Geçen hafta köşemde, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası ile İzmir’de de bir ayağı olan Kod-A isimli şirket arasındaki sorunu dile getirmiştim.
Sendikanın bu işyerinde örgütlenme çalışmaları devam ediyor.
Tüm engellemelere rağmen...
Şirketin genel müdürü, sendikayı suçlamıştı.
Çalışanların son derece özgür olduğunu, sendikalı olabileceklerini, bunu her fırsatta ifade ettiklerini söylemişti.
***
Sendikanın elinde yetki belgesi olmadığını iddia etmişti genel müdür.
Sendikanın İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş, “Evet, yok” dedi ve şu açıklamayı yaptı:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bize yeterli çoğunluğa ulaştığımıza dair onay yazısı gönderdi.
Eğer işveren dava açmasaydı, 6 iş günü içinde yetki belgemiz gelecekti.
Şimdi, açılan dava nedeniyle süreç uzayacak.
Bakanlık, öyle ya da böyle, çoğunluğa ulaştığımız gerçeğini gözardı etmeyecektir.
İşveren, açtığı davayı kaybedecek.
Sendikamız gecikmeli de olsa, yetki belgesini alacak.
O zaman bizi hiçbir güç durduramayacak.”
***
Kod-A’da çalışanlardan çok sayıda arayan oldu.
Çok ilginç açıklamalarda bulundular.
Mesela birisi, genel müdürün geniş kapsamlı bir toplantı yaparak personele, aba altından sopa gösterdiğini, “sendikalı olanı işter atarım” dediğini iddia etti.
Hem de birkaç kişi, bu iddiayı doğruladı.
***
Kod-A’da iki yıl öncesine kadar öğle yemeği verildiğini, 853 kişinin çalıştığı işyerinde bir gün 150 kişi yemek yemedi diye bir yetkilinin kızması sonucu öğle yemeğinin kaldırıldığını söylediler.
Yasalar, işverene yemeği, servisi zorunlu kılmasa da... Onca insanın çalıştığı yerde yemek çıkmaması ilginç geldi bana.
Başka yerlere görevlendirilmelerin, zaten asgari ücretle veya çok az üstünde ücret alan çalışanları bıktırıp teslim olmalarını, istifa etmelerinin amaçlandığını ifade eden de var.
Saatlerce yolculuk yapmak zorunda kalanlar varmış.
Torbalı’da oturan bir personelin, dört araç değiştirerek ulaşabildiği geçici görev yerine 3 dakika geç geldi diye hakkında tutanak tutulduğu iddiası da baskılara örnek gösterildi.
***
Sendika Başkanı Müfit Ereş’in iddiaları, yabana atılır cinsten değil:
“İki ay önce bakanlık, yeterli sayıda çalışanı sendikalı yaptığımızı kabul ettiğine dair yazıyı işverene de gönderdi.
Bu süreçte istifa edenlerin sayısı 9’dur. İşine son verilenler, 100’ü buldu.
Bakanlığın yazısı, genel müdürün ‘İşyerimde kaç kişi sendikalı, bilmiyorum’ sözünün doğru olmadığını ortaya koyuyor.
Çoğunluk için tek bir adreste iş yapan işyerinde yüzde 50, çok adreste iş yapanlarda yüzde 40 yeterlidir. Kod-A sadece Menderes’te değil, başka yerlerde de var. O halde yüzde 40 geçerlidir.
İki aydır baskılar dayanılmaz hale geldi.
Eskiden, dış göreve gönderilecek elemanlar için ‘İsteyen var mı?” diye soruluyordu.
Şimdi emrivaki yapılıyor, işten çıkarılmak istenenler özellikle seçiliyor.”
***
Kod-A personelinin, son derece gergin, korkarak, “Lütfen benim adımı yazmayın” ricalarıyla anlattıklarını dinledikten sonra... İçim karardı kafam iyice karıştı.
Atalarımız, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” demişler.
Anlaşılan o ki, Menderes’teki işyerinden duman az çıkıyor olsa da içerideki yangın büyük gibi.