Taşları yüzlerce yıl kumlar altında kaldıktan sonra ayağa kalkan 2 bin yıllık Patara Deniz Feneri Akdeniz’e ışık çakmak için ay sayıyor
1481’de sabaha karşı 3’te Rodos’ta gerçekleşen 7.1 büyüklüğündeki deprem ve ardından oluşan tsunami 30 bin kişinin ölümüne ve Anadolu’nun Akdeniz kıyılarından Kahire’ye yıkıma neden olmuştu. Rodos’ta 1481’in mart ayından başlayarak Ocak 1482’ye kadar devam eden bir dizi zelzelenin en şiddetlisi olan deprem ve tsunami, bir zamanlar Likya Birliği’nin dünyaya açılan kapısı konumundaki Patara Limanı’nda yüzlerce yıl denizcilere rehberlik etmiş deniz fenerini de yıkmıştı.
Dalgaların dövmesi gerekirken Patara Limanı’nın kum ve alüvyonlarla dolması yüzünden bugün denizden 60, 70 metre içeride olan fenerin 1481’de aktif olup olmadığı bilinmiyor.
Yüzlerce yıl zamanın kumlarına gömülen deniz fenerinin kalıntıları 2005’te Prof. Dr. Fahri Işık başkanlığındaki kazı ekibi tarafından neredeyse eksiksiz olarak ortaya çıkarıldı.
Kalıntıların üzerindeki 11 metre yüksekliğindeki kum tepesi 3 bin kamyonla taşınarak fenere ait tüm unsurlar bulundu. 2009’de kazı başkanlığını devralan Prof. Dr. Havva İşkan Işık liderliğindeki ekip, 2 bin 595 orijinal taşı bulunan fenerin yapı malzemesini tek tek numaralandırarak işaretledi. Nisan 2020’deyse fenerin yeniden inşası başladı.
İkinci Patara randevusu
Tamamlanarak Akdeniz’e yeniden ışık çakmasına birkaç ay kalan Patara Deniz Feneri, 3 Mayıs 1481 Rodos Depremi’nin yıl dönümünde bu kez Milliyet Arkeoloji Dergisi’nin İş Sanat’la birlikte düzenlediği Kültürel Miras Buluşması’na tanıklık etti. Milliyet Arkeoloji birinci yaşını, bir zamanlar demokrasinin güvenli limanı olmuş bu antik kentte kutlamıştı. Dördüncü yaşımıza girerken de Antalya Kalkan sınırları içindeki Patara’da gerçekleştirdiğimiz Kültürel Miras Buluşması’nın odağında deniz fenerindeki hummalı çalışma vardı.
Havva Hoca’nın deniz fenerinin yeniden ayağa kaldırılmasında gösterdiği olağanüstü çaba artık meyvesini en olgun haliyle vermek üzere.
Yeniden inşanın kalbinde, yıkıntıdan çıkarılan taşların restorasyon uzmanları tarafından tek tek üç boyutlu modellemesinin yapıldığı taş hastanesi var. Ultrasonda tek tek taranan taşların -olası bir depreme karşı güçlendirme malzemesi konulması için- kırık ve çatlak yerleri belirlendi. Ve ardından deniz feneri 6 metre yüksekliğindeki podyumun üzerinde taş taş yükselmeye başladı. Bazı taşları kullanılamayacak durumda olsa da fener yüzde 80 oranında gerçek yerlerindeki orijinal taşlarıyla tamamlanıyor.
“Popüler Roma İmparatoru” Nero tarafından MS 54’te inşa edilen fenerde eşsiz yunus kabartmasıyla birlikte bulunan yazıtta kısaca “Karaların ve denizlerin efendisi ve vatanın babası Nero Claudius Caesar bu feneri denizcilerin selameti için yaptırdı. İnşaatı, propraetorik düzeydeki İmparatorluk Valisi Sextus Marcius Priscus yürüttü” ifadeleri yer alıyor.
Dünya arkeoloji ve mimarlık çevrelerinin de yeniden inşasını yakından takip ettiği fener tamamlanarak ışık çaktığında dünyanın faal en eski deniz feneri olacak. İspanya’nın A Coruna kentindeki deniz fenerinin Patara’dakinden 50 yıl sonra yapıldığı biliniyor. Ancak 19’uncu yüzyılda yapılan bir restorasyonla dış görünüşü değişerek orijinal formundan uzaklaşan A Coruna fenerini Patara’yla aynı klasmanda değerlendirmek imkansız.
Patara Deniz Feneri’nin Türkiye’nin simge yapılarından biri olacağını söyleyen Havva Hoca, meclis ve tiyatro yapıları, eşsiz hamamları, su şebekesinin de bir parçası olan anıtsal kapısıyla Patara’nın UNESCO Kalıcı Dünya Mirası Listesi’ne gireceği konusunda da umutlu.
Antik Çağ’dan tek örnek
Patara Liman Koyu’nun güneybatı ucundaki bir kayalığın üzerinde yükselen fener bu haliyle türünün antik dönemden günümüze neredeyse eksiksiz bir şekilde ulaşabilmiş tek örneği. Bir seferde planlanıp inşa edilen fener, ayağa dikildikten sonra tespit edilebilen hiçbir mimari değişikliğe uğramamış.
Ortasındaki kayalığı saran iki basamaklı bir podyum ve bunun ortasında yükselen silindirik bir kuleden meydana gelen fenerin kulesi iç içe geçmiş, aralarında spiral döngülü bir merdivenin yukarıya geçit verdiği, çoğu polygonal kireç taşı bloktan örülü iki silindirden oluşuyor. Kuzeydeki kapıdan girilen fenerin en üst bölümünde kemerli pencerelere sahip bir kubbesi bulunuyor. Bu mekânın, aynalı aydınlatma düzeneğine ışık veren ateşin yakıldığı yer olduğu düşünülüyor. Ancak fenerin yanma teknolojisine ilişkin yazılı bir kayıt yok.