Ülkemizde çok büyük zahmet ve masrafla barajlara getirilen suyun önemli bir kısmı ne yazık ki buharlaşarak kayboluyor
Bir hesaba göre dünyadaki yıllık toplam yağışın miktarı 501 milyar metreküp. Bunun 274 milyar metreküpü buharlaşma yoluyla atmosfere dönüyor. Yani yıllık toplam yağışın yaklaşık yüzde 55’inden yararlanamıyoruz.
Örneğin, İstanbul’da başta Büyükçekmece olmak üzere bazı barajlar geniş yüzey alanlarına
sahip sığ barajlardır. Bu durum buharlaşmayı önemli ölçüde artırıyor. İstanbul’da buharlaşma gözlemleri 1993’ten itibaren nisan-ekim ayları arasında yapılıyor. Bir hesaba göre nisan-ekim aylarını kapsayan dönem için İstanbul barajlarına gelen
toplam suyun ortalama olarak yüzde 22’si buharlaşıyor. Aslında tüm yıl boyunca buharlaşma ölçüldüğünde İstanbul’daki barajlardan buharlaşmayla olan kayıpların toplam suyun 1/4’ü civarında olduğu görülebilir.
Böylece, kurak ve yarı kurak bir iklim kuşağında yer alan ülkemizde, örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ’nin çok büyük zahmet ve masrafla İstanbul barajlarına kadar getirdiği suyun önemli bir kısmı buharlaşmayla da kayboluyor.
Tamamen engellenemez
Şüphesiz buharlaşmayı tamamen engellemek mümkün değil. Açık su yüzeylerinden buharlaşmayı etkileyen güneş enerjisi, su sıcaklığı, doyma açığı, rüzgar hızı, baraj yüzey alanı, derinliği, kotu gibi pek çok meteorolojik, hidrolojik vb. değişken var. Öncelikle bu değişkenler, süslü bilgisayar programlarına girilecek basit bir parametre olarak görülmeden, çok iyi ölçülmeli ve mutlaka fiziksel anlamda anlaşılmalı.
Barajlardaki buharlaşmanın azaltılmasında kullanılan fiziksel, kimyasal, yapısal, su alma ve diğer olmak üzere belli başlı beş yöntem var. Fiziksel yöntemler öncelikle yüzeydeki daha sıcak olan suyu alt tabakalardaki daha soğuk suyla değiştirerek azaltmayı amaçlar. Sığ göllerde ise beyaza boyanmış, hafif, suda çözünmeyen ve zehirli olmayan herhangi bir madde ile suyun yüzeyinin yüzen cisimlerle kaplanması yoluna gidilir. Bunlarla beraber, su yüzeyindeki buharlaşmayı artıran rüzgarı engellemek için baraj çevresine rüzgar kırıcılarının yerleştirilmesi her zaman faydalıdır. Bunun için de aman dikkat! Çevreye dikilen ağaçların baraj suyunu kökleriyle alıp yapraklarıyla havaya vermemesine de özellikle dikkat edilmeli.
Barajlar nasıl yapılmalı?
Su yüzeyinde bir molekül kalınlığında ince bir film tabakası oluşturmak için kimyasal maddeler de kullanılıyor. Film tabakasının rüzgar ve dalga nedeniyle yırtılması sonucu yeniden uygulanması gerekir. Ayrıca toksik madde olmasalar da buharlaşmayı azaltmak için suyun yüzeyine dökülen kimyasalların arıtılması da gerekiyor.
Aslında buharlaşmanın en az olması için küçük yüzey alanına sahip barajların inşa edilmesi gerekiyor. Örneğin, yüzey alanında yüzde 50’ye varan bir azalma, buharlaşmada da yüzde 50’ye varan bir azalma sağlıyor. Maalesef her zaman arazi şartları baraj şevlerinin daha dik inşa edilmesine uygun olmaz.
Ölçemediğimiz şeyi yönetemeyiz. Bu nedenle başta İstanbul’daki baraj gölleri olmak üzere ülkemizdeki açık
su yüzeylerinden buharlaşmayı kontrol edebilmemiz için öncelikle göllerin üzerine bir şamandıra koyup gölü etkileyen güneş enerjisi, su sıcaklığı, doyma açığı, rüzgar hızını yıl boyunca ölçüp değerlendirebilmemiz gerekiyor. Karada çeşme suyunu buharlaşma leğenine doldurup yüzde 70 tava katsayısıyla çarparak göllerdeki buharlaşmayı hesaplamak artık Türkiye’ye yakışmıyor. Bu yanlış
ezberi de acilen bozalım lütfen...