Fethiye’deki gezimize devam ediyoruz. Bir taraftan antik dönem tarihi içinde yolculuk ederken, bir taraftan da yağış sonrasında ormanlarda coşan mantar ziyafeti çekiyoruz.
Fethiye-Antalya arasında dağlar, ormanlar, dik uçurumlar, geniş kumsallar kat edilerek geçilen Likya Yürüyüş Yolu, antik dönemin önemli bir ticaret yolu idi. 509 kilometrelik bu yol Likya, Pers, Roma, Yunan, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinin izini sürüyor. Bu yolun turizm amaçlı ilk tanıtımı 1980’li yıllarda Hülya Gürkan tarafından başlatılmış, 1999 yılında İngiliz araştırmacı Kate Clow tarafından uluslararası mecrada duyurulmuş. Şimdilerde dünyada yürüyüş tutkunlarının en gözde parkurlarından biri olmuş. Bu yürüyüş yolunu geçmek için kimilerine göre 15 gün, kimilerine göre de 30 gün gerekli... Yol boyunca günde altı-sekiz saat yürünüyor. Bazı geceler köylerdeki pansiyonlarda konaklanılıyor, bazı geceler de çadır kuruluyor. Bizim bu kadar zamanımız olmadığı için otomobille yola çıktık. Likya antik döneminin önemli kentlerinden Xantos, Letoon ve Patara’yı ziyaret ettik. Bu yürüyüş yolu üzerinde, Sdyma, Pınara, Antiphellos, Apollonia, Simena, Myra, Limyra, Olympos, Phaselis gibi antik kentler de bulunuyor.
İlk federal devlet
Likya dünyanın ilk demokrasilerinden biriydi. İdari konseyi, mahkemesi, vergi tahsildarı ve ordusu ortak bir grup site-devletten oluşmuştu. Bu site devlet yapısı, bilinen ilk federal devlet örgütlenmesidir. ABD’nin federal anayasası hazırlanırken, Likya’dan esinlendiği söylenir.
Mısır ve Doğu Akdeniz’den, Roma ve Yunanistan’a uzanan tüm nakliye yolları Likya bölgesinden geçmek zorundaydı. Likya gemileri, o anki politikaya göre geçen ticaret gemilerini ya destekler ya da taciz ederdi. Likyalı askerler Truva Savaşı’nda, Turuvalılarla yardım için gitmişlerdi. Kadeş Savaşı’nda da Hititlilerle beraber Mısırlılara karşı savaştılar. Likya medeniyeti, öz Anadolu medeniyetidir.
509 kilometrelik yürüyüş yolu Likya, Pers, Roma, Yunan, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerinin izini sürüyor
Port Göcek resmen Doğuş’unYaz sezonu öncesi Doğuş Grubu, Port Göcek Marina’yı satın almak için Türkon grubu ile anlaşmış, bu anlaşmanın onayı için de Maliye Bakanlığı’na başvurmuştu. Ankara’daki formaliteler tamamlandı ve Doğuş Grubu, Port Göcek yönetimini resmen devraldı. Marinanın adı D Marin Göcek olarak değiştirildi.
Denizde 380, karada 150 tekne kapasiteli marinanın devri, 40 milyon dolara gerçekleştirildi. Doğuş Grubu’nun, D Marin Turgutreis, D Marin Didim, proje aşamasında D Marin Dalaman ve Hırvatistan’da Mandalina Marina işletmesi ve mega yat yatırımı bulunuyor. D Marin Göcek ile birlikte Doğuş Grubu’nun Türkiye ve Hırvatistan’daki toplam tekne kapasitesi denizde 1860, karada 950 olmak üzere 2 bin 810’a ulaştı.
Tarihin ilk meclis binası karşımızdaLikya medeniyetinin önemli kentlerinden biri olan Patara, bir dönem de birliğe başkentlik yapmış. Likya Yürüyüş Yolu’nda ilerlerken, tarihin bilinen
ilk meclis binası Patara’da karşınıza çıkıyor. Patara’daki meclis binasının kalıntıları aslına uygun olarak restore ediliyor. Bir aksilik olmazsa önümüzdeki sezona restorasyon çalışmaları tamamlanacak.
KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Ormanda mantar ziyafetiFethiye çevresinde dolaşırken Likya birliğinin Kadyanda antik kentinin yakınındaki Üzümlü beldesini de ziyaret ettik. Burası bir mantar cenneti. Ormandan topladığımız morchella ve lactarius türü mantarlarla kendimize bir ziyafet çektik. Topladığımız morchella türü mantarların Fransa ve İtalya’ya ihraç edildiğini ve orada da kilosu 300 avro’ya satıldığını duyunca, kendimizi aristokratların bir ziyafet sofrasında hissettik. Oysa mütevazı bir dağ evindeydik.
Gelelim mantarları nasıl pişirdiğimize... Topladığımız mantarları yıkadık. Doğradık. Bir tavada tereyağında sarmısakla çevirdik... Kişniş otu ve maydanozla süsleyip servis ettik (Daha önceden toplanmış ve kurutulmuş morchella mantarı ise beş-altı saat kadar suda bekletiliyor ve ardından pişirilip servis ediliyor). Yörede “çintar” olarak adlandırılan lactraius türü mantarı ise galeta ununa bulayıp yağda kızarttık. Tadı şnitzelden farksızdı. Bu müthiş mantarları yerken sayfa komşum Vedat Milor’un kulaklarını çınlattım. Bu zenginliği görse bu mantarlardan kim bilir neler sipariş eder diye de düşündüm.
“Syessa Ana”2 bin 500 yıl önceki Likya Medeniyeti hakkında bilgi sahibi olmadan Likya Bölgesi ve Fethiye’yi dolaşmak, tuzsuz yemek pişirmeye benzer. O zamanki adı Telmessos olan Fethiye’yi ve Likya uygarlığını, Fethiyeli turizmci Birol Ganioğlu bir roman kurgusuyla anlatıyor. Kitabın arka kapağında şu ilginç bilgiler yer alıyor:
“ABD anayasasını hazırlayanlar, bilinen ilk federal devlet olan Likyalıların devlet yapısından yararlandılar. Günümüzdeki Amerikan Senato binasının mimarisi, Likya’nın son başkenti Patara’daki federal meclis binasından esinlenerek çizildi.
Günümüzdeki feminist hareketin onlardan öğreneceği çok şey var. Çünkü onlar anaerkil yaşamın ve Ana Tanrıça’nın son çocukları...”
(Anemon Yayınları, 352 sayfa, 20 TL)