Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

- Savaş satrancında sadece Suriye ya da Ukrayna’ya bakarak doğru okumayı yapamayız. Rusya’dan korkan ve Trump döneminde ABD’nin kıtayı savunma iştahının azalacağından korkan bir Avrupa var. Bu korku bölgesel ve global tüm ittifakları yeniden şekillendiriyor. Çoğu kişi fark etmedi ama Fransa, vetosunu çektiği için Türk Savunma Sanayii şirketlerinin, AB üyesi ülkeler arasında ortak silah üretim ve tedariğini teşvik etmeyi öngören Avrupa Savunma Yatırım Planı çerçevesinde mali kaynaklardan yararlanmasının önü açıldı. Bu değişiklik İngiltere ve İsrail’in de önünü açıyor ama biliyoruz ki başta Almanya olmak üzere AB üyesi ülkelerin SİHA üretiminde Türkiye’ye özel bir ilgisi var.

Haberin Devamı

Savaş satrancında taşların yeri

- Avrupa, Ukrayna’daki savaşa kendisine yönelik Rusya tehdidi, Suriye’deki savaşa da sadece göç dalgası korkusu üzerinden bakıyor.

Suriye’deki diğer iki aktör Rusya ve İran’a gelince iş daha da karmaşık bir hal alıyor. Rusya, Ukrayna savaşından önce Suriye’de 50 savaş uçağı konuşlandırmıştı, bugün 7’si operasyonel durumda olan 13 uçağı var. İran, İsrail’in Lübnan ve Suriye’de Hizbullah’a yönelik saldırılarıyla önemli ölçüde güç kaybetti. İki koltuk değneği zayıflayan Esad, gelişmeleri doğru okuyamadığı için ülkesinin toprak bütünlüğünü koruyan tek ülke Türkiye ile temas kurmayınca bugün bulunduğumuz noktaya gelindi.

- Herkesin aklındaki soru, HTŞ’nin başlattığı saldırı ve ilerleme Türkiye’nin bir planı mı? Hayır, değil. HTŞ, Türkiye’nin terör örgütleri listesinde yer alıyor, Türkiye’ye yakın grupların ana gövdesini oluşturduğu Suriye Milli Ordusu’nun zaman zaman HTŞ ile çatıştığı da biliniyor. Bu kadar bilgi yetmez diyenler çıkacaktır, doğru yetmeyebilir. Devam edeyim, HTŞ ve terör örgütünün Suriye kolu YPG birbirleriyle çatışmaya girmiyorlar. HTŞ, Halep’e girdiğinde YPG’ye bölgeden çekilme teklifi sundu, YPG de bu teklifi kabul etti. İki grup da Esad sonrası Suriye’de masaya oturup pazarlık edeceklerini düşünüyor ve birbirlerinin ayaklarına basmıyorlar. Bu noktayı gözden kaçırmamak gerek.

- Bir diğer önemli nokta Türkiye’ye yakın grupların çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Milli Ordusu’nun HTŞ ile birlikte ilerlemiyor olması. Türkiye’nin, Suriye’deki oyun planı son derece net: YPG’nin Akdeniz’e, denize ulaşan bir koridor oluşturmasını engellemek, güney sınırını güvence altına almak ve sığınmacılar için güvenli bir tampon bölge üretmek. HTŞ ile YPG’nin saha paylaşımı yaptıkları düşünülürse, Ankara’nın duruşunun bir oldu bittiye izin vermemek olduğunu söyleyebiliriz. Suriye Milli Ordusu’nun geliştirdiği harekât aslında YPG’nin HTŞ ilerleyişini kendi lehine çevirme çabasını sınırlayan unsurlar içeriyor. Esad güçlerinin çekilmesiyle Tel Rıfat- Münbiç arasında terör koridoru oluşturmayı planlayan YPG’nin planı Suriye Milli Ordusu’nun harekatıyla bozguna uğradı. Tel Rıfat, Rusya’nın bugüne kadar Ankara’ya verdiği sözleri unuttuğunu gösteren en önemli terör merkezi haline gelmişti. Esad kadar Moskova’nın da okuma sorunundan söz etmek hata olmaz.

Haberin Devamı

Savaş satrancında taşların yeri

- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İranlı mevkidaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısındaki sözlerinin altını çizmek lazım. Ankara’nın Suriye’deki olayları dış müdahaleyle açıklamaya çalışmanın yanlış olacağını söyledi.

Haberin Devamı

İran ise “Siyonist rejimin oyunu” okumasıyla yetindi. O zaman Tahran’a birden çok soru sormak mümkün: Mesela, savaşın durduğu dönemde kalıcı çözüm için ne yapıldı, Astana sürecinde Türkiye’ye verilen sözler neden tutulmadı, Ankara’nın Şam’a uzattığı el neden havada bırakıldı? İran bir yandan Türkiye’ye karşı PKK kartını halen kullanmaya devam ederken, yabacı ülkelerin denetimindeki terör örgütlerinden söz ediyor ya, onca kan dökülüyor olmasa gülmek mümkün bu duruma.

- Moskova ve Tahran’ın gözlerindeki şüpheli bakış elbette önemli ama gerçekle bağı koparmamak da lazım. 2016’dan bu yana İdlib’e sıkışmış ve durmadan bombalanan grupların Rusya’nın Ukrayna ile meşgul olduğu, İran’ın vekalet savaşı gücünün zayıfladığı bir dönemde harekete geçmesindeki motivasyon dış güçler mi yoksa çözümsüzlüğü çözüm gören anlayış mı? Sürecin bundan sonra sağlıklı yürümesi için politik gerçekliğe hızla dönmek lazım. Tahran, oyun planını gözden geçirirken Lübnan ile Suriye üzerinden kurduğu bağlantının kesilmesi riskini de hesaba katıyordur mutlaka.

- Sahayı okurken Batı için Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmanın önemli bir siyasi hedef olduğunu da unutmamak lazım. ABD merkezli Associated Press’in “Suriye’deki isyancıların ilerlemesi, Türkiye’nin Rusya ile bir çatışmanın içine çekilme riskini artırıyor.” cümlesini önemli bir uyarı olarak kabul etmek lazım. Bu yorum sahada Ankara-Moskova ilişkilerini baltalamaya yönelik hareketler olabileceğinin bir göstergesi olarak kabul edilmeli. Türkiye’nin kendi menfaatleri üzerinden bir dış politika izlemesinin Batı’nın hoşuna gitmediğini biliyoruz ama Batı ile sorunları nedeniyle Ankara’nın Rusya endeksli bir politika izlemeyeceğini de Moskova’nın anlamış olması gerekir. Esad’ı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyan tek ülke Türkiye ile masaya oturtmayan irade bugün gelinen noktanın temel sorumlusudur.

- Sahadan gelen bilgiler Esad’a bağlı güçlerin Hama’nın kuzeyinde yeniden toparlandığını gösteriyor. Şu an karşı bir saldırıdan çok Şam rejiminin ayakta kalma oyunu oynadığını söylemek mümkün. Halep’i geri almak için yapılacak bir saldırının zamanlamasını, Rusya ve İran’ın ne sürede ne kadar destek sağlayacakları belirleyici olacak. Görünen o ki, bu süre zarfında İdlib’e hava saldırıları artacak ve yeni bir göç hareketi tetiklenmeye çalışılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “13 yıldır devam eden istikrarsızlığın mutabakatla son bulması en büyük temennimizdir” cümlesi ve “Türkiye olarak üzerimize düşen ne varsa dün olduğu gibi bugün de yapmaya hazırız” mesajı, Moskova ve Tahran’a köprüden önce son çıkış uyarısı gibi okunabilir. Rusya, HTŞ’nin Ukrayna gizli servisi tarafından eğitilip, donatıldığını araştırıyor ama Türkiye’ye karşı korudukları YPG’nin, Ukrayna tarafından Suriye’deki Rus hedeflerine saldırması için kiralanmak istediğini unutuyor.

Moskova ve Tahran, Suriye’nin geleceğini Esad’ın geleceği kadar önemsedikleri ve Türkiye’nin hassasiyetlerini gerçekten anladıkları gün Astana süreci yeniden canlanabilir.