Meral TAMER
Resmi Gazete, kendisinden izinsiz gazeteyi İnternet'e giren Tam Bilgisayar'ı kopyacılıkla suçluyor. "Asıl benim yaptığım işlem İnternet'te başkaları tarafından kopyalanıyor," diyen Tam Bilgisayar ise korunmak amacıyla şifreli yayına başladı.
Elektronik postadan gelen bu mesajda isim yoktu. Yalnızca "size Resmi Gazete tefecilerini şikayet etmek istiyorum," diye başlıyor ve şöyle devam ediyordu:
"Resmi Gazete'yi uzun süredir İnternetten izliyordum. Bu hizmet ücretsiz veriliyordu ve ben bir Türk vatandaşı olarak bundan o kadar çok memnundum ki anlatamam. Her demokrat devlette olduğu gibi kanunları aynı gün izleyebiliyordum.
Sonra bu "tefeciler" ortaya çıktı. İnternet üzerinden Resmi Gazete'yi okumak isteyenlere bir kullanıcı adı ve şifre veriyorlar. Kimden bu hakkı aldıkları ise belli değil. Bu şifreyi de herkese değil, seçtikleri kişilere veriyorlar. Örneğin bana vermediler.
Bunlar bu hizmeti bir süre ücretsiz verdikten sonra bir devlet adamından izin alacak ve ücrete bağlayacaklar. Veri tabanları ise zaten hazır durumda olmuş olacak. Böylece Türk halkına hakkı olanı parayla satacaklar."
Arkadaşımız İlkay Özcan konuyu araştırmaya doğal olarak Resmi Gazete'den başladı. Kurum yetkililerinin verdiği bilgiye göre, İnternet'teki yayınlarla Resmi Gazete'nin bir ilgisi yok. Tam Bilgisayar adlı bir firmanın Resmi Gazete'yi her gün kopyalayarak bilgisayara girdiğini söyleyen yetkililer, belli ki bu durumdan hiç hoşnut değiller. "Devletin sırtından para kazanıyorlar. Gazeteyi internette yayınlanmaya başladıklarından beri 45 bin olan abone sayımız 40 bine düştü. İlerde bu sayı daha da düşecek. Bu yüzden firmayı dava ettik," diyorlar.
Tam Bilgisayar'ın Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kaplan ise "kopyalama" yaptıklarını reddediyor. Onun yerine "proses" (işlem) kelimesini tercih ediyor ve şöyle diyor:
"Ben bu gazeteyi her sabah yeniden bassam, o zaman haklı olabilirlerdi. Ama 20 elemanımız gazeteyi yeniden işleyerek bilgisayara giriyor. Bu yüzden devletin zarara girdiğine inanmıyorum. Devlet kimse almasa da zaten bu gazeteyi basmak zorunda," diyor.
İlginç olan, Resmi Gazete tarafından kopyacılıkla suçlanan Kaplan'ın da İnternet'teki kopyacılardan yakınması. "Hiç bir emek vermeden bizim yaptığımızı aynen alıyorlar. İnternet'te kopyalama çok kolay. Biz de bunun önüne geçebilmek için şifre uygulamasını başlattık. Abone olmak isteyenler önce form doldurup, şifrelerini alıyorlar," diyor.
Kaplan'ın verdiği bilgiye göre, okurumuzun nereden bağlantı yaptığı tam olarak anlaşılmadığı için kendisine şifre verilmemiş.
1994'ten beri bu işi yapan Tam Bilgisayar, önceleri zaten abonelerden para alıyormuş. Bir ara sponsor bularak ücretsiz hizmet vermeye başlamışlar. Ancak
sponsor bulmakta güçlük çekince yeniden ücret alınmaya başlanmış.
Ankaralı okurlarımızdan Burak Sadıç, sinema girişlerinde sıklıkla yapılan küçük bir üçkağıda dikkat çekiyor.
Büyülü Fener sinemasına "Devil's Advocate" (Şeytanın Avukatı) adlı filmi görmek için giden Sadıç, kapıdaki görevliye biletini uzatmış, ama görevli biletin yalnızca kontrol parçasını değil tamamını alıkoymuş.
Sadıç kendisini kuponu ayırması konusunda uyardığı halde duymamazlıktan gelmiş. Bayağı bir direndikten sonra söylene söylene okurumuzun dediğini yapmış. Tabii bu arada diğer müşterilerin biletlerini tam olarak almaya devam ettiği de okurumuzun gözünden kaçmamış.
Sağdıç, "zaman zaman rastladığım bir durum. Amaç tabii ki aynı bileti daha sonra yeniden satmak ya da vergiden kaçmak. Ama bugüne dek bu kadar ısrarcı davranan çıkmamıştı. Acaba sinema yönetiminden bu biletlerin tekrar kullanılması konusunda özel bir talimat mı geldi?" diye soruyor.
Arkadaşımız Duygu Arpacı'nın sorularını yanıtlayan Büyülü Fener sineması müdiresi Filiz Yazıcıoğlu, bu tür olayların yaşandığını doğruladı.
Yeni bir sinema olduklarını belirten Yazıcıoğlu, "sürekli önlem almaya çalışıyorum. Kopuk kağıtları sayıyorum, gişede kontrol ediyorum. Ama her seansta kapıda durmam mümkün değil ki," diyerek kendi elemanlarından yakınıyor.
Yazıcıoğlu'na göre kontrol görevlileri, müşteriden aldıkları bu biletleri ya yakınlarına veriyorlar ya da dışardan birileriyle anlaşarak yeniden satıyorlarmış. Bu tür bir yaklaşımla gişe memuruyla anlaşıp paraları kırıştıklarını bile düşünebiliriz! Ama o zaman sinema işleticisi, kendi bindiği dalı kesmiş olmaz mı?
Yazıcıoğlu okurumuzla bizzat görüşerek bunun sinema yönetimiyle bir ilgisi olmadığını anlatmaya çalışacağını da belirtti.
Rekor mağazasından aldığı döşemelik kumaş, hem duvarları hem giysileri boyuyordu. TÜBİTAK'a göre sorun, kumaşın sürtme haslığının düşük olması.
Koltuklarınızı her yeri ve her şeyi boyayan bir kumaşla kaplatmayı düşünebilir misiniz?
Kanepenin değdiği duvar kızarıyor, üzerine oturanın eteği - pantolonu kıpkırmızı oluyor. Tam sinirleri ayağa kaldıracak bir durum.
Kainat Burkutoğlu'nun 66 milyon lira ödeyerek Bağdat caddesindeki Rekor'dan aldığı döşemelik kumaşlar aynen böyleydi.
Burkutoğlu, kanepenin kumaşıyla kaplanmış bir yastıkla bize geldi ve gözümünüzün önünde küçük bir deney yaptı. Nemli bir bezi yastığın üzerine hafifçe sürttü. Bez gerçekten pempemsi bir renk aldı.
Aslında Burkutoğlu, aynı mağazadan daha önce de kumaş almış ve çok memnun kalmıştı. Son aldığı kumaşların boya verdiği ise koltukların döşemeciden geldiğinin ikinci günü anlaşıldı.
Mağaza yetkilileri, kumaşı Bursa'daki fabrikaya gönderip inceleteceklerini söylediler. Fabrikadan gelen sonuç ise "pozitif" çıktı. Onlara göre kumaş boya vermiyordu.
Aynı deneyi mağazada da yaptığını belirten Burkutoğlu, "kumaşın boya verdiğini gördükleri halde yardımcı olmuyorlar. Fabrika ise rapor diye başka parti mallar için yapılmış testleri gösteriyor," diyor.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Bağdat caddesindeki Rekor'un yetkilisi Gülay Sağman'a göreyse bezle silindiğinde çıkan boya değil kumaşın havı.
Rekor'un Yönetim Kurulu Başkan vekili Nilüfer Kurtcan da kumaşta kesinlikle bir sorun olmadığında ısrarlı. Aynı kumaştan binlerce metre sattıklarını ve hiç şikayet almadıklarını söyleyen Kurtcan, "ipliği aldığımız yere bile gönderdik," dedi.
Her ne kadar kumaşın boya verdiğini gözümüzle gördüysek de konuya açıklık kazandırmak için TÜBİTAK'a danıştık. Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan yetkililer, sürtme haslığı düşük kumaşların bu şekilde boya verdiğini söylediler.
Sonunda Rekor, boya verdiğini kabul etmeye yanaşmasa bile kumaşı değiştirmeyi kabul etti ve kanepe yeniden kaplandı.
İstanbullu okurlarımızdan Ali Can Eser, elektronik posta mesajında Matraş'ın onarım servisinin yeni uygulamasına duyduğu tepkiyi dile getiriyor:
"Matraş eski modellerinin tamiri gerektiğinde "ücreti karşılığı bile" yardıma yanaşmıyor. 2 hafta önce Caddebostan mağazalarına el çantamın kopan kilidi için gittiğimde, görevli hanım biraz da mahçup bir şekilde "yeni gelen bir talimata göre" artık bu tür tamirleri kabul edemediklerini söyledi.
Capitol'deki mağazalarına da sordum. Aldığım yanıt gene aynıydı. İşin ilginç tarafı, Matraş benzer bir sorunumu yalnızca birkaç ay önce ücretsiz çözmüştü. Bu yeni uygulamanın fikir babası, Matraş'taki hangi yönetim dahisi bilmiyorum. Ama buna olsa olsa "bindiği dalı kesmek" denir.
Kendime yeni bir çanta aramaya başlamam iyi mi olur bilemem, ama nereden almayacağımı iyi biliyorum."
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın Matraş'ın mağazalar koordinatörü Meral Gökmen'den aldığı bilgiye göre, bu uygulamaya eski müşterilerin aşırı talepleri neden olmuş. Firmanın 50 yıllık geçmişe sahip olduğunu belirten Gökmen, kuruluşlarından bu yana müşterilerine ücretsiz hizmet verdiklerini, ancak son dönemde bu durumun suiistimal edildiğini ve 15 - 20 yılık çantaların tamir servisini adeta bloke ettiğini söyledi.
Bu arada son bir yıl içinde alınmış çantalar yine ücretsiz olarak onarılmaya devam edilecek. Ayrıca çanta çok eski bir görünüm sergilemiyorsa, daha önceki yıllarda alınmış bile olsa kulp ve kilit gibi aksesuarlar konusunda yardımcı olunacakmış.
Yazara EmailM.Tamer@milliyet.com.tr