Bodrum’da ilk kez düzenlenen ‘Herodot Haftası’nda bu toprakların öz evladı ‘Tarihin Babası’ tüm yönleriyle ele alındı
Herodot (Herodotos), “Tarihin Babası” diye yücelmesini sağlayacak, 9 bölümlük eseri “Tarih”ine (Tarihler) şu ifadeyle başlar: “Bu, Halikarnassoslu Herodotos’un kamuya sunduğu araştırmadır. İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanların, gerekse barbarların meydana getirdikleri harikalar bir gün adsız kalmasın, tek amacı budur; bir de bunlar birbirleriyle neden dövüşürlerdi diye merakta kalınmasın.” 1
Herodot’un tarihte kendisine biçtiği misyon tarihi kayda almak; yaşananların unutulmamasını sağlamaktı.
Bazen gördüklerini bazen de kendisine anlatılanları kayda geçiren Herodot’un bir Helen mi, yoksa bu toprakların has evladı mı olduğu tartışması boşuna. Yaşadığı yüzyıldaki Helen kültürel emperyalizmi ve baskın dilin de Yunanca olmasını dikkate almalıyız.
Yunan mı, Karyalı mı boşvermek gerek ki Herodot tam olarak bir Bodrumlu, Halikarnassosludur.
Ve Bodrum bu yıl -geç de olsa- ilk kez Herodot’u en kapsamlı şekilde sahipleniyor.
Bodrum Belediyesi’nin Herodot 3. Yaş Akademisi Derneği’nin işbirliğiyle 31 Ekim-6 Kasım arasında düzenlediği Hemşehrimiz Herodot Haftası, 8 ülkeden 23 bilim insanını “Tarihin Babası”nı tartışmak üzere Halikarnassos’ta buluşturdu.
Hafta kapsamında düzenlenen Herodot Çalıştayı’nın açılış konuşmasına “Biz Herodot’u hemşehrimiz olarak tarif ederiz” diye başlayan Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Bodrum antik çağda çok önemli filozoflar yetiştirmiş bir coğrafya. Bu tarihin geleceğe taşınması önemli çünkü bu topraklarda yaşayan insanların ve gelecek neslin tarihini bilmesi gerekiyor. İnsanlar bu toprakların tarihini bilirse bu topraklara olan saygısı, çevreyi koruma bilinci, barışa ve demokrasiye olan isteğinin artacağına inanıyorum” diyerek sempozyuma verdiği öneme dikkat çekti.
Herodot Kültür Merkezi’nde dolu salon, sanki Bodrumluların “Tarihin Babası”nı sahiplenme beyanıydı.
Herodot, daha ilk satırlarında niyetini bildirdiği eseriyle, M.Ö. 5’inci yüzyılda bilinen dünyanın sınırlarını da çizmişti. Çalıştay’da “Herodot’un çizdiği sınırları onun küresel tarihinin parçası olarak tanımlayan Reinhold Bichler, “Tarih”te anlatılan dünyanın Afro-Avrasyalı yapısına dikkat çekti. Sınırları, hakim güçler Yunan şehir devletleri, Persler, keşif, ticaret ve askeri seferler yoluyla çizilen dünyada Herodot’a göre aslında kabaca iki güç yaşamaktadır; Helenler ve barbarlar. Ama “Tarihin Babası” barbarların da hakkını teslim eder; “Onların da yaptıkları ve meydana getirdikleri harikalar unutulmasın.”
Benzersiz bir yazar
Çalıştayda konuşan bazı bilim insanlarının Herodot hakkındaki görüşleri özetle şöyle:
Christopher Baron: “Herodot, tek bir eser yazan, tek bir adamdı. Ancak antik dünya hakkında bilgi edinmek isteyenler için Herodot ve Tarihi, geniş kapsamlı ilgi alanları, kapsamlı anlatımı ve karşılaştığı kültürler hakkında sağladığı geniş bilgi hacmi nedeniyle muazzam bir manzaraya pencere açıyor.”
Thomas Harrison: “Herodot Tarih’i daha önceki bir olayın sonrakini öngördüğü veya sonraki bölümün öncekini yansıttığı, hatta bazen gerçekleştirdiği sayısız anı içeriyor; “Kambyses’in delirmesini ve ölümünü Spartalı Kleomenes’inkiler takip eder. İskitlerin Perslerden, Atinalıların Salami’ten kaçışını önceden bildirir.”
Carolyn Dewald: “Herodot’a, Yunanların MÖ 481-479 savaşında Perslere karşı nasıl zafer kazandığını anlattığı uzun metni nedeniyle sık sık ‘Tarihin Babası’ unvanı verilir. Ancak bazı geleneksel tarihçilik standartlarına göre, o gerçek bir tarihçi olarak kabul edilmez. Bu rol, Peloponez Savaşı’nın
uygun bir siyasi ve askeri anlatımını yazan halefi Thukydides’e (Bilimsel Tarihin Babası) bırakıldı. Ancak Halikarnaslı bu adamın kozmopolit, kapsayıcı vizyonu, giderek küçülen ve birbirine bağlı olan dünyamızda ciddiye alınmalıdır.”
R.V. Munson: “Yunan antik yazarları genellikle savaşın korkunç acı bir veren yaşam gerçeği olduğu konusunda hemfikirdirler. Ancak bir şekilde hepsi, savaşa dahil olanların cesaretini en yüksek erdemlerden biri olarak kutlarlar. Peloponez Savaşı’nın daha içsel gerçekliğini yaşarken Pers Savaşları’nın nedenlerini ve seyrini analiz eden Herodot da bir istisna değil. Ancak Herodot, Doğu’dan Batı’ya uzanan geniş oyun tahtası ve artzamanlı olarak uzun tarihsel açıklama sistemi için klasik yazarlar arasında benzersizdir.”
Julian Degen: “MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Akhamenid İmparatorluğu’nun yönetici sınıfı, geniş imparatorluk üzerindeki egemenliğini meşrulaştırmak için belirli anlatılar oluşturmuş ve yaymış. Bu anlatılar, ideolojik anlam yüklü zihinsel haritaları ve mecazları içeriyordu. İlginç şekilde bu anlatıların emperyal güç üzerine canlı bir söylemin unsurları haline geldiğine dair güçlü kanıtlar var. Bu da onu Tarih’in bağlamsallaştırılabileceği önemli bir zemin haline getiriyor.”
Herodot’un dünyası
M.Ö. 490-480 arasında bir tarihte Halikarnassos’ta doğan Herodot, M.Ö. 430-420 arasında Güney İtalya’daki Thurii’de öldü. Herodot ve ailesi Halikarnassos’ta Lygdamis adındaki kent yöneticisine muhalif olmaları yüzünden M.Ö. 460’lı yıllarda Samos adasına sürgüne gönderildi. Lygdamis’in yönetimden uzaklaştırılması üzerine 455 civarında Halikarnassos’a dönen Herodot kısa süre sonra Halikarnassos’tan bir daha geri dönmemek üzere ayrıldı. Atina’ya giden Herodot rotasını buradan Mısır, Babil, Karadeniz, Trakya ve Makedonya’ya çevirir ve gözlemlerde bulunur. Gerçekten gerçekleştirdiyse bu gezileri, Herodot’u “Turizmin Babası” diye de tanımlamak gerekir.
Bazı bilim insanlarının Herodot’un bahsettiği coğrafyalara hiç gitmediğini hep masa başında çalıştığını düşündüğünü not etmeliyiz. M.Ö. 444’te Thurii’ye giden Herodot, 431’de başlayan Peloponez Savaşı’na da değindikten sonra bu kentte hayatını kaybetti.
Herodot’un kentin agorasında uzun süre ayakta kalan anıt mezarının yıllarca ziyaret edildiği biliniyor.
“Tarih”in ne zaman yayımlandığı da tartışma konusu; M.Ö. 424’e kadar farklı yayım tarihlerinden bahsediliyor. “Tarih”in dokuz bölümünün her birine, Herodot’u onurlandırmak için M.Ö. 2. yüzyılda İskenderiye’de 9 ilham perisinin adının verildiği tahmin ediliyor.
Onu “Tarihin Babası” olarak ilk tanımlayan kişi de M.Ö. 1. yüzyılda Marcus Tullius Cicero oluyor. Ünlü Romalı hatip ve siyasetçi, De Legibus adlı eserinde Herodot’a “Pater Historiae” (Tarihin Babası) diyor.
Herodot’un eseri, Akdeniz havzasında yaşayan halklar, onların, siyasetleri, dinleri, giysileri, kültürleri, yeme-içme alışkanlıkları hakkında önemli fikirler verse de birçok fantastik öğe de içeriyor. Mesela Herodot bizzat gidip gördüğünü söylediği “dünyanın sonu” Etiyopya hakkında en eski, ayrıntlı ve fantastik bilgileri veriyor. Ona göre Etiyopyalılar dünyanın en uzun ve güzel insanlarıdır. Ortalama ömürleri 120 yıl kadardır. Zindanlarındaki zincirler bile altındandır Etiyopya’nın. Öldüklerinde kristal lahitlere gömülürler.
Ya uygar bir Helensin ya da...
Herodot, kitabında anlattığı en uzak diyar olan Hindistan’a da gitmediğini, başkalarından duyduklarını yazdığını belirtir: “Başka Hintliler de vardır ki, bunların doğusunda yaşarlar, göçebedirler ve çiğ et yerler. İçlerinden birisi kadın ya da erkek hastalanınca öldürürler. Derler ki, hastalık yağları eritir ve etin tadını bozar. Hasta, ‘Hasta değilim’ diye kendini savunur; ama dinlemezler onu öldürüp, afiyetle yerler. Yaşlanıp ihtiyarlayan olursa, o kurban olarak kesilir ve şölen çekilir. Ama bu az rastlanan bir şereftir; yaşlanmadan önce hastalanan kişi öldürülür.”
Doç. Dr. Ali Güveloğlu₂, bu konuda şunu yazar: “Helenler şölenler düzenler, birbirlerine hediye verirler ve pişmiş yemek yerler. Arkayik ve Klasik Dönem kayıtlarında da Helenlerin incelikli yemek zevklerine sahip oldukları anlaşılmaktadır. Tüm bunların Herodotos tarafından Helen olanla olmayan arasındaki uygarlık çizgisini belirleyen faktörlerden sayıldığı ve bilinçli şekilde üzerinde durulduğu anlaşılmakta.”
1 “Tarih-Herodotos”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi (Çeviren: Müntekim Ökmen)
2 “Herodotos’un Historiai’sinde Uygarlığın Göstergesi Olarak Yeme İçme Adetleri”, Doç. Dr. Ali Güveloğlu