19. HAFTA
Cumartesi akşamı saatler 22.45’i gösterdiğinde Barça ile puan farkını 18’e çıkaran sonuç, Cristiano Ronaldo’suz Madrid’in El Sadar Stadyumu’ndaki skor tabelasında yazan 0-0 idi.
SON HAFTALARIN TEMCİT PİLAVI: İspanyol basınının ve futbolseverinin Casillas tepkisi, kaleci antrenörü Silvino Louro'ya casusluk yaptırdığının iddia edilmesi, son 4 lig maçında 1 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 yenilgi tablosuyla toplam 7 puan kaybı yaşayan ve artık koltuğu sallanmanın ötesine giden Mourinho!
SON HAFTALARIN TEMCİT PİLAVI: İspanyol basınının ve futbolseverinin Casillas tepkisi, kaleci antrenörü Silvino Louro'ya casusluk yaptırdığının iddia edilmesi, son 4 lig maçında 1 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 yenilgi tablosuyla toplam 7 puan kaybı yaşayan ve artık koltuğu sallanmanın ötesine giden Mourinho!
***
2010-2011 sezonunda Barça hükümdarlığını yıkmak andıyla göreve getirilen, teknik adamların “1” numarası Portekizli, ilk sezonunda Kral Kupası’nı, 2. sezonunda La Liga’yı, bu sezona başlarken de Süper Kupa’yı Madrid’in müzesine götürdü. Real Madrid vitrinlerinde Mourinho adına yazmayan kupa ise Porto ve Inter ile “tattığı” Şampiyonlar Ligi…
***
İngiltere’ye daha yakın ko
Bu hafta öncelikle “Dünya Panoraması” ile sizlere merhaba diyeceğim. France Football Ballon d’Or ile FIFA Dünyanın En İyi Oyuncusu Ödülleri’nin 2010 yılında birleştirilmesiyle tek isim altında toplanan ve 3.sü düzenlenen FIFA Ballon d’Or 2012, yeni yılın ilk günlerinde sahiplerini buldu…
• megusti (Endonezya):Huh? Tümü İspanyol ligi oyuncuları? Bu bir şaka olmalı.
• faithell (Filipinler): ohh aman tanrım! Hepsi La Liga oyuncuları. Demek ki İspanya Ligi dünyanın en büyük oyuncularına sahip!
• shwsss (Hindistan): “Cool team”
• ino-C (İran): Fantastik takım… Ben bu takımı seviyorum
• Be23n_CHN (Çin Halk Cumhuriyeti):Wow… Falcao dışında tüm oyuncular Real Madrid ya da Barcelona’dan.
17. HAFTA
14 sezondan bu yana Real Madrid gibi bir dünya devinin kalesini koruyan ve kulübe henüz 10 yaşındayken ayak basan Casillas… 2004’ten itibaren dünya futboluna damga vuran, Porto, Chelsea, Inter ve nihayetinde Madrid’e gelen bir fenomen Mourinho… Ve şampiyonluktan uzaklaşıp karışan İspanya’nın gündemi Real Madrid…
Ağzından bilinçli olarak çıkan “ilginç” ithamlar, hedef saptırmalar, maça bir nevi 1-0 önde başlamak için enterasan yöntemler… Evet, bu sayede, farklı dönemlerde pek çok hedefi gelişigüzel vurdu dünyanın bir numaralı teknik adamı Bay Mourinho… Kiminde karavana, kiminde ise tam isabet! Kimileri bu adımları için “stratejik” dedi, kimileri de “çaresizlik”! Kimi zaman hakemler, kimi zaman rakip teknik adam, kimi zaman oyuncular, kimi zaman da basın oldu bu hedef! Ancak bu kez sert kayaya çarptı. Ronaldo, Mesut Özil, Sergio Ramos başta olmak üzere pek çok oyuncuya bugüne kadar yaptığı eleştiriler dahi unutuldu bu hafta.
***
16.HAFTA
Müthiş kaleci performanslarını yaşadığımız haftada, 13 puanlık Barça farkı ve Mourinho’nun açıklamaları her şeyi tüm netliğiyle ifade ediyordu …
Hafta, öyle ilginç bir maçla başladı ki düşme adaylarının ilk sırasındaki Osasuna, Kasım başında Espanyol deplasmanındaki 3 puanından bu yana hem oyun, hem puan olarak yükselişini sürdürdü. “Ligde Kalma Harekatı”nın önderlerinden Kike Sola 85’te Getafe deplasmanında resmen 3 puan habercisi bir plaseyle golü atarken, son saniyelerde hakem Jose Antonio Vitienes Getafe lehine öyle bir penaltı verdi ki, top, yerdeki defans oyuncusunun eline %1 dahi temas etmedi. Ancak topun oyuncunun sırtından sekerek sıkışmış gibi gözükmesi hakemi yanılttı. Vitienes sevinmeli çünkü ülkemizde olsa idi, La Liga’da yıllardır yönettiği maçlar unutulur, İspanya’nın güzel yazlarından birinin 3 Temmuz’una kadar dönerdik! Pedro Leon’u sakatlık nedeniyle 62.dakikada kaybeden Getafe’ye teselli puanı bu penaltıyla gelmiş oldu.
***
Bir oyuncu düşünün. Adı da Busquets olsun. Bir golcü edasıyla, 6 pas içersinde, kale tam karşısındayken ve çok rahat vuruş pozisyonundayken bile en akılcı vuruşu yapmak için zekâsını kullanıyor ve çalım atabiliyorsa
15. HAFTA
La Liga’da 15.hafta, futbol tarihinin altın sayfalarından birine yaprak açtı…
2012’nin Mart ayının bahar günleri… Cesar Rodriguez'in 232 golle "Barcelona formasıyla bütün müsabakalarda en çok gol atan futbolcu" rekoru Messi ile tarihe gömülüyordu. 2 Mayıs 2012’de ise Malaga’yı CampNou’da 4’leyen Barça’nın 3 golünü Lionel Messi atıyor, 9.kez hat-trick yapıyor ve 1972-1973 sezonunda Bayern Münih’te attığı 67 golle Gerd Müller’e ait olan “Avrupa’da bir sezonda en çok gol atan oyuncu” rekorunu geçerek 68 gole ulaşıyordu.
***
La Liga’da 14.hafta birbirinden ilginç maçlara ve görüntülere sahne oldu…
Iniesta-Fabregas-Messi üçgeninin meydana çıkardığı goller, şık verkaçlar, ara paslar, kafayı kaldırıp köşeye bırakılan şutlar… Yine doyumsuz bir Barça akşamıydı. Klasikleşen Messi resitallerinde bu kez dikkatimi çeken nokta ise, Messi’nin topu ayağına aldığı anda “acaba bu kez nasıl bir gol atsam” şeklinde düşündüğünün izlenimiydi. Bilbao karşısındaki 5-1’lik skor, defansının belini sezon başından bu yana doğrultamayan Bilbao karşısında haftanın en beklenen sonuçlarından biriydi. Takımın geçen sezon Avrupa Ligi’nde final oynamasında önemli katkısı olan golcü Llorente ise teknik direktör Bielsa ile yaşadığı sorunların ardından nihayet beklenen açıklamayı yaptı ve yeni sezonda takımda olmayacağını belirtti.
Iniesta-Fabregas-Messi üçgeninin meydana çıkardığı goller, şık verkaçlar, ara paslar, kafayı kaldırıp köşeye bırakılan şutlar… Yine doyumsuz bir Barça akşamıydı. Klasikleşen Messi resitallerinde bu kez dikkatimi çeken nokta ise, Messi’nin topu ayağına aldığı anda “acaba bu kez nasıl bir gol atsam” şeklinde düşündüğünün izlenimiydi. Bilbao karşısındaki 5-1’lik skor, defansının belini sezon başından
13. HAFTA
Kitabelerdeki hayata yön veren sözlerden biri gibiydi, takımlarının bu haftaki başarısına damga vuran isimlerin yan yana gelmesi.
Barça’da bu haftalık roller değişti, önceki haftalarda birkaç kez yaşadığımız “Messi asist-Iniesta gol”durumu, yerini “Iniesta asistler, Messi ve Fabregas goller”e bıraktı. Goller klastı, futbol özellikle ikinci 45’te nefisti, Messi’nin gol sevinçleri ise ilginç sahnelerdi. 86’da Barkero’nun ayağından penaltıyı kullanamayan Levante’de enterasan olan ise penaltı sonrasında dönen topu 3 Levante’linin kaleye yuvarlayamaması idi. Puyol ve Busquets’in sahalara dönüşü ise Barça adına sevindirici.
***
Haftanın merakla beklenen maçlarından A.Madrid-Sevilla maçı pek de umulan gibi olmadı. Özellikle geçen hafta Sevilla’nın 5 gollü Betis galibiyetindeki futbolu, golcüleri Reyes, Negredo ile Rakitic ve Navas’ın formları zor bir maç olacağının sinyalini veriyordu belki ama 20.dk’da gelen kırmızı kart ve penaltı, maçın seyrini değiştirip, “Atletico şov”a çevirdi. Arda’nın golü dışında, Miranda’ya asisti “egoist” bazı oyuncular için derslik güzellikteydi.
***
12. HAFTA
Maç başına ortalama 3 golün atıldığı bir haftayı geride bıraktık. Sevilla beklediğim patlamayı 5 golle yaparken, Benzema ise golü ne kadar özlediğini belgeledi. Messi mi dediniz? Az sonra…
İlkokul dönemlerinde kitaplarımızda “Okuduğumuzu Anladık mı?” başlığı altında bir değerlendirme bölümü yer alırdı. Barcelona-Zaragoza maçıyla da “Gördüğümüzü Anladık mı?” başlığı altında aşağıdaki soruların cevaplarına bir kez daha şahit olduk:
İlkokul dönemlerinde kitaplarımızda “Okuduğumuzu Anladık mı?” başlığı altında bir değerlendirme bölümü yer alırdı. Barcelona-Zaragoza maçıyla da “Gördüğümüzü Anladık mı?” başlığı altında aşağıdaki soruların cevaplarına bir kez daha şahit olduk:
1-Topla ilerlerken kafayı kaldırmak, etrafa bakıp, aynı anda ayağa hükmetmek ne demektir?
2-Futbol IQ’su 160’ların üstünde olan bir “deha”ya sahip olmak ne demektir?
3-“Al da at” ne demektir?