17. HAFTA
14 sezondan bu yana Real Madrid gibi bir dünya devinin kalesini koruyan ve kulübe henüz 10 yaşındayken ayak basan Casillas… 2004’ten itibaren dünya futboluna damga vuran, Porto, Chelsea, Inter ve nihayetinde Madrid’e gelen bir fenomen Mourinho… Ve şampiyonluktan uzaklaşıp karışan İspanya’nın gündemi Real Madrid…
Ağzından bilinçli olarak çıkan “ilginç” ithamlar, hedef saptırmalar, maça bir nevi 1-0 önde başlamak için enterasan yöntemler… Evet, bu sayede, farklı dönemlerde pek çok hedefi gelişigüzel vurdu dünyanın bir numaralı teknik adamı Bay Mourinho… Kiminde karavana, kiminde ise tam isabet! Kimileri bu adımları için “stratejik” dedi, kimileri de “çaresizlik”! Kimi zaman hakemler, kimi zaman rakip teknik adam, kimi zaman oyuncular, kimi zaman da basın oldu bu hedef! Ancak bu kez sert kayaya çarptı. Ronaldo, Mesut Özil, Sergio Ramos başta olmak üzere pek çok oyuncuya bugüne kadar yaptığı eleştiriler dahi unutuldu bu hafta.
***
Marca Gazetesi yazarlarından Anton Meana’nın, Mourinho’nun yardımcılarından kaleci antrenörü Silvino Louro'nun Mourinho adına casusluk yaptığını iddia etmesi gündemi fazlasıyla sarstı. Casillas’ın ise takımdaki bilgileri sızdırdığını ima edip köstebek damgası yemesi, ardından da formsuzluğunun bahane gösterilerek 14 yıllık kaleyi, birden bire Antonio Adan’a bırakması tüm İspanyolları, Mourinho’ya karşı ayağa kaldırdı. Real Madrid Sportif Direktörü Valdano, “Bir kulüp efsanesiyle uğraşarak güç gösterisi yapıyor”, İspanya Milli Takım Teknik Direktörü Del Bosque “Madrid'in gururu olan ve onu en iyi şekilde temsil eden ilk isim Casillas’tır” derken, Casillas ise “Kimin oynayacağına teknik direktör Mourinho karar verir, benim için zor bir durum olsa da bu kararına saygı duyuyorum” açıklaması ile yetiniyordu. Aslında en özlü sözü ise son dönemde Beşiktaş’ta da kısa bir futbol hayatı geçiren Guti söylüyordu: “CASİLLAS YA DA MOURİNHO ARASINDA BİR TERCİH YAPMAK SÖZKONUSU DEĞİLDİR. REAL MADRİD HER ŞEYDEN ÖNEMLİDİR.” Türkçe meali, son yıllarda İnönü, Kadıköy, Ali Sami Yen başta olmak üzere tüm stadyumlarda duymaya alıştığımız “Aşkımız renklere,sizlere değil!” tezahüratının İspanyolcasının dillendirilmesidir.…
***
Netice itibariyle de Isco, Santa Cruz ve Joaquin’in gollere imza attığı Pellegrini’nin Malaga’sının üçlediği Real Madrid için Marca’da yapılan “Mourinho gönderilsin mi?” anketine, neredeyse Bernabeu’nun kapasitesine yakın oranda bir katılım ve %82 oranında çıkan “Evet”!
Barça’nın hegamonyasını La Liga’da yıkan dünyanın 1 numaralı teknik adamının İspanya’da tepki dolu günler yaşadığı aşikâr. Bakalım devre arası süreç neler getirecek?
***
Mallorca’da Kevin ve Jose Nunes, “takım defansı” olarak Betis forvetine tanıdıkları onca şansa rağmen yine de skor 1-1 iken çizgiden çıkarttıkları toplarla, Mallorca’nın haftalar sonra 3 puana ulaşmasında önemli etkenlerdendi. Ancak asıl başrolde ise tecrübeli hakem Mallenco’yu yakan yardımcı hakem vardı. Ceza sahası çizgisinin yarım metre dışındaki faul pozisyonunda, hakem Mallenco’yu yanıltarak ihlalin “içeride” olduğu işaretini verdi ve penaltı kararına hükmettirdi. Skor:1-2….Betis, müthiş seyircisinin coşkusuna rağmen hakem kararıyla kaybetti.
***
Granada maçlarının golsüz geçmesi mucize olur demiştik önceki haftalarda. 17 hafta geçtiği halde defansın hala oturmaması bu tezimizin de en önemli kanıtı. Sadece gol pozisyonu vermeleri değil, çok uygun pozisyonları da yakalalmaları da önemli ancak başta Youssef El-Arabi, Torje ve Udinese’den kiralık gelen Odion Ighalo sanki “atmama” yarışına girdiler. Ancak bu kez Osasuna gibi iç sahada çok az gol yiyen bir takım karşısında Daniel Benitez, mükemmel golüyle Granada’ya nefes aldırdı:1-2.
***
Vallecano’lu futbolculardan ve teknik heyetten özürlerimi kabul etmelerini rica ederek bu bölüme başlıyorum. Kalelerinde 2 penaltı birden kurtarıp puanlar aldılar, “şans” dedim; 17 maçta 32 gol yiyerek en çok gol yiyen birkaç takımdan biri oldular ama buna rağmen pek çok maçta rakip forvetler sonucu değiştirecek golleri kaçırdılar, bu kez de rakiplerin “beceriksizlikleri” dedim; buldukları ilginç ve son dakikalarda gelen futbolun cilvesi gollere “kısmet” dedim ve 17.haftanın sonunda 8 galibiyet 8 mağlubiyet ve 1 beraberlikle 8.sırada yer alan bir takım karşımıza çıktı. Pes ediyor, yenilgiyi kabul ediyor ve böyle bir serüvenle ligdeki başarınızın önünde saygıyla eğiliyorum. Vallecano 3 Levante 0…
***
San Sebastian’daki galibiyetlerini özleten Sociedad, Sevilla gibi dişli bir rakibi 2-1 ile geçerken kalecileri Bravo, rakibin etkili forvetleri Reyes ve Negredo’ya geçit vermediği maçın başrolündeydi. Futbolun en basit düsturlarından birisi bu maçta tekrar hatırlandı: Savunmadan çıkarken kaptırılan toplar, her daim, takımın en zayıf yakalandığı anlardır ve çok risklidir. İşte bu anlardan birinde Sevilla, hem de Sociedad’ın defans oyuncularının paslaşmasıyla gol yiyerek çok da şaşırtmıyordu.
***
HAFTANIN KARMASI
(3-5-2)
Claudio Bravo (Sociedad)
--
Kevin (Mallorca)
Nacho Martinez (Vallecano)
Jordi Alba (Barcelona)
--
Simao (Espanyol)
Joaquin (Malaga)
Arda Turan(A.Madrid)
Xavi (Barcelona)
Dani Benítez (Granada)
---
Piti (Vallecano)
Soldado(Valencia)
***
HAFTANIN TAKIMI
Malaga
Sezona fırtına gibi girdiler, Avrupa veya Lig dinlemeden müthiş bir performansla ilerlediler. Real Madrid’de de bir dönem görev yapan Pellegrini önderliğinde müthiş bir form yakaladılar. Saviola ve Santa Cruz ile gol yollarını çözdüler. Hafta içinde Kral Kupası’nda Elbar maçına, Real maçını düşünerek yedeklerle çıktılar. Zor ve nefis maçtan sonra 3-2 Real Madrid’i yendiler. Tebrikler.
***
HAFTANIN YILDIZI
Joaquin (Malaga)
Real Madrid karşısıda son haftaların en değerli futbollarından birini oynadı. 2 asist nefisti. Haftanın
en önemli galibiyetinde ileri-geri oynayarak etkisi çok fazlaydı.
***
HAFTANIN GOLÜ
Carlos Vela (Sociedad)
Sevilla’ya attıkları ilk golü internet üzerinde bir yerlerde bulun ve mutlaka izleyin. Son vuruş, gol olana kadar yapılan zarif paslaşmanın belki de en “sade”siydi. Tiki-taka golü de denilebilir.
Piti’nin frikik ve Nacho’nun ceza sahası dışından golleri Vallecano adına bu sezona damga vuracak gollerdendi.