Tam bir akıl oyunu vardı sahada... Kazanmaya arzulu bir Trabzonspor’a karşı, nasıl kazanması gerektiğini bilen bir Beşiktaş... İlk yarıda -sözde- baskılı görünen ev sahibi, Beşiktaş duvarını aşmak için çırpınıp durdu. Ama Trabzonspor’u her yönden çözen Carvalhal, ikinci devreyle birlikte devreye girdi, rakibini can evinden vuracak hamleleri yaptı. İşte, Abdullah Avcı’nın milli takım için düşündüğü Mustafa Pektemek... Girdi; girer girmez işi bitirdi! Penaltıyı aldıran isim oldu, rakibini bir kişi de eksik bıraktı. Portekizli hoca için “mükemmel” diyemeyiz. Ama ligde Fenerbahçe ve Galatasaray’a yenilmeyen, Trabzonspor’u Avni Aker’de deviren, Avrupa’da yoluna devam eden bir takımın başında... Tayfur hoca geldiğinde, “Hadi hocam altyapıya” diyecek bir Beşiktaş Yönetimi’ne de Allah kolaylık versin demekten başka birşey diyemeyiz.
Meyvasız ağaç ancak gölge yapar. Dünkü derbi de öyle... Her şey güzel ama gol yok. Beşiktaş’ın kazanması için çok neden vardı. İlki, play-off için ilk 4’ten uzak kalmaması gerekiyordu. İkincisi, ev sahibi olarak çıktığı ikinci derbiyi kazanıp, ezeli rakibine karşı avantaj sağlamalıydı. Gençlerbirliği yenilgisinin telafisi de cabasıydı. Anlaşılan, Ankara’da alınan farklı yenilgideki tek zayıf halka Mustafa imiş. Yoksa son maçtaki 10 kişi sahada, o kenarıdaydı. Saman alevi şeklindeki parlamalar, direkten dönen toplar, Beşiktaş’ın daha istekli olduğunu gösteriyor gibiydi. Ama neden? Cim-Bom yüzünden... İlk anlarda kişilik kazanan, sonra kabuğuna çekilen bir Galatasaray ve onları ayaklandırmak için şekilden şekile giren bir Fatih hoca... İki ekip de “yalancı pehlivanlar” gibi birbirini yokladı. Ama daha iyi elense çeken Beşiktaş’tı.
Fenerbahçe derbisiyle, Sivasspor maçı arasındaki taraftar farkı negatif anlamda oldukça fazlaydı. Aslında Fener maçına da üç puan veriyorlar, Sivasspor karşılaşmasına da! Fakat taraftar da haklı... Fener maçına para yetiştir, Sivasspor karşılaşmasına git, üç gün sonra da Dinamo Kiev maçına gel. Para mı dayanır buna... Ama yönetim de ne yapsın? Federasyon’un kulağı çınlasın!
Gelenler, gelemeyenlere anlatsın!
Fakat ne anlatacaklar? Beşiktaş’ın kısmetini mi, yoksa Sivasspor’un şanssızlığını mı? Fenerbahçe maçında Beşiktaş’ı seyredenler, dünkü Kartal’ı gördülerse, “Siyah-beyazlı formaya bürünmüş başka bir takımı mı izliyoruz?” diyebilirdi. Bilmem anlatabildim mi?
Ricardo Quaresma’yı tribüne oturtup, “Maçı yaz” deseniz, herhalde şunları söylerdi: “İlk yarıda Beşiktaş’taki savunma disiplini mükemmel, orta sahadaki yardımlaşma iyi, hücumdaki ani çoğalma kusursuzdu. Ancak o 7 numarayı bir türlü anlayamadım, ne yaptığını da çözemedim.” Belki de Q7; Cenk’ten, Mustafa’ya kadar devam eden iyi görüntü nedeniyle bu kadar göze battı. Beşiktaş, ikinci devrede beraberlik golünü yese de, Fenerbahçe’nin duran ayakları karşısında, “Ben daha iyiyim” der gibiydi. Pozisyon, baskı, şut ve gol... İki takım için de her şey vardı. Galibiyet mi? İşte o, Beşiktaş için havada kaldı.