Adıyaman Kahta’da 1 Kasım’da sona erecek Kommagene Bienali, bu toprakların kadim uygarlıklarına, gelip başka diyarlara göçmüş ruhlarına bir saygı duruşu.
Adıyaman merkezden yola çıkıp Belören’de Atatürk Barajı Gölü kıyısına -Çakıreşme Köyü yolundan itibaren son 10 dakikası zorlu şekilde- ulaştığımızda bu coğrafyada bizi kucaklamaya hazırlanan sürprizlerden habersizdik.
Tepemizde 30 derecenin kıyısında parlayan güneş, altımızda Mad Max fimlerinden fırlamış ama iki ay öncesine kadar balıkçılık için kullanılan bir tekne...
20 Ağustos’ta başlayan ve uzatmayla 1 Kasım’da sona erecek olan Kommagene Bienali için bölgedeyiz. “Bölgedeyiz” diyorum; çünkü eserler Atatürk Barajı’ndeki adacıklardan Kahta Kalesi’ne, Nemrut Dağı’nın tanrı heykelleriyle süslü zirvesinden Septimus Severus Köprüsü’ne (Cendere) çok geniş bir alanda sergileniyor. Kahta’da aralarında onlarca kilometre olan sanat eserleri, ziyaretçilerine güzel düşünülmüş tarihi bir rota da vadediyor.
Çok sayıda höyüğünü, daha keşfedilmemiş belki yüzlerce ve hatta binlerce tarihi değerini suya veren Adıyaman, diyetin karşılığını alamamaktan, barajın tarımsal nimetlerinden yararlanamamaktan yakınıyordu. Bugünse adacıklarının, dağının, taşının toprağında sanat hasatı yapılıyor. Balıkçı Mehmet Adalı bile iki ay önce rehberliğe başlamış, artık adalara sanatseverleri taşıyor.
Halfeti doğumlu Nihat Özdal, doğduğu topraklar sular altında kaldıktan sonra yaşadığı kırılmayı çağdaş sanat ve edebiyat alanında yorumladığı çalışmalarla tanınıyor. Özdal küratörlüğünü yaptığı bienal de bu kırılmadan çok sayıda iz taşıyor. Zaman zaman iklim krizi, göç gibi küresel sorunlar bir tokat gibi yüzünüze çarpıyor.
Hititler, Mitanniler, Aramiler, Asurlular, Geç Hititler, Persler, Kummurlar, Büyük İskender, Kommagene, Doğu Roma, Emeviler, Bizans, Sasaniler, Hamdaniler, Selçuklular, Memlüklüler, Artuklular, Dulkadiroğulları, Timur ve 1516’dan sonra Osmanlı İmparatorluğu... Adıyaman, Kahta ve çevresi binlerce yıl birbirinden farklı uygarlıkların izlerini taşıyor.
Bienal, bu uygarlıkların izlerinden de payını almış.
Nevali Çori açıklarında Kahta sınırlarındaki bir adada “Hayali Bir Uygarlık” yaratma fikriyle yola çıkılmış.
Gerçek bir hikâye...
“Yedi gün, yedi gece havada yelken açtık ve sekizinci gün içinde bir adaya benzeyen, parlak, yuvarlak ve büyük bir ışıkla parıldayan büyük bir ülke gördük. Orada demir atarak karaya çıktık. Arazinin yerleşik ve ekili olduğunu gördük. Gündüzleri bölgeden hiçbir şey görünmüyordu, ancak geceleri, bazıları daha büyük, bazıları daha küçük birçok ada daha görmeye başladık. Bunlar ateş gibi renkliydi. Aşağıda, şehirleri, nehirleri, denizleri, ormanları ve dağları olan başka bir ülke de gördük. Bunun bizim kendi dünyamız olduğu sonucuna vardık.”
Ana mekân olarak ada fikri, Samosatalı (Samsat) Lukianus’un, Ay’a yolculuğu anlattığı, bilinen ilk bilim kurgu metni olan “Gerçek Bir Hikâye”de yer alan yukarıdaki satırlarına atfen doğmuş.
Hayali bir uygarlığın, hepsi birer kurgu olan arkeoloji, tarih, dil, ekonomi, semboller, tarım, mimari gibi unsurları farklı disiplinlerden sanatçıların eserlerinde hayat bulmuş.
Samsat’ın bağrından çıkıp dünyada iz bırakan retorikçi Lukianus’la “Çiğ köfteci Lukianus” adlı bir çiğ köfte markası olarak yüzleşmemek adına yetkilileri uyarmayı da bu vesileyle bir borç bilirim.
Her neyse; küratör Özdal, bienalin fikrini açtığı Kahta Kaymakamı Selami Korkutata’nın seferberliğiyle dünyanın özel sanat etkinliklerinden birini başarmış. Tabii bu seferberliğin dinamosu da Adıyaman Valiliği, İpekyolu Kalkınma Ajansı ve sponsorlar olmuş. Bienalde 23 ülkeden 53 sanatçının eserleri sergileniyor. Mesela Kore, Kolombiya, Brezilya, Sudan gibi ülkelerden sanatçıların Adıyaman’a transferi için de Türk Hava Yolları seferber olmuş.
Kahta sanayi ve mobilyacılar sitelerindeki atölyelerse bu k ez sanatçıların yaratıcılık seansları için mesai yapmış; Kahta’nın taşı toprağı, odunu suyuysa olmuş sanat eserlerinin hammaddesi...
Romanyalı sanatçı Peter Pal, “Ada” isimli eserini yarattığı adada 15 gün yaşamış. “Ada”, toprağın özünü suyun ortasında yeniden yorumluyor. Pal, “Benim işim, taşların ortasındaki geometrik şekle hapsolmuş suya başka bir öz vermeye çalışmaktı” diyor. İşte o öz bir süre sonra tamamen buharlaşarak “yok” olacak. Pal’un eseri, doğa şartları elverdiği sürece ama özünden arınmış şekilde adada kalacak.
O adada sanatçıların belirli süreler konaklayabileceği bir rezidans “oyulması” planlanıyor.
Ece Eldek’in “Yükseliş” isimli eseri baraj yüzünden sular altında kalan Kommagene başkenti Samosata, Nevali Çori ve günümüze ait köylere bir tür saygı duruşu. Su yükselince, ada da su altında kalacak ama merdiven yükselmeye devam edecek.
Cansu Sönmez, 27 seramik baş ve betondan yaptığı “Uygarlık Yığını” isimli eserinin aslında “bir mezar, tüm zamanların insanlığına dair hazin bir buluntu” olduğunu söylüyor.
Mezopotamya’da turizm bereketi
Bienal kapsamında en çok eserin sergilendiği Kahta’daki Yeni Kale’de eşlik ettiğimiz Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar, tarihi Kommagene’den Memlüklere uzanan kalenin 15 yıl süren restorasyonun ardından geçen ay ziyarete açıldığını hatırlattı. Bienalin yurt içi ve dışında ses getirdiğini söyleyen Çuhadar, Adıyaman’ın Kommagene Krallığı’nın kalbi olduğunu, yer üstünde olduğu kadar yer altında da çıkarılmayı bekleyen çok sayıda eserin olduğunu belirtti.
Geçen yıl 165 bin turisti ağırlayan Nemrut’ta bu yıl eylülün 15’inde bu sayıya ulaşıldığını söyleyen Çuhadar, yıl sonunda rakamın 250 bine ulaşmasının beklendiğini, önümüzdeki yılsa 300-350 bin turistin hedeflendiğini açıkladı. Türkiye’yi Adıyaman’daki gizemleri keşfetmeye davet eden Çuhadar, Atatürk Barajı kıyısında su sporları yapıldığına da işaret etti.
‘Üç tarafı sularla çevrili’ Adıyaman, su sporlarında da bir cazibe merkezi olmayı hedefliyor. Gazihan Dede mevkiindeki su sporları merkezinde kürek, kano, yelken, yüzme gibi su sporları yapılıyor. Buradaki kurslarda yetişen sporcular, Türkiye çapında önemli dereceler elde etmeye başladı.
Sorumluluğunda Adıyaman, Kilis ve Gaziantep olan İpekyolu Kalkınma Ajansı’nın Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, bölgedeki diğer kalkınma ajansları ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi’yle Güneydoğu illerinin tamamının tanıtımının 2 yıldır Mezopotamya Destinasyon markasıyla yapıldığını hatırlattı. Bölgenin bu markayla yeni bir kimliğe büründüğünü kaydeden Akyılmaz, “Turist sayılarında ciddi artışlar görüyoruz” dedi.
Kahta Kaymakamı Korkutata da gerçekleşmesi için canla başla çalıştığı bienaldeki eserlerin bir kısmının sergilendikleri yerlerde kalıcı olacağını söyledi. Korkutata, 2 yılda bir aralıklarında “pre-bienaller” de planladıklarını belirtti.