerçek sebep “Sizsiniz” Eğer değişime ve yeni bir adım atmaya hazır değilseniz