Rotanın son gününde Orhaniye’ye geçmeden önce
İnbükü’ne demir atıp denize girebilirsiniz.
Dördüncü gün: Bozburun’dan çıkış
Gidilecek liman Dirsekbükü çok yakın olduğu için eğer biraz rüzgar varsa Datça yarımadasına doğru yelken seyri yapılarak denizin keyfi çıkarılır. Yelken keyfinden sonra Dirsekbükü’nün muhteşem turkuaz renkli denizine demir atarsınız. Sahildeki restoranda güzel bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Burada elektrik yoktur. Akşamüstü saatlerinden gece saat 23.00’e kadar restoranının jeneratörü çalışır. Restoranı işleten Mehmet, Bozburunludur ve sempatik kişiliği ile tekneciler arasında sevilir.
Beşinci gün: Nihayet Selimiye
Kısa bir seyir sonunda Selimiye’ye liman ağzına gelinir. Burada sığ limanda birkaç saatliğine demirlenir ve denize girilir. Akşamüstü ise son yılların en gözde beldelerinden olan Selimiye koyuna girilir. Selimiye’de sahilde Muhammed’in işlettiği Sardunya Restoran ve Çetin’in işlettiği Girit Restoran başta olmak üzere hangisine giderseniz gidin, memnun kalırsınız. Bu restoranların önündeki iskelelerde yer bulamazsanız bile alargaya demir atıp botla çıkabilirsiniz.
Sardunya Restoran ile Girit Restoran arasında Karşıyakalı Hamdi’nin işlettiği Karadut Kahvesi vardır. Akşam yemeğinden sonraki çayı ve kahveyi burada için. Birdenbire kendinizi, tatile gelen opera sanatçılarının sürpriz konserinde bulabilirsiniz. Kiraladığınız yelkenli tekneyle yapılan bu mavi yolculukta yelken keyfini iyice aldıysanız ve bu işi de öğrenmek isterseniz, bir ara Girit Pansiyon’da Çetin’e uğrayın. Kendisi küçük tekne ile yelken dersleri veren lisanslı yelken antrenörüdür.
Altıncı gün: Bencik koyu
Altıncı gün Selimiye’den çıkıp Hisarönü Körfezi’nde yelken keyfi yapıldıktan sonra Bencik’e gidilir. Bir fiyort gibi içeri giren bu koyda iç içe geçmiş çok sayıda minik minik koylar vardır. Lokanta yoktur. Ancak bir geceyi de yıldızların altında geçirmek romantik olabilir. O akşam yemeğini teknede yemek güzel olur.
Yedinci gün: Final Orhaniye’de
Yedinci ve son gün Orhaniye’ye geçmeden önce İnbükü ya da Çamurlu Koy’da demir atılır. Denize girilir. Akşamüstüne doğru Orhaniye Martı Marina’a geçilir. Marinada, Okan Kitapçı’nın işlettiği Mistral Club’ın yüzme havuzu ve tesisleri çok güzeldir. Restoran Tayland ve İtalyan mutfağı ağırlıklıdır. Mistral’ın hemen yanında yine Okan Kitapçı’nın işlettiği Ege-Rum lokantası Fanari vardır. Okan Kitapçı havaya girerse çok güzel gitar ve piyano çalar. Ben de oralarda isem özel olarak imal edilmiş kontrbas ve perküsyonla ona eşlik ederim.
Not: Geçen haftaki yazıdan sonra gelen mesaj yağmuru üzerine hatırlatayım. Balayı programları ve eğitim programları konusunda daha detaylı bilgi isteyen okurlar, benimle e-posta adresi üzerinden irtibat kurabilir.
KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Kömürde lagos kafa
Hisarönü Körfezi’nde dolaşırken, Selimiye’de Muhammed Özdemir’in işlettiği Sardunya Restoran’daki lagos kafayı unutamam. Bazı insanları anlamıyorum. Balığın kafasını sevmezler, hatta çöpe bile atarlar. Bir gün Sardunya’da otururken baktım balık tezgahında kocaman bir lagos kafası duruyor. “Nedir bu?” diye sordum. Meğer müşteri kafayı istememiş. Balığı kilo ile alıyorlar ya... Tasarruf ettiğini sanıp balığın lop et kısmını tarttırıp sipariş veriyor. Balık kafasının firesi çok ama buna paralel olarak lezzeti de çok... Doğal olarak hemen atladım balık kafasının üstüne...
450 gram geldi. Kafayı boylamasına ikiye böldük. Bir tarafını sabaha çorba yapalım dedim. Kalanını da Muhammed’e bıraktım. Kafanın üstüne biraz zeytinyağı, az tuz ve yine çok az un serpip kömür ateşinde pişirdi. Ortaya harika bir lezzet çıktı.
Eskiler boşuna dememiş: “Balığın kafasıyla bir şişe rakı içerim.”