Viyana’nın dış semtlerinde odundan enerji elde eden yeni bir tesis var. İçeriden herhangi bir fabrikaya benziyor. Dışarıdan bir modern sanat müzesine veya konser salonuna.
Acaba neden böyle, diye düşünürken tesisi gezdiren yetkili açıkladı. Fabrikanın mimarisi için Avrupa Birliği çapında bir yarışma açılmıştı. Gördüğümüz, birincilik ödülünü kazanan çizimdi.
Bir gün önce de çöpten toplanan plastik şişeleri ayıklayıp paketleyen ve yeni ürüne çeviren fabrikalara yollayan bir tesisi dolaşmıştım. Onun da mimarisi çarpıcı güzellikte idi. Yüzlerce metre kare alanı kapsayan bina yuvarlaktı. Yukarıdan bakıldığında dik duran açık şemsiyeye benziyordu. Veya eskiden evlerde ısınmak için kullanılan mangalların üstünü örtmeye yarayan kapaklara.
Dünyanın en pis işlerinden birinin yapıldığı binanın içi dünyanın en çirkin ve pis yerlerinden biri idi. Dışarıdan ise bir sanat eseri.
Aklıma Erdoğan’ın İstanbul’da Çamlıca tepesinde yapmayı düşündüğü cami ve mimar olarak seçtiği kişi geldi.
Ve, ne ilk ne de son defa hissedeceğim, şiddetli bir saçımı başımı yolma hissi duydum.
Proje ne kadar sürecek?
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinin en yüksek tepesine Müslümanlığın en büyük camisi yapılacaktı. Ama Avusturyalıların çöp fabrikası yaparken gösterdikleri özen bile gösterilmeden.
Ortaya çıkacak olan binanın Türkiye’yi dolduran binlerce çirkin, beton, ezanı robotlar tarafından okunan camiden biri olacağı mimar Hacı Mehmet Güner’in sözlerinden anlaşılıyordu.
“Proje büyüklük olarak çok iddialı. Ecdadın yaptığından da geniş kubbe kullanacağız. Minareleri dünyadaki en yüksek cami olacak. Medine-i Münevvere’yi (Minaresi 105 metre) bile geçeceğiz. Minimum altı minare olacak ama bir sürpriz de olabilir.”
Başbakan projeyi bitirmenin iki yıl süreceğini söylemişti. Güner “2-3 ay içinde toplarız inşallah,” diyor.
Daha büyük, daha güzel mi?
AKP iktidara geldiğinden beri İstanbul’un göze batan yerlerinden birinde cami yapmak için yırtınıyor. Taksim çok konuşulmuştu ama anlaşılan kabak Çamlıca’nın başına patlayacak. Ya da belki Hacı 2-3 ayda Çamlıca’yı toparladıktan 2-3 haftada da Taksim’i halleder, ikisi beraber yapılır.
Erdoğan’ın arkasında büyük bir eser bırakmak istemesini ve bunun da camiden başka bir şey olmasının imkansız olduğunu anlamak mümkün. İmparator Augustus’tan bu yana tarih arkasında büyük bir eser bırakmak isteyen liderlerle dolu.
Ama bari değsin, diyor insan.
Daha büyük daha güzel değildir, estetiğin değil görgüsüzlüğün göstergesidir.
Karl Marx her millet layık olduğu hükümet tarafından yönetilir demişti. Belki her hükümet de layık olduğu eser tarafından hatırlanır.